İnandık ve inandıklarımız uğruna ölesiye mücadele ettik. Yeri geldi işimizden aşımızdan olduk, yeri geldi kolumuz kanadımız kırıldı, başımızdan olduk.
Bugüne kadar hiç yılmadık, yıkılsak ta adam gibi yerimizden kalmasını bildik. Daha güçlü ve azimli olarak yolumuza kaldığımız yerden devam ettik.
Hep ileri adımlar atmak için mücadele ettik. Hep daha ileri nasıl gideriz, ülkücü hareketi nasıl iktidar yaparız diye bir ömür verdik.
Cezaevlerine girdik. Şehit olduk. Gazi olduk. Evimize ekmek götüremeyecek kadar işsiz kaldık. Bu ve benzeri sıkıntılar içinde yaşarken hiçbir menfaat kapısını aralamadık. Hep doğru bildiğimiz, kutsal saydığımız yolda yürüyebilmek için çaba sarf ettik.
Dimdik duranlara, sağına-soluna bakmadan ‘Başka kim var” diye sormadan ardına dönmeden yürüyenlere selam olsun.
Bugün geldiğimiz noktada birçok arkadaşımızın yakındığını, o tunç yürekli dimdik duran ve ölümüne kutlu bildiği yolda tavizsiz yürüyen bazı ülküdaşlarımızın bugün yenik düştüğünü ve çaresiz ve acizlik içinde kıvrandığına şahit olduk ve oluyoruz…
Ülkümüze giden yolun ne kadar çetin ve ne kadar dikenli olduğunu bildiğimiz halde hayıflanmanın, çaresiz bir şekilde kıvranmanın adını koymaya bir türlü dilim varmıyor.
“Zaman, bizi de mi asimile ediyor. Bizi de üst akıl olarak ifade edilen bir takım algıların doğurduğu insanlar haline mi getiriyor?” Diye kendimizi sorgulamaktan alıkoyamıyoruz.
Her geçen gün bir aldanış ve bir kopuşun yaşandığı bir âlemde, yolunu arayan sel gibi akıp gidiyoruz.
Kalabalıklarda yalnız, tek başına, tepe-taklak bırakılarak esrarengiz oyunlarla ruh ve beden dengesini mi yitiriyoruz?
Susmakla konuşmak arasında bırakılan nice insanımızın sabır sınavı devam ederken, gitmekle gelmek arasında psikopat haline getirilen, ruh haletleri bozulan nice değerlerin değersizleştirilmesini izlerken bile “ne yapabiliriz?” diye düşünerek, atının dizginlerini sıkı tutanlara selam olsun.
Kurtuluşun reçetesini yazan ve cihana örnek teşkil edecek nüvelerin yetişmesini sağlayacak olan ülkücüler, derhal ruh ve beden bütünlüğünü sağlayarak, kalabalıklarda yalnızlığı ortadan kaldıracak hamleler yapmak zorundadır.
Birlik ve beraberliği yalnızlaştıranlar, birer küçük lokma haline getirenler, küçük olsun benim olsun zihniyetiyle atın eyerinden başka bir düşüncesi bulunmayanlar “sen varsan” başarılı olamayacaktır.
Bu yeni dünya düzenine baş kaldıracak, kendi kimliğine ve ruh haletine geri dönerek elindeki altın hançeri cihanın tam kalbine saplayacak ülkücü nesillere şiddetle ihtiyaç vardır.
Ülkücü Hareket bir sınavdan geçmektedir.
Ülkücü bireyler üzerinde ustaca yapılan çalışmalarla örnekler veya nüveler yok edilmektedir. Dik duranlar kapılardan kovulmaktadır. Yolları kesilmekte, toplum gözünde rencide edilmekte ve küçük düşürülmektedir.
Ülkücülerin emeklerinin boşa gitmeyeceği inancı içindeyiz. Günümüzde bir çok çetrefilli husus karşısında sabırlı olunmalıdır. fikri ve zihni bulandırarak hiçbir yere varılamayacağını bilmeli, birlik ve beraberlik içinde yürünmelidir.
Yazımızı çok fazla uzatmadan yazımızı Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu’nun sözleriyle bitirelim.
‘Tarihimize baktığımız zaman görürüz ki, milletimizin hayatı yer yer zirveleşen, yer yer düzlükler halinde devam eden ve bazı kısımlarında da çöküntüler olan büyük bir dağ silsilesini andırıyor. Bu dağ silsilesi incelendiği zaman anlaşılır ki her zaman zirveden sonra düzlük, her düzlükten sonra da bir çöküntü gelmektedir. Çöküntümüzün hemen arkasında ise tekrar bir zirve başlamaktadır. Her zirve millet içinde ülkücü nispetinin yüksek olduğunu, her çöküntü de bu nispetin sıfıra yaklaştığını göstermektedir. Ama daima çöküntüyü yeni bir zirve takip etmektedir. Demek ki çöküntü devirleri milletin bağrından hemen sayısız ülkücülerin çıkmasına sebep olmaktadır. Onlar da yeniden zirveye doğru tırmanmaktadırlar. Çöküntü anında kurtarıcı ülkücüler yetiştirmeyen topluluklar ise eriyip gitmektedir.’
Ülkücü hareket büyük badireler atlatmış bir harekettir. Büyük hayaller peşinde koşarken hayatımız yalan olabilir, bütün varlığımız talan edilebilir. Ancak Ülkücü hareketin büyük davası hep yaşayacaktır.
Ve hiç unutmamalıdır ki bir gerçeği arkadan hançerlemek çok büyük bir ihanettir.