Makam, mevki ve para hırs halini aldığında yanlış yapmak daha da kolaylaştığı gibi yanlışı görememe gibi bir huy da hâsıl olmaya başlıyor.
Arkadaşlık, dostluk hatta daha çok önem verilen Ülküdaşlık gibi derin duygular içeren mefhumların da unutulduğuna, görmezlikten gelindiğine hep birlikte şahit oluyoruz.
Her insanın hatası, defolu taraflarının olabileceğini bilmek bir marifet değildir.
Hepimizin gördüğümüz veya göremediğimiz, sevilmeyen, arzu edilmeyen taraflarımız vardır. Bunu bildiğimiz halde hareket ettiğimizde sanırım her şey çok daha güzel olacaktır. Her halde "büyük adam" veya "dava adımı" olmak gibi iddialarımız daha çok kuvvet kazanacaktır.
Dinimize göre İnsanlar, davranışlarında hürdür. İnsanlar, Doğru ve faydalı davranışların yanında, yanlış ve zararlı davranışlar da yapabilir. Hareketlerindeki serbestlikten ve davranışları seçebilme hakkından dolayı, yaptıklarından sorumlu tutulmuştur. Nitekim; “Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır.” (Bakara Suresi, 263. Ayet)
Aynaya bakarak kendimizi görmek yerine, başkalarına bakarak sağa-sola küfürler savurmak ve sert eleştirilerle, hakaretlerle, tahrik ve tazyiklerle hep bir saldırı tarzını benimsemek, insan ve adam olana hiçbir şey kazandırmayacaktır. Hatta böyle bir davranış içinde bulunanların güzel tarafları da zaman içinde gözden kaybolacaktır.
Özellikle sosyal medya adreslerinden sürekli saldırı içinde bulunan kişiler çirkin davranışlarını birde övünç vesilesi haline getirmektedir. Gören, görmeyen herkese anlatarak büyük cesaret ve iş yaptıklarını ima etmektedirler.
Ülkücü Olmak çok büyük bir vasıftır. Ülkücü olanlar büyük iddia sahipleridir. Ülkücü olanlar, büyük davalar peşinden yürüyen ve bu davanın gerektirdiği prensip, kaide ve davranış biçimine sahip olmak zorundadır.
Yine Ülkücü olanlar, Vatan, millet menfaatlerini göz önünde tutmalı ve Allah kelamını emir telakki ederek önce insanca bir hayat tarzını ve davranışını benimsemelidir.
Kişilerin şu veya bu parti de siyaset yapmış veya yapıyor olmalarından ziyade ne kadar “adam” ve ne kadar “insan” vatana, millete ve tüm insanlığa ne kadar faydalıdır buna bakılmalıdır.
Büyük davaların insanı olup, zarar ve ziyanlara yol açan, insanları horlayan, karalayan yarım akıllı gibi davranan birileri olmaktansa, sıradan bir insan olarak kalmak daha eftaldir.
Kaldı ki, sıradan insanlar, "Ben dava adamıyım" deyip kötü örnek olan, zarar ve ziyana yol açan insanlardan daha mübarektir.
Bir zamanlar birbirleri için öldükleri dava adamları bugün birbirlerini karalıyor, arkalarından aleyhinde işler çeviriyor ve onlara hakaretler ve küfürlerle saldırıyorsa ciddi anlamda düşünmelidir. İ
nsan evinde beslediği kedisini, köpeğini, kuşunu bile güzel kelimelerle severken Allah’ın zübdei alem olarak yeryüzüne gönderdiği insanı neden değersiz görür?
Fikirlerimiz, aklımız, davranışlarımız, renklerimiz, kültür ve medeniyetiniz bir olmak zorunda değildir. Ama, barış içinde, kardeşçe yaşayabilmek için önce insan olmak gibi bir zorunluluğumuz vardır. Müştereklerde buluşmak çok kolay olmasa da bizi bir arada tutan vatanımızın lehinde olan her şeyi en azından makul karşılamak gibi bir zorunluluğumuz vrdır.
Türkiye’de Yeni bir parti kurulacakmış; kurulsun efendim. Türkiye’de ilk defa yeni bir parti kurulmuyor ki…
İnsanların farklı görüşleri, farklı bakışları, farklı duruşları, farklı anlayışları, farklı metotları olabilir. Aynı fikirler etrafında buluşan insanlar bulundukları organizasyon içinden ayrılarak farklı bir organizasyon meydana getirerek daha iyi hizmet için yola koyulabilir. Ancak ne gideni karalamak ne de geçmişine küfretmek yakışık almayan bir tutumdur.
Bütün gaye hizmet ise eğer, hizmetinizi yaparsınız, hizmet ettiğiniz insanlar da bunu takdir eder veya etmez.
Bunun dışında bir hesapla karalama kampanyaları sürdürmek ve insanları rencide etmek, bir birlerine düşürmeye kalkmak yazıktır, günahtır, insan olan insana yakışmayan bir tutum ve davranıştır.
Ben ülkücüyüm.
Ülkücü olarak, bir başka partide ülkücülük yapılabileceğine inanmıyorum.
Benim fikirlerim, ülküm, hedefim, geleceğe bakışım karma bir yapı içinde gerçekleşemez. Ancak aynı davaya inanan ve gönül veren insanlarla bir davanın tahakkuku mümkündür.
Gaye, her ne pahasına olursa olsun sadece iktidar olmak değildir. İktidara vardıktan sonra muktedir olmaktır.
Siyasette bütün gaye halka hizmet olmalıdır. Bunun dışyında bir düşünce, bütün çıkışları ve hareketleri perişanlığa sürükler.