Fransız düşünürü Rene Dekart (1596-1650) “Tanrı yeryüzünde sağduyu, deha, zekâ, delilik” gibi marifetleri eşit ve adilane dağıtmıştır demesinden bu günlere kadar neredeyse 6 asır geçti. Eğer doğru diyorsa Fransızlar, Almanlar, Japonlar doğarken ayrıcalıklı doğmuyorlar. Orada ne kadar deha varsa, burada da o kadar. Orada ne kadar deli varsa burada da o kadar. Peki bizde eksik olan ne?
ADALETLİ BİR ÜÇ AYAK ÖRGÜTLENMESİ BİZİ UÇURUR
Adamlar şunu yapıyor; eleman aileden, maliye kamu ve özel kurumlardan, Akademik idare üniversite ve araştırma kurumlarından ve de son söz Dışişleri Bakanlığında olmak üzere örgütleniyorlar. Hepsi budur. Aşağı yukarı bu minval üzere hareket ediyorlar. Üç ayak bir de baş oluşturup dünya piyasasına çıkıyorlar. Hepsi budur efendim.
Basit bir örnek vereyim size. Bir şirket düşünün “toplu iğne” üretiyor. Toplu iğne evet toplu iğne. İç değil dış piyasaya da çıkacak. Dünyada söz sahibi olacak. Ben bilmiyorum Dünya toplu iğne piyasası yıllık cirosunu. Ama milyonlarca dolar binlerce insan iş sahası demek diyebiliriz. Şirket konuyu incelemek ve doktora tezini yapmak üzere gençleri tespit edip aylık 1000 dolar burs ile (aile ve eleman ayağı birinci ayak) gerekli ülkelere gönderecek. Konuyu incelerken akademik olarak üniversite ve bilim kurumuna karşı sorumlu olacak (akademik idare ikinci ayak) Maliyeyi de kendisi temin ettiğine göre genç için de ileride çalışacağı ya akademik kurumda devam edecek ya da mali imkân veren kurumda devam edecek. Konu ile ilgili son sözü söyleyecek amir kurum da Dışişleri Bakanlığı olacak.
Üretilen katma değer işsizlik sorununu temelinden çözer.
ADİL BİR ÖRGÜTLENME ALT YAPISINI HAZIRLAMAK KOLAYDIR
Evet kolaydır. Çocuklarımızın girdiği üniversite sınavını inceleyen Amerikalılar yeryüzünün en zor üniversite sınavı olduğunu bu nedenle de pörtföye Amerikan Üniversitelerini de koyalım diye Türk Hükümetine 1990 larda teklif ettiğini biliyoruz.
Türk Pasaportu’dan daha değerli bir şey var Almanya’da: ÖSYM belgesi. Her ne kadar Fetö hainleri imanla bu işi yok etmeye çalıştılarsa da. O zaman ne yapalım? Basit bir düzenleme bu işi rayına sokar. ÖSYM hakkı 3 kez en iyi puan aldığı yıldan itibaren 40 sene geçerli olsun. Böylece çocuklarımız enerjisini 50 yaşına kadar sınav üstüne sınava harcamaz. Sınav belgesi geçerli olduğu için de adam kayırma kendiliğinden kalkar. Çok zor mu bu? O belgede her şeyi yazar. Ona göre hazırlanan sayısal programlar girdiği bölüme göre hangi mesleğe sahip olabileceğini sıralamasını vesaire diğer tüm ayrıntıları 40 yıl için geçerli olmak üzere verir.
İşi bilen uzmana saygı duyan para sahipleri ile ona değer veren idari amirleri karşılıklı sayı ve sevgi içinde bu işi kıvırır.
İstanbul Yeniköy’de şirket elemanları (işçi, mühendis) vesaire için yalı kiralayan Toyota’dan bahsediyorum. Bizde şirket sahipleri, devlet adamları Romalı Tanrılara benzerler. Hani şu antik kentlerde sokakların kenarlarına heykelleri dikilen başarılı Roma vatandaşları var ya. İşte onlara. Ankara Üniersitesi Siyasal Bilgiler öğrencileri Çorum Belediye Başkanı geldi elini öpmek için sıraya girdiler diye tercüman rehberler seminerlerinde dinledik ve şaşrıdık. Kısacası biz kafayı yıkamalı hem de defne (Arap) sabunu ile ardından yeniden düşünmeliyiz.
Kısacası maliye (kamu ve özel kurumlar) eleman (aile) idare ve akademik yeterlilik (üniversite ve Dış İşleri Bakanlığı) olmak üzere üç ana kurum tarafından ama tek elden idare edilen bir yapılanmanın alt yapısı hazırlamalıyız. Sınav üstüne sınav çocuklarımızı insan olmaktan çıkarıyor adeta bir yarış atı yapıyor.
Bu dünyada işsizlik diye bir şey olamaz. Bize düşen rekabet ortamı yaratmak ve adam kayırmayı kaldırmaktır. Siyaset kurumu adam kayırmayı yok etmek için vardır. Parti başkanları ve cemaat denen cerahatlara bu konularda söz hakkı verildiği müddetçe Rusya kapılarını aşındıracağız, nükleer santral yap diye. Bu adamlar bizden yetenekli değildir. Hele hele Rusya hiç değildir. Yeryüzünün en çok rüşvet piyasasının döndüğü ülkeler arasında önde gelenlerden birisi olduğu halde “teknik marifeti” üretmeyi başarmıştır:
Bizim sorunumuz adam gibi örgütlenmek ve birbirine güvenmektir. Hepsi budur diyoruz.
Özetle diyoruzki yanlış ve hatalı veya ülkücü olabiliriz. Ama adam kayırma (nepotism) yerine eşitlik lalettayin iş yerine sorumluluk (collution) ve rüşvet yerine (coruption) adalet ve hayırhahlık arahan temel düzenlemeleri yapalım. Şimdi halen devam eden cemaatdaş üretmeyelim, vatandaş üretelim. Millet olalım gerisi yeter. Uçarız uçar. İnsanımızda bu yetenek vardır. Adaletli bir alt yapı hazırlayalım diyoruz. Fkirimizi arzediyoruz. Çıkış yolu arıyoruz, dosta düşmana karşı.