Dışişleri Bakanı kritik bir zirve için ekibi toplamış. Ortam dinlemesi veya başka bir yolla yaptığınız görüşme basına sızdırılmış, basına sızdırılması hükümet adına skandal, dinlemeyi yapan adına sizin de buyurduğunuz gibi açık açık casusluk faaliyeti. Devletin en kritik noktalarından birinde yine en kritik personelleri toplanarak stratejik bir konu hakkında toplantı yapacak, yaptıkları konuşmanın ses kaydı elden ele gezecek. Ne ala memleket. Sizin yatacak yeriniz yok. Yaptığınız iş değil ki sözünüz zırvadan öteye gitsin.
Geriye dönüp bakın bakalım, halinize emsal teşkil edecek bir olay bulabilecek misiniz?
Birkaç yıl önce Ges komutanının yaptığı gizli gizlilik dereceli, sınır ötesi harekât ile ilgili değerlendirme toplantısı internet ortamına düştü. Paşa emekli edildi ve salondaki dinleyici konumundaki askeri personel paçavra gibi oradan oraya sürüldü. Kaldı ki dinleyicilerin tek suçu toplantıya katılmaktı. Suçlu bulunamasa da, içlerinden biri olabileceği düşünülerek hepsine hain muamelesi yapıldı. Yaşı uygun olanlar emekli olmayı tercih etti, henüz emekli hakkı kazanmayanlar kaderine razı oldu. Konuşma metninde devlet sırlarının ifşası gibi bir durum da yoktu.
Senin Mit müsteşarın hayali senaryolar üzerinden muhtemelen hiçbir alt yapısı olmadan yapılabilecek bir tezgâhı ballandıra ballandıra anlatıyor. Yapacağı icraat ise kırk yıldır yapmadığımız bir şey yani savaşa girmek. O kadar kolay işte, yolla dört adam, sekiz füze atsınlar, her şehit cenazesinde içimiz parçalansın, kurşun sıkan hainlere lanetler yağdıralım, sen kalk gerekirse kendi birliğine silah çevirmekten bahset. Allah rızası için biz nasıl bir pislik çukuruna düştük. Bizi kimler yönetiyor ya da yönettiğini zannediyor. Devletin her organizasyonu kanalizasyon gibi olmuş, her yaptıkları ihanet perdesinden izleniyor. Sonra kalkıp bunu sızdıran ajandır dersiniz, siz nasıl insanlarsınız?
Seçimler sonuçlandı. İstikrar sürsün diyenler sayesinde zulümde istikrara devam ediyoruz. Başbakan, güven tazelediği hissi ile hareket etmeye devam ediyor.
Birkaç gündür Hucurat suresini okuyorum. Surede, hurma saplarıyla ve terlikleri ile kavga eden insanlardan bahsederken kavgayı Arapça “mukatele” kelimesi ile anlatıyor. Mukatele Arapça katletme, katil, karşılıklı birbirini öldürme kelimelerinin kökü mahiyetindedir. Hâlihazırda yaşanan kavgaların karşılıklı birbirini öldürmelere kadar gitmemesini diliyorum. Başbakan, tahrik mekanizmasını sonuna kadar işletiyor. Yaptığı çoğu icraatta milli çıkarlardan uzak, bir kinin peşine koşar adımlarla gidiyor. Yakın çevresinde, yaptıklarının doğuracağı zararlar konusunda uyarıda bulunacak akıllı, feraset sahibi bir insanın bulunmaması ülkemiz adına kötü bir handikap.
Her akıllarına estiğinde sınav sistemi değişiyor. Her canları sıkıldığında ders geçme sistemi yeni baştan şekilleniyor. Milli Eğitim Bakanlığı rezalet bir şekilde yürütüldüğünden, gaflet ve dalalet içerisinde olduğundan, dış ülkelerdeki Türk okullarının kapatılması konusunda istatistiki verilerle olaylara yaklaşılmasını zaten beklemiyorum. Yurtiçindeki kolejler konusunda da aynı durumdayız. Devlet okulları ile özel kolejler ve özellikle hizmet hareketi tarafından yürütülen eğitim kurumları arasında gerçekçi bir anket yapıldığında; özel kolejlerde sigara tüketiminin sıfıra yakın olduğu, uyuşturucuya rastlanmadığını görürsünüz. Devlet okullarındaki durumdan bahsetmeye bile gerek yok. Devlet okullarına örnek olabilecek kolejlerden, yurt dışında Türkçe konusunda yaptığı yararlı çalışmalar ve Türkiye’yi tanıtma adına yaptığı çalışmalardan sonra hala başbakanın bu okulları kapatma gayreti ihanetten başka bir şey değildir. Bizi nasıl bir açmaza nasıl bir çıkmaza götürdüğünü bilmediğini zannediyorum. Biliyorsa olay daha da vahim demektir. Yüce Kuran’da Araf suresinde “içimizdeki ahmakların yaptığı hatalardan dolayı sen bizi helak eder misin?” diye boşuna bildirilmiyor. Allah sonumuzu hayır etsin. Amin.