Samsun, Karadeniz bölgesinin en büyük şehridir. Kentin nüfusu Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren büyük değişime uğrayarak günümüze kadar devam eden iç ve dış göçlerle şekillenmiştir...
Karadeniz bölgesinin en kozmopolit şehri unvanına sahip olan bu kentte yaşayan insanlar arasında büyük bir kültür ahengi olmasına rağmen çeşitli dönemlerde ortaya çıkan bazı suni tartışmalar bazı anlaşmazlıkları da beraberinde getirmektedir. Son zamanlarda Amazonlar üzerinden Samsun’a değer kazandırmaya çalışan kimlik tartışmaları da bunlardan birisidir.
Amazon Simgesi Üzerinden Bir Şehre Kimlik Biçmek
Amazonların tarihi bir gerçek mi yoksa bir efsane mi olduğu konusunda kamuoyundaki bilgilerin çoğu gerçekten uzaktır. Amazonlar hakkındaki bilgilerin çoğu Yunanlı tarihçilerin yazdıklarından esinlenir ve bu yazılanlarda Yunan mitolojisinin derin izleri görülür. Tarihi bakımdan efsanelerde anlatılan bilgileri ince eleyip sık dokumak gerekir, çünkü bunların büyük kısmının gerçek olma ihtimali yoktur. Mitolojik bilgileri ancak diğer kaynaklarla doğrulayarak tarihî delil olarak kullanabilirsiniz. Bu doğrulama kaynaklarının başında da arkeolojik veriler gelir.
Yunanlı tarihçiler, Karadeniz’e koloni kurmalarına müsaade etmeyen İskitlerden o derecede etkilenmişlerdir ki İskitlerin Amazon adında bir kadınlar topluluğu olduğunu yazmışlardır. Bu savaşçı kadınlar topluluğunun başkenti de Themiskyra isimli bir bölgeymiş. Onlardan alıntı yapan pek çok araştırmacı da bu topluluk hakkında bir şeyler kaleme alarak efsaneyi günümüze kadar taşımışlardır. Ancak onların var olduğunu ispat edecek tek bir tarihî delil yoktur. Samsun’da İskitlerin, Helenlerin, Romalıların, Selçukluların ya da Osmanlıların yaşadığına dair pek çok tarihî delil bulabilirsiniz. Arkeoloji müzesinden tutun da Baruthane Tümülüslerine kadar her yer bu tür malzemelerle doludur. Ancak Themiskyra olduğu iddia edilen Terme’de ya da çevresinde bu zamana kadar yapılan araştırmalarda herhangi bir iz bulunabilmiş midir? Samsun’da Amazonlara ait bir iğne ucu büyüklüğünde dahi olsa bir arkeolojik delile rastlanmış mıdır?
Karadeniz bölgesiyle ilgili olarak Türkiye ve dünyada yapılmış çalışmaların büyük bir kısmını incelemiş bir araştırmacı olarak şunu açıkça söyleyebilirim ki bu binlerce araştırmada Amazonlardan bahsedenlerin kaynağı Herodot’tur. Herkes ona atıfta bulunarak bölgede bir efsanevî bir savaşçı kadın topluluğu yaşadığından bahseder ancak bununla ilgili ikinci bir kanıt gösteremez. Bu konuda kamuoyuna yansıyan görüşlerimizi tenkit edenler bile bazı eserlerden alıntı yaparak Amazonların varlığını ispat etmeye çalışırken aslında bizim dediklerimizi teyit etmişlerdir. Çünkü onların atıf yaptığı eserlerin hepsinin kaynağı Herodot’tur. Hülasa olarak mitolojideki çok başlı ejderhalar, insan yiyen canavarlar, kanatlı atlar vs. ne kadar gerçekse Amazonlar da o kadar gerçektir. Bölgede Amazonların yaşadığı yargısını değiştirmek, toplumda yaygın bir kanaat halini almış olan yanlış bir tarihi bilgiyi de düzeltmek anlamına geldiğinden önemlidir. Olayı turizm açısından değerlendirenler yine Amazon simgesini kullanarak bölgeye turist çekmeye çalışabilir, ancak tarihî bakımdan İskoçya nın Loch Ness gölünde ya da Van gölünde canavar aramakla burada Amazonları aramak arasında bir fark yoktur. Kurulmaya başlanan Amazon köyünü ya da yapılan Amazon kadını heykelini de turistik bir varlık olarak düşünmek lazım. Disneyland ne kadar turistik değerse ve ne kadar tarihi bir gerçekse, burada yapılanları da öyle değerlendirmek lazımdır. Ancak var olmadığı konusunda tarihçilerin fikir birliği içinde bulunduğu bir topluluğu belirli yerlerin simgesi haline getirmenin de bir anlamı yoktur.
Samsun’un Kültür Kodları
Simgeler kentlerin ismi anıldığında ilk akla gelen değerlerdir. İstanbul dendiğinde her insanın zihninde baktığı açıdan kaynaklanan bir simge belirir. Bir Yunanlı için İstanbul 1453’te kaybedilen bir başkenttir. Bir Müslüman için alınması hadislere konu olacak kadar önemli, fethedeceklerin Peygamber övgüsüne mazhar olduğu bir şehirdir. İtalyanların zihninde Galata ve çevresi büyük yer tutarken Yunanlılar, Ayasofya, Heybeliada, Fener gibi simgelere itibar eder. Bunların hepsi İstanbul’un geçmişinde yer alan unsurlardır ve her topluluk bu simgeler vasıtasıyla İstanbul’la ilgili hatırlarını yaşatmaya çalışır. İstanbul örneğini özellikle verdim çünkü Samsun, Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinin İstanbul’u konumundadır. 20. yüzyılın başlarına kadar şehirde Türk ve Müslüman nüfus büyük bir çoğunluk teşkil etmezken, ilçeler neredeyse Malazgirt Savaşı’ndan beri Türklerin elindedir. Vezirköprü’de, Havza’da, Ladik’te, Çarşamba’da neredeyse bin yıllık Türklük ve Müslümanlık izlerine rastlamanız mümkündür. Samsun şehir merkezi ise Lozan Konferansı’nda kararlaştırılan mübadele ile büyük bir nüfus değişimine sahne olmuş, kentten ayrılan Rum/Ortodoksların yerini Balkanlardan gelen Müslüman nüfus almıştır. Daha önce Kafkaslardan gelen Müslümanlarla birlikte kentin nüfus yapısı değişmeye başlamıştır. Samsun’un güneyindeki ilçelerden kente doğru akış ve Doğu Karadeniz bölgesinin diğer şehirlerinden göçlerle birlikte kentin bugünkü nüfus tablosu ortaya çıkmıştır. Bugün Türkiye’nin 30’a yakın şehrinden insanların Samsun’a göç ettiği bilinir. Bu hassas yapıyı iyi analiz ederek Samsun’un simgelerini belirlemek büyük önem taşır.
Samsun şehri 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan büyük değişimle bugüne taşınmıştır. Kentin en önemli şansı, bu birlikteliği oluşturan insanların aynı kültür dairesine mensup olmalıdır. Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminden itibaren kader birliği yapmış bu insanlar, Cumhuriyet’in kuruluşuna beraber tanıklık etmişler ve Samsun’da kendileri için güzel bir gelecek arayışına girmişlerdir. Bunda büyük ölçüde de başarılı olunmuştur.
Samsun’un tarihî ve kültürel simgelerinin doğru belirlenmesi, bu kentte yaşayacak insanların birbiriyle kaynaşması için büyük bir vesile olabilir. Türkiye’de bağımsızlığı, milliliği sembol eden simgeler arasında Samsun zaten çok önemli bir semboldür. Türkiye’de insanlara Samsun derseniz ilk akla gelen cevap “Milli Mücadele’nin başladığı şehir.” olur ve bunu hiçbir güç değiştiremez. Tütün İskelesi’nde yapılan anıtlar ve doğu parktaki Bandırma vapuru bu simgeyi canlı tutmada büyük önem taşıyan varlıklardır. Antep dendiğinde akla gelen Şahinbey ya da Maraş dendiğinde hatırlanan Sütçü İmam gibi tarihi kişiliklerin Samsun’daki benzerlerinin balmumu heykelleri dikilerek bunların hayatı gelecek kuşaklara aktarılmaktadır.
Samsun merkezdeki Seyyid-i Kutbiddin, İsa Baba, Çarşamba’daki Şeyh Bek, Ladik’teki Seyyid Ahmet Kebir, Havza’daki Şeyh Savcı, Alaçam’daki Geyik Baba, Terme’deki Cüneyd-i Bağdadî başta olmak üzere Samsun’la ilgili pek çok dinî kişiliğin varlığı bilinmektedir. Ancak bu mühim şahsiyetler bugün hak ettikleri ilgiyi görememektedirler. Seyyid-i Kutbiddin mezarlığındaki Osmanlılara ait mezarların taşları sökülerek alelade bir taş parçalarıymış gibi bir kenara sıralanmıştır. Yakında bu simgeler insanların ziyaret edemeyeceği bir duruma gelebilir. İlçelerdeki dinî kişiliklerle birlikte bu simgelerin sayısı çok daha artabilir. Bu kişilikler hâlihazırda Samsun’da yaşayanların dini kökünü ortaya koymada büyük yer tutar. Aynı şekilde Moğollar devrinde yapılan ve Samsun merkezdeki en eski Türk yapısı olma vasfını elinde bulunduran caminin varlığından çoğu Samsunlu haberdar değildir. Çarşamba’daki neredeyse 1000 yıllık, hiç çivi kullanılamadan yapılan ahşap camiler bölgenin kültür temelleri içerisinde büyük önem taşır. Ancak o bölgede yaşayanlar bile bunun tam anlamıyla kıymetinin farkında değildir. Ordu köyünün bir beylik merkezi olduğunu bilen Çarşambalıların sayısı bir elin parmağını geçmez sanırım.
Şehirlerle birlikte anılan simge isimler, o şehrin kimliğinin oluşmasında büyük anlam taşır. Konya dendiğinde Mevlana’nın akla gelmesi gibi Samsun ismi geçtiğinde de akla gelen ilk şahıslar bu kentin kişilik kazanmasında büyük rol oynar. Bu açıdan Çarşamba Hukuk Fakültesi’ne Ali Fuad Başgil’in adının verilmesi fevkalade önemli olmuştur. Sivil toplum kuruluşları Çarşamba havalimanına da Samsun’un yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden birinin adını verme konusunda çalışmalar yaparsa -Karadeniz sahil yolundan geçen herkesin Hukuk Fakültesi binasını gördüğünde Ali Fuad Başgil’in Samsunluluğunu öğrenmesi gibi- hava yoluyla şehre gelenlerin de bir başka simge ismi öğrenmesini sağlar. Hayali kişiliklerle uğraşmak yerine Bafra’da Milli Mücadele’nin önemli simgesi Fatma Çavuş gibi bir kahraman ya da Yaşar Doğu gibi bir dünya şampiyonu sporcu Samsun’un simgesi haline getirilebilir.
Samsun’da Yeşeren Güzel Gelecek Ümidi
Samsun’un nüfusunun Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan göçlerle büyük ölçüde değiştiğine yukarıda temas edilmişti. Yakın dönemde 30’un üzerinde şehirden iyi bir gelecek umuduyla birlikte göç edenlerle birlikte Samsun, kozmopolit bir şehir hüviyetine büründü. Bu tür kentlerde kimlik kavgası ve bir grubun öne çıkma çabaları çeşitli problemlere sebep olabilir. Ancak Samsun’un bir şansı, bu tür problemler çıkmasını önledi: Samsun’a göç eden bu insanlar aynı kültürün insanlarıydı. Bu insanlar arasında çıkabilecek bir ayrılık ancak suni sebeplere dayanabilirdi. Bu insanları kaynaştıracak simgeler o kadar çoktur ki ayrılık çıkarmak isteyenlerin işi oldukça zordur. Ancak bu insanların geçmişte yaşadıklarını simgeleyecek çeşitli varlıklar Samsun/Samsunlu kimliğinin pekişmesine büyük katkı sağlayabilir. İnsanların göç ettikleri yerlere bağlılığı ya da oradaki kültürel alışkanlıklarını burada sürdürmeleri, bu kimlik pekişmesinin önünde bir engel olmadığı gibi yakınlaştırıcı bir tılsım olabilir. Mübadeleyle Samsun’a gelenlerin göçü sırasında yaşananlar, orada bıraktığı hatıralar ya da Samsun’da kökleşmelerinin evrimi ile ilgili tarihî malzemeler, bu şehirde yaşayan tüm insanların ona göstereceği ilgi ile büyük bir kaynaştırıcılık unsuru olabilir. Şüphe duyulmasın ki onların yaşadığı acılar, Samsun’da hayata tutunma mücadeleleri bugün bir arada yaşadıkları hemşerileri tarafından ne kadar çok öğrenilirse onlara olan bağlılıkları daha da artacaktır. Bu amaçla Alaçam’da açılacak olan mübadele müzesi büyük önem taşımaktadır ve en kısa sürede Samsun’da da böyle bir müzenin açılmasına ihtiyaç vardır. Aynı şekilde Kafkasya’dan göç eden insanların göç hikâyeleri ve Samsun’a dağılmalarını sembol eden müzeler ve anıtlar da yapılmalıdır. Böylece bütün göçmenlerin Samsun’a vardığı tarihler yâd edilirken bu şehirde yeşeren umutların başlangıcı da toplumsal bellekte yenilenirken bugün bu kentte yaşayan insanların nasıl bir süreçten geçerek bu günlere ulaştığı anlaşılabilir. Samsun’a ait simgeler doğru belirlendiği ölçüde, insanlar, ayrışmanın değil bütünleşmenin hâkim olduğu bir şehirde yaşamanın özgürlüğünü tadar, keyfini sürer.