Baki Karapıçak
Allah ıslah etsin, bizim BAŞBAKAN tam bir çelişki şampiyonu. Bazılarının
dediği gibi, bugün farklı, yarın farklı konuşmuyor. Peş peşe kurduğu
cümlelerde akıl almaz çelişkiler var. Mesela dün Adıyaman'da açılış
yapıyor.
Söyledikleri aynen şöyle:
"Çanakkale Savaşında, bizim zorda olduğumuzu, zulme uğradığımızı
görünce, bütün İslam ülkelerinden ve beldelerinden akın akın Müslümanlar
geldi (ismen sayıyor) ve bizim yanımızda savaşa katıldılar. İngiliz ve
Fransızlar da, Güney Asya ve Uzak Doğudaki İslam ülkelerinden,
kandırarak bizimle savaştırmak üzere Müslüman askerler getirdiler.
Gelenler gördüler ki, bizim tarafta ezan okunuyor. Kandırıldıklarını o
zaman anladılar."
Hazret devam ediyor: "Şu an Suriye ve Mısır'da zulüm var. Orada
Müslümanlar yok ediliyor. BİZİM DE ONLARIN YARDIMINA KOŞMAMIZ GEREKMEZ
Mİ?" Bu arada karşı çıkanlar nasibini alıyor tabii, verip
veriştiriyor...
La havle ve la kuvvete illa billah... Otobüs muavini olsam: " Hop hop
usta! Geride çocuklar var.. falan diyeceğim. Şu mantığa, şu kafaya, şu
tarih ve taraf şuuruna (şuursuzluğuna) bakar mısınız?
Bu ülkede çocuk bile bilir ki, Çanakkale'ye gelenler Haçlılardı. Bugün
Ortadoğu'yu kana bulayan da Zat-ı şahanelerinin onurlu EŞBAŞKANI olduğu
HAÇLILAR.. Ne var ki, ustaca bir planla Müslümanı Müslümana
kırdırıyorlar. Biz hangi tarafta olup diğer tarafa saldırsak EZAN SESİ
DUYACAĞIZ... Mısır'da da, Suriye'de de her iki taraf MÜSLÜMANDIR.
Gafilce yapıyormuş gibi davranarak, sinsi ve şeytani bir söylemle diğer
tarafı gayrimüslim göstermeye çalışmak hem büyük bir vebal, hem de
iğrenç bir tuzaktır. Bu tuzak içeriye de yöneliktir, dışarıya da...
Ondan sonra "beraber yürüdük biz bu yollarda.. /beraber ıslandık yağan
yağmurda.. lay lay lom" diye şarkı tutturuyor. Hangi yol, hangi yağmur
ben anlayamadım. Oysaki hazret, yağmur yağdı yaş görmedi, kavga oldu taş
görmedi.
Mısırda olan ihtilal 12 Eylül 1980'de de oldu. Nice Müslümanlar dar
ağaçlarını boyladı. Niceleri zindanlarda çürüdü. Namaz kılarken başı
dipçikle ezilip şehit edilen MUSTAFA' mızdan 30 küsür yıl sonra haberi
oldu.
Otuz yıldır bir eli yağda, bir eli balda yaşadı. İdama gidecek
ülküdaşlarımızın "DARAĞACINDA ABDESTİMİZ BOZULMASIN DİYE" 10 gün hiç bir
şey yemediğini nereden bilecek? Otuz yıl sonra gelen gözyaşı zemzem olsa
gerekmez. Başına çalsın.
Bu AĞIT UZMANLARININ ağlamaları ROL gereğidir. Suriye, Mısır gibi
dertleri yoktur. Türkiye'de ters giden ne varsa, çıkacak savaşa fatura
edilip, bir dönemi daha kurtarma derdindeler. KURTARAMAYACAKLAR...