Düşünüyorum da, bâzı zamanlar, şiirin, insana " haz ve keyif vermesi"; bana, onun, "keşfedilmemiş gizli bir unsuru" gibi geliyor. Elbette ki, şiir denilen veya sanılan her "yazı" ve her şiir böyle değildir.
Bâzı şiirler vardır ki; dilini bilemeseniz ve mânâsına nüfûz edemeseniz bile, onlardan doyumsuz bir "haz, lezzet ve keyif " alırsınız.
Hemen hemen, Yûnus Emre'nin bütün şiirleri böyledir. Meselâ:
" Kişi bile söz demini
Demiye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz"
Okuyana az mı "haz ve keyif" verir?
Ve; birçoklarına nükte gibi gelen şu şathiyyeleri ne kadar mânâlıdır:
" Bir sinek bir kartalı salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir ben de gördüm tozunu"
Veya;
" Yunus bir söz söylemiş hiçbir söze benzemez
Erenler meclisinde bürür mânâ yüzünü"
Mısralarındaki örülüş, söyleniş ve âhenkteki "haz, lezzet ve keyfi" tatmamak mümkün müdür?
Fuzulî'nin "Su Kasidesi" de böyledir. Şu güzelliğe bakınız:
"Saçma ey göz, eşkden gönlümdeki odlare su,
Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su.
Suya versün bâğbân gülzârı, zahmet çekmesün,
Bir gül açılmaz yüzün tek, virse min gülzâre su."
Bu haz ve keyfe; Bâkî'nin de, Necip Fâzıl'ın da, Lamartine'in de, Charles Baudelaire'in de, Yahya Kemâl'in de, Bahtiyar Vahapzâde'nin de...şiirlerinde rastlamamız mümkündür.
Esâsen; şiirin temel unsurları denilen "his ve fikir", bu "haz ve keyif"te kendini gösterir. Gizlilik, bir "sır" değil; burada, kendini "ifade ve ifşâ" ile, yeni bir "hüviyet kazanımı" hâline dönüşür.
Şâir-şiir-okur irtibatı, hat safhaya ulaşır; vazifeler, taksim edilip paylaşılmaz; "haz ve keyif" müşterek yaşanılır.
Hakikî şiir; hüviyetini, yazanının yâni şâirinin , okuyana ikrâm ettiği/edeceği "haz ve keyifte" gösterir.
Haz ve keyfi; aynı görenler de çıkabilir. Kendilerince haklıdırlar. Çünkü, o kadar iç içedirler ki!.. Ammâ; yer yer farklı tarafları da mevcuttur. Haz'ın bir keyif, keyif'in de apayrı bir haz, huzur ve ferahlık verdiği gözden ırak tutulmamalıdır.
Bu "huzur ve ferahlık" ; zarîf, yumuşak, hassas, lâtif duygu ve akl-ı selîm ile, gönüllere huşu ve huzur veren terennüm olarak, sâdece ferdî p(i)lânda değil; umûmî irtibat noktalarında da aynı letâfet ve fazîletle hüküm süren bir "haz ve keyif", hakikî şiirin emellerinden ve mükemmellik hedeflerinden biri olmalıdır.
Halbuki; şiir diye öyle " takdîm"ler vardır ki; bırakınız "haz veya keyif" vermeyi; onlar, kelimenin tam mânâsıyla " efsel-i sâfilîn"de yâni " aşağıların aşağısı"nda dolaşırlar. Bunlar; sâdece "içgüdü" ile mesâfe almaya çalışırlar ki, doğuştan "mevtâ"dırlar. Ne yazık ki, bazıları, onların yaşadıklarını sanarak aldanıyorlar.