Birlik ve beraberlik dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen ve çağrışım yapan şey güç olsa gerek. İnsanlar bir ve beraberliği sağladıklarında, müştereklerde birleştiklerinde her yönden kendilerini güçlü hissederek geleceğe daha bir güvende bakarlar.
Güven duygusu, toplumları yeni ufuklara taşır, arzuladığı, hedeflediği ve hayallerini süslediği ülkülere götürür.
Güçlü bir toplum olmak bütün Milletlerin arzu ettiği bir durumdur. Bir toplulukta müşterekler ne kadar fazlaysa o mesabede birbirleri ile olan iletişimleri, birbirlerine karşı olan saygı ve sevgileri artar. Birbirlerine sımsıkı sarılarak etten bir duvar oluştururlar.
Tarih milletlerin hafızasıdır. Zira millet hayatı aynen insan hafızası ile mukayese edilecek ölçüdedir. Milletlerin hayatında acı-tatlı pek çok hadiseler vardır. Yaşanan acı hadiselerden de güven duygusu kazanılır. İnsanın, topluma, kendisine güven duyması çok önemli ve değerlidir. Güven duygusunun zaafa düştüğü dönemlerde ise sosyal çözülmeler başlar. İç ve dış tehlikeler baş gösterir.
Kozmopolit veya çeşitli halkların birleşerek oluşturdukları topluluklarda müşterekler ayni hedefe kilitlenecek kadar fazla değildir. Bireysel ve etnik çıkarlar doğrultusunda bir gidişat söz konusudur. Bütünden, çözülmeye, dağılmaya müsait bir yapı arz ederler.
Gerek hayvanlar âleminde gerekse bitkisel alemde ayni cins ve ayni ırktan canlıların bile birbirlerine tutundukları bozulmaya karşı kendilerini korumaya çalıştıkları ilmin tespitidir. Bu canlılar fıtratın dışında bir müdahaleye maruz kaldığında ise zararlı hale geldikleri veya o şey olmaktan çıktıkları görülür. Kaldı ki; insanların, duyguları , güvenlikleri, sağlıkları ve hayalleri ile oynandığında canavarlardan ibaret bir toplum meydana gelir.
"Ey insanlar! Muhakkak ki biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışıp anlaşmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında sizin en üstün olanınız Allah’tan en çok korkanınızdır. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilen ve her şeyden hakkıyla haberdar olandır." (Hucurat: 13)
Allah-u Teâlâ bu ayette insanlar arasındaki üstünlüğün ancak takva ve salih amelle olduğunu bildirmiştir. Peygamber efendimiz (s.s)"Arabın acemden üstünlüğü ancak takva sebebiyledir.! Der.
Bilge Lider ne güzel söylemiş:“Milliyetçilik, içi kevserle dolu bir kaseye benzer. Biz esas değeri kaseye değil kevsere veririz. Kase kevserin nurunu aydınlattığı müddetçe değer kazanır.”
Türk tefekküründe mutlaka bilinmesi lazım çok sade bir felsefe vardır. O da; vatan, millet, devlet üçlemesidir. Devlet karakter olarak babadır, güven kaynağıdır. Vatan anadır, dolayısıyla bütün çocuklarını bağrına basar. Millet ise, bu ana ile babanın evlâdı durumundadır. Bu üç değer birbirinden asla ayrılmaz ve hiçbirisi de feda edilemez.
Millet olarak yaşamanın teminatı, fertlerin mensubu olduğu milletlere karşı duydukları ruhî bağlılık hissi ve millet olma şuurudur. Bu şuurun gevşetilmesi, köreltilmesi ise milletleri izmihlâle götürür.