Öncelikle geçen hafta ki yazımızda, yakın zaman içerisinde Güneydoğu’da asker ve polisin operasyon yapmakta zorlandığı yerlere insanlar elini kolunu sallayarak girecek, turistik geziler yapılacak ve hükümet bunun finansmanı olacak demiştim. Dün bazı gazetelerde şehit ailelerinin bu bölgelerde piknik yaptığını okuduk. Demek ki doğru yoldayız. Oğlunun vatan için can verdiği topraklarda piknik yapmak nasıl bir psikolojidir, manevi hesabını siz yapın. Maddi kısmı birileri tarafından karşılanıyor merak etmeyin. Gelelim bu haftaki yazımıza.
Tam 1 yıl önce, 22 Haziran 2012 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı, Malatya/Erhaç Meydanı'ndan kalkan RF-4E keşif uçağı ile Hatay'ın güneybatısında deniz üzerinde radar ve telsiz temasının kesildiğini bildirdi. Yapılan güvenlik zirvesinin ardından, "Uçağımızın Suriye tarafından düşürüldüğü anlaşılmıştır" açıklaması yapıldı.
Uçağın pilotları Hava Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Hava Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy şehit oldular. Aileleri, çocuklarının nasıl şehit olduğunu hala öğrenemedi. Hala olayın oluş biçiminin ve suçlularının adını koyamadılar ya da açıklayamıyorlar. Hangisi daha acı bilemiyorum. Uçağımızın hangi sebeple düştüğünü bilmemek mi yoksa bildiklerini açıklayamamak mı?
Kanaatim bilinen gerçeğin açıklanamadığı yönünde. Kaldı ki tarih tekerrürden ibarettir ve bu Suriye’nin yediği ilk halt değil. 21 Ekim 1989’da meydana gelen olayda, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne ait BN-2A-3 Islander tipi çift motorlu uçak, Suriye sınırında kadastro çalışmaları yapmak üzere kalktıktan sonra Suriye Hava Kuvvetleri’ne ait Mig-21 savaş uçağı tarafından ateş açılarak düşürülmüştü. Olayda Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde görevli iki pilot ile üç teknisyen şehit olmuştu. Olay sonrasında Suriye yetkilileri, uçağın
Hatta Suriye, askeri makamlarımız tarafından önlerine konan ses kayıtlarını görünce şok yaşamıştı. Neticesinde tüm telsiz çevrim ve frekanslarını değiştirmiş, daha modern muhabere sistemleri kullanmaya başlanmıştı. Açıklanmama nedenlerinden biri istihbarat zafiyeti oluşturmamak, kaynağı kurutmamak olabilir mi? Zayıf bir ihtimal.
Bir gerçek vardır, bilirsiniz ama söyleyemezsiniz. Söylemek hakkınızda hayırlara vesile olmaz. Bayılıyorum şu dizilerdeki “dizide anlatılan olay ve karakterler hayal ürünüdür” sözüne.
Ben de hayalimde bir senaryo çiziyorum. İnsanoğlu hayalleriyle yaşıyor, sonuçta oturup senaryo yazmak en kolayı.
Daha önce yazdığım bir yazıda istihbarat havuzu oluşturulduğundan bahsetmiştim. Askeri istihbaratın büyük bir bölümünün sivil eller tarafından yönetildiği vs. RF-4 uçağımız, Suriye sınırında keşif görevi yapmak için havalanıyor. Uçak ortak sularda iken Hava Kuvvetleri uçağa geri dönüş çağrısı yapıyor. Ne hikmetse istihbaratı yöneten sivil eller dönüş çağrısını iptal ediyor. Uçağımız Suriye tarafında düşürülüyor ve müthiş bir asker-sivil kavgası yaşanıyor. Uçağa ait ne radar ne de ses kayıtları piyasada yok. Bu biliniyor ama anlatılamıyor.
Bizim ki böyle bir senaryo fakat baştan söyledim. “Anlatılan olay ve karakterler hayal ürünüdür.”