BİR NESİL BİR GECEDE Mİ CAHİL BIRAKILDI ASIRLARDIR CAHİL BIRAKILAN NESİLLER Mİ VARDI?
Osmanlı ‘da alfabe ve dil tartışmaları: Osmanlı da alfabe tartışmalarının sebeplerinin başında alfabe ve imlasının çok karışık ve zor oluşu gelmektedir. Daha çabuk ve kolay öğrenebilen imlanın araştırılması ve bir standardının olması ileri sürülen tezlerden biridir.Dünya çapında gelişmeye başlayan ulusalcılık akımlarının da harf ve imla çalışmalarında etkili rol oynadığı görülmektedir.
“ Osmanlı devletinde maarif alanında yapılacak yeniliklere en büyük engel medreselerdi. Kuruluşlarından sonra birçok faydalı işlerin altına imza attığı bilinen medreseler bozulunca her türlü yeniliğe ve düşünceye engel olan cehalet ve taassup yuvaları haline geldiler.
1856 da ilan edilen Islahat Fermanıyla Osmanlı Devletinde yeni bir dönem başlar.17 Mart 1857 de “Maarif-i Umumiye Nezareti “kurularak bugünkü” Milli Eğitim Bakanlığı‘nın temeli atılır. Medreseye karşı tavır alınır. Eğitimde milliyetçilik akımı başlatılarak eğitimin Türk diliyle yapılması konusunda karar alınır.(12)
Dilde Türkçenin ilk resmi girişimi Reşit Paşa tarafından, maarifin halk arasında yayılmasını sağlayacak olan ilim ve fen kitaplarının, halkın anlayacağı bir dilde yazılmasının zorunlu olduğunu bildirmesiyle başlamıştır. Osmanlı ‘da eğitim öğretimdeki güçlüğü anlamayanlar, harf devrimini eleştirenler dünyayı Türkçe okumuyorlar demektir. Atatürk ‘ün harf devrimi tamamen bilimsel ve gerçek ihtiyaçtan doğmuştur.(13)
Ulusalcılık akımlarının etkisinden harf, imla ve diller de etkilenmişlerdir. Bu anlamda 19yy başlarında Azerbaycanlı Kazım Mirza Bey ,Türk dilleri ve lehçeleri üzerinde araştırmalar yapmasıyla tanınmış bir bilgindir.Bu bilim adamı Türk dilleri ile ilgili olarak ortak bir dil ve imla önermiştir.(14)
Yine Azerbaycanlı muharrir şair Ahun zade Mirza Fetali’nin Arap harflerinin ıslahı ile ilgili girişimlerde bulunup, 1857’de Farsça bir risale yazdığını görüyoruz. Fetali 1863’te İstanbul’a gelerek, Sadrazam Keçeci zade Fuat Paşa’ya harflerin ıslahı ile ilgili bir tasarı sunar. Bu eser “ Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’ye “ gönderilmiş ancak bu harflerin eski İslami eserleri unutturacağı göz önünde bulundurularak tasarının uygulanmasından vazgeçilmiştir.(15)
Daha sonra Ahun zade daha önceki projesinden vazgeçerek fikir değiştirir. Arap harflerinden tamamen vazgeçerek Latin harflerini esas alan yeni bir alfabe hazırlayıp bu projesini de Osmanlı Sadrazamı Ali Paşaya göndermişse de ondan da bir sonuç alamamıştır.(16)
Rusya çevresinde Türk toplumları üzerinde gerek eğitim öğretim, gerekse basın yoluyla etkili olan İsmail Gaspıralı Bey 1883 ‘te okullarda Türk fonetiğine uygun imlayı öğretmek için Kırım Bahçesaray da “ Usul-ü Cedid “ (yeni usul)mektebini kurar. Bu okulda üç ay içinde okuma yazma öğrenildiğini görünce Rusya ve çevresinin her tarafından bu okullar açılarak sayıları 20 yılda beş bine ulaşır.
Gaspıralı çıkardığı Tercüman gazetesinde de bazı makaleleri ve haberleri bu imla ile yazar. Aynı zamanda Azeri ve Oğuz lehçelerinden alınan kelimeleri bolca kullanarak dilde de sadeleşmeye doğru gittiğini görüyoruz.(17)
Yerli yabancı birçok bilim adamının birleştiği noktanın başında Osmanlı da medreselerde verilen eğitimin eğitim olmaktan çıkıp yozlaştığını medreselerin eğitim kurumu olmaktan çıktığı, asli görevi olan bilimden uzaklaştığı noktasındadır. Bu durumu Mustafa Ali(1541-1600)”Künhül-Ahbar” adlı eserinde ve Koçi Bey’de,4. Murat’a sunduğu raporunda (1631) ayrıntılı olarak anlatır.(18)
Arap harflerinin yetersizliğini, bunların ıslahı gerektiği fikrini ilk ileri sürenlerden biri de 17.yy’da Katip Çelebi olur. Aynı şekilde alfabe konusunda dertli olanlardan biri de Münif Efendidir.Münif Efendi kurucusu bulunduğu Cemiyett-i İlmiye’de 11 Mayıs 1862’de verdiği bir konferansta bu konuyu dört noktadan ele almıştır.
1-Dilin okunmasındaki kuralsızlık, okumayı zorlaştırmakta olup okuma tamamen alışkanlığa dayanmaktadır. Yazılı bir kelimenin bir harfi birden çok şekilde okunması hem zor hem de her zaman yanlış okunabilir. Örneğin; (كورك) kelimesi kürk, kürek, gevrek, körük (اون) kelimesi de evin, övün, öven gibi üç beş şekilde okunabilir.
2-Arapça, Farsça karışık tamlamalar zinciri okumayı zorlaştırmaktadır. Arapça Farsça kelime hazinesi veya dili ne kadar zengin olursa okuma o kadar kolaylaşır.
3-Büyük harf olmayışı, kelimelerin zincirleme birbirine bağlı oluşu, kelimeler arasında noktalama işaretleri ve ayrık olmayışı okumayı zorlaştıran sebeplerdendir.
4-Arapça harflerinin başta, ortada ve sonda farklı farklı yazımı baskı işlerini de zorlaştırmaktadır. Bir dizgi kasasına Latince 30-40 harf yerine Osmanlıca 100’ü aşkın harf gerekmektedir.(19)
12-Prf. Dr. Hakkı Dursun Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi 12. Cilt Zaman Çağ Yay. Syf:455-456-457
13-İbrahim Candan, Age,s.158
14-Ortaylı,İlber;Agm,s.236
15-Ülkütaşır, M,Şakir; Atatürk ve Harf Devrimi,Yenigün Haber Ajansı Basım ve Yayın A.Ş Mart-1998-s.17
16-Şimşir,Bilal N;Türk Yazı Devrimi ,T.T.K.Yay.16.Diz,Sayı,60,Ank,1992.S.22
17-İbrahim Candan, Age-s.158
18-Akyüz Yahya;Türk Eğit.Tarihi .Alfa Yay.İst.2001
19Ülkütaşır,Age,s.16