Yeni Anayasa tartışmalarının ülkemizde hız kazandığı şu günlerde 2013 yılında tercüme ettiğimiz Endonezya Anayasası üzerine yazdığımız değerlendirme makalelerinden birisini yayınlyarak konuya ufuk kazandırmak istedik.
Endonezya adalet teşkilatının en önemli özelliği şudur: 1945 anayasasından beri istikametini hiç değiştirmeden iki başlı; İslam şeriatı ve muhafazakar mahkemeler niteliğini koruyarak bugünlere kadar gelmiştir. Aslında şeriat ve muhafazakar çizgi eğitim alanında da aynı yolu izlemektedir.
Sumatra Kuzeyindeki Endonezya petrollerinin yüzde 20 sinin bulunduğu Açe eyaleti ise 2001 yılında aldığı özerklik (otonomi Aceh) hakkından sonra tüm mahkemeleri şeriat esası üzerinden uygulamaya yöneltmiştir. Açe’de Açe şeriatı dışında bir hukuk düzeni uygulanmaz. Demek oluyorki Endonezya’da sadece hukuk alanındaki ikilik değil aynı zamanda şeriat adına icra edilen uygulamalarda da ikilik söz konusudur. Açe şeriat mahkemeleri uygulamaları her hususu yani genel hukuk ve muamelat hukukunu bir arada kapsadığından ülkenin diğer yörelerindeki sadece muamelat ve evlilik hukukunu içeren şeriat uygulamalarının benzerlik arzedeceğini düşünürsek yanılırız. Şeriat alanındaki uygulamalar dahil genel hukuk alanındaki uygulamalar da farklılık arzetmektedir. Örneğin Açe’de hanımlar motosiklete bacakları bitişik yan oturmak, kız çocuklarının başını örttürmek gibi nedenlerle falaka cezası alabilmekte iken ülkenin diğer yörelerinde böyle bir uygulama görülmez. Gerçi konumuz olmamasına rağmen İslam dini adına veya şeriat adına hüküm verenlerin sadece kavramları ortak kullanmada uzlaştığı ama iş uygulamaya gelince faklılıkların ortaya çıkıp insanların mutsuz edildiğini gördükten sonra böylesi uygulamalara da yadırgamadan bakmak gerekir. Örneğin Ramazan hilali konusunda rüyet üzerinde uzlaşan tüm Endonezya’da aynı cemaat / tarikat mensupları bile farklı günlerde Ramazana başladıklarını görünce Allah’ın şeriatı, enaniyet şeriatına dönüşmesini düşünmek gerekir. Şeriat uygulayıcıları her alanda olduğu gibi yargı alanında da bizlere laik şeriatın sorunu kökünden çözdüğünü öğretmektedir. Endonezya’da yargı erki ulusal bütünlüğe en çok ihtiyaç duyulan alandır.
Pengadilan Negeri Agama (Endonezya İslam/ Şeriat Mahkemesi) Endonezya’da bazı yerlerde Pengadilan Agama olarak da mahkeme tabelalarında yazmaktadır. Her ikisi de aynı kuruma işaret eder.
Yukarıdaki genel şema izahı Endonezya insanının İslam ümmeti deyince ne anladığını izah etmek için yeterli olacaktır. Ümmet sözcüğü adeta bir tabu gibi her ağızdan çıktıkça herkesin susup başını eğdiği Endonezya’da Açe İslam ümmeti, 30 yıl süren ve halen de ciddi bir sorun olarak arada sırada gündeme gelen Gerakan Aceh Merdeka denen Açe Bağımsızlık Hareketi içinde ayrılıkçı bir çizgi izlemekte, Endonezya İslam ümmeti içinde kendisini görememektedir. Şeriat uygulamaları ise zaten zihniyetin farklılığını kanıtlamaktadır. Asgari ücret 120-150 dolar aralığında olan eyalette fakirlik, dolandırcılık, hırsızlık, yolsuzluk ve uyuşturucunun yaygın olması ise Açe şeriatının iflasının somut kanıtı olarak önümüzdedir.
ENDONEZYA’DA ŞERİAT ADINA HİZMET VEREN KURUMLAR
KUVVETLERİN AYRILIĞI (YASA ÇIKARMA, YARGILAMA, İCRA VE YÜRÜTME) İLKESİNİ DOĞRUDAN ZEDELEMEKTEDİR.
Amaç şeriat adına karar verip uygulamak olunca sorun da insanların şeriat kavramından ne anlayıp ne kadarını nasıl uyguladıklarına bakarak karar vermeyi gerektiriyor. İnsan ruhiyatına aykırı, Hazreti Muhammet ve Allah’ın muradına tamamen ters uygulamalar uzayıp gidiyor. Yasasında mali durumu devletten ve halktan parasal yardım yanında halktan yaptığı hizmet karşılığında helal para kazanır diye özetlenen Endonezya İslam Bilginleri Kurumu’nun (Emui) dokunulmazlık zırhı içinde; ulama sıfatıyla Meclis’in işlevi olan yasa çıkarma hem de ilk ve son merci olarak yasa-yargı karışımı kafaları iki ayrı standarda ayırmakta insan zihninin doğal gelişimine engel olmaktadır. Kargaşa erklerin zedelenmesiyle berrak bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Manzaraya bakınca arada sırada İslam dünyasında ortaya çıkıp da güdük kalan İslam’da reform, laik ve hür bir İslam zihniyeti avazeleri baskılar sonucu yok olup gitmektedir. İslam’da reform elbetteki Allah’ın şeriatı değil de İran, Pakistan, Açe, Malezya şeriat felaketlerini tecrübe ettiğimizde yeniden ele alınması ve düşünülmesi gereken acil bir ihtiyaç olarak önümüze gelmektedir.
Üretilen anayasa ve yasalar ve İslam cemiyetlerinin 21. asrın ortalarına doğru ilerlediğimiz şu günlerdeki görünümü başka bir dünyada, öbür tarafta yaşayıp burada yiyip içen insan çelişkisini belgelemektedir.
Rahmetli Muhammed Hamidullah 1970 lerde yazdığı İslam Ülkelerinde Anayasa Hareketleri adlı eserindeki kavramlara baktığımızda gerçekten çok iyimser ve iyi niyetli çalışmalar yaptığını İslam ülkeleri-anayasa sözcüklerinin bir araya gelemediği 2013 yılında yeniden idrak ediyoruz.
Türkiye’den İslam ülkelerindeki şeriat uygulamalarına ve anayasalarına baktığımız zaman; açıkça itiraf etmeliyiz ki Avrupa’nın yüzyıllar süren din tartışmaları içinde ‘Hazreti İsa çarmıhta iken pipisinden akan kan nereye gitti?’ tartışmasının kaç insanın hayatına ve kaç yüzyıl kaybettiğine bakmadan insanlığın tek tanrılı dinlerin gelişiminde izlediği tarihi çizginin aynı olması hasebiyle bizlere müslüman olarak laikliği benimsettiklerini söylememiz gerekir. Türkiye bunun için ağır bedeller ödemiştir.
Ama kazandığı laikliği kaybederse, 1910 İstanbul koşullarına geri döneceği kesindir. Endonezya bize bunları öğrettiği için Endonezya’ya şükran borçluyuz.
Asırlarca birbirlerini Hristiyanlık adına boğazlaya, boğazlaya millet olmayı öğrenen Avrupa milletlerinden daha asil bir karakterimiz olmasına rağmen ülkece refah ve teknik marifeti üretemeyişimizn nedenini dini yaşam tarzımızın ilkelliğinde aramamız gerekir.
Mustafa Kemal Paşa ile Kazım Karabekir Paşa’nın Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bir muhaverede ‘bu millette böyle bir namus kavramı olduğu müddetçe bizim medeniyeti öğrenmemiz zordur’ tespiti üzerinde sünni müslüman kardeşlerimizin İslam ülkelerindeki anayasal yapıya bakarak yeniden düşünmeleri gerektiğini savunuyoruz. Türkiye sorunları olmasına rağmen Endonezya anayasasını 9 günde tercüme edip bitirdiğimiz şu günlerde en azından bir asır önden giderek emeklemekte olduğunu söyleyebiliriz. İstikametimiz doğru, gelişmemiz çok yavaştır.
Eğer kendimize saygımız varsa karşımızdakilerden de aynı saygıyı bekleme hakkımız olur. Yeryüzünün en güvensiz, en fakir toplumları arasında Ekvator kuşağı üzerinde İslam ülkelerinin ağırlıklı yer tutttuğunu müşahede ederek yeniden düşünmenin zamanı geldi diyoruz.
(03.01.2014, Cuma, 09. 09. 04.01.2014, Cumartesi, 05.06.18. 19.21.
05.01.2013, Pazar, 05.Bogor, Parung, Waru Jaya, Cidokom)