Bir aile düşünün fakat normalden daha kalabalık, daha geniş bu aile. Mesela aile reisi 550 kişilik bir meclis.
Bu büyük ailede bir elin beş parmağının birbirine benzemediği gibi ailede de herkes birbirine benzemeyebilir. Ama o birbirine benzemeyen parmaklar bilekten bağlıdır.
Yani o devlettekilerin birbirinden farkı olsa bile milliyet hissi ile birbirlerine bağlıdır.
Bizim devletimiz de öyle içimizde Laz’ı, Çerkez’i, Kürt’ü, Yörük’ü olabilir. Ama biz ne kadar farklı olursak olalım birbirimize bağlı olmak zorundayız. Biz aileyiz çünkü.
Bu ülkede hepsi bir ağacın dallarından ibaret olan bu ülkenin çocuklarına farklı farklı unvanlar verip, farklı mezhepler verip sanki bizden değillermiş gibi parçalanmaya çalışıldı.
Başarıldı da.
Tarihimize bakalım en sıkıntıya düştüğümüz dönemde mutlaka iç karışıklığımız mevcut. O zaman Rum’u deniyorsa şimdi kürdü.
Şuanda olduğu gibi… Ve biz yine aynı hataya düştük.
Ne mi oldu?
Doğu sınırımızda bize savaş açan, herkese sunduğu hakları beğenmeyip dağa çıkan hainler açılım dedi.
Hepimiz aynı sırada oturur, aynı hastanede tedavi görür, aynı haklara sahipken yeni haklar istendi.
İstekleri kabul edildi!
Kendi elimizle ötekileştirmiş olduk onları hiçbir farkları yokken bir anda kendi kanalları, üniversite de okutulacak kendi tarih bölümleri açılmaya başlandı.
Ama bu yapılanlara rağmen onlar dağdaki inlerinden inmedi aksine her geçen gün bize daha çok şehit haberi getirilir oldu.
Büyük bir terör sorunu haline geldi.
Şimdilerde görmeye başlanmış olsa gerek.
Çünkü yıllarca bizim evlatlarımızı emanet ettiğimiz vatan hainlerine destek veren öğretmenler açığa alındı. Çok şükür.
Darısı eşimize, oğlumuza, kardeşimize ateş açan dağdaki hainlere…
Unutmayalım ki; biz hepimiz aynı sınırlarda, aynı bayrağın altındayız ve biz hepimiz aynı dili konuşmalı, bir olmalıyız.
Aynı Bayrağın Altında, Aynı Dildeniz, Biz Biriz