İstediğiniz lisenin istediğiniz sınıfına girin ve 10 tane öğrenci seçin. Kaç tanesinden cep telefonu çıkar dersiniz.
Biz denedik. Çok şükür fire vermediler.
Bütün öğrencilerde cep telefonu çıktı. “İnternet bağlantısı olmayan var mı?” diye sorduk. Herkesin internet bağlantısı var.
Simit alacak parası yok ama interneti var.
Öğretmenlere, öğrencilerin cep telefonlarından rahatsız olup olmadıklarını sorduk.
Bütün öğretmenler durumdan rahatsız.
Öğretmenler, engel olamadıklarını gülerek anlatıyorlar. O gülüşün altındaki çaresizliği kelimelerle anlatmak imkânsız. Laf dinlemediklerini iddia ettikleri öğrenciler yüzünden birçok öğretmen muzdarip.
Bir okula gireceksin herhangi bir sınıfta ayağa rastgele kaldırdığın 10 öğrencide de cep telefonu çıkacak. Eğitimin ciddiyetini bizim kadar dillendiren başka ülke çıkmaz ve bu manzara başka bir Avrupa ülkesinde yaşanmaz.
Biz ilklerin ülkesiyiz. Dünya üzerinde, bilişim teknolojisini tüm dersliklere sokan ikinci bir ülke yok. Her sınıfa dev ekran yazı tahtası koyduk. Çocuklarımıza birer tablet verdik. Teknolojinin zirvesine çıktık.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı Bey ile aynı görüşteyim. “Enformasyon, çocuklarımız için zararlı.”
Milli Eğitim Bakanlığı bilgisayar, cep telefonu gibi enformasyon araçlarının zararını bakan seviyesinde kabul etse bile, eğitimde kaliteyi arttıracağını düşünerek “Fatih Projesini” faaliyet kapsamına almıştı.
Proje kapsamında öncelikle pilot okullar belirlendi, daha sonra her şehirde, eğitimde belli seviyeyi yakalamış okullar proje kapsamına dâhil edildi. Her sınıfta akıllı tahta, yansıtım aleti ve çocukların ellerinde tabletler.
Tabletlerde güncelleme problemi yaşandığından bir üs sınıfa geçen öğrenci, açma-kapama düğmesine basmıyor bile. Birçok okulda internet sıkıntısından kaynaklanan sebeplerden ötürü akıllı tahta kullanılmıyor. Bakanlık ve okul yönetimleri sadece kendini kandırıyor.
Projenin toplam maliyeti, bakanlık bütçesinin onda birini oluşturuyor. Sayın Nabi Avcı, ihale ile ilgili sıkıntılar olduğunu, ihtiyaç duyulan tablet adedinin (11 milyon adet) yüksek olmasından kaynaklanan temin problemi olduğunu ve halen tablet bekleyen milyonlarca öğrenci olduğunu söylüyor.
Projenin düzgün bir şekilde işletildiğini varsayalım. Acaba eğitimin kalitesini arttırmak, teknolojiden mi geçiyor?
Eğitimde teknolojinin önemli olduğunu düşünen Portekiz ve Uryguay, bizimle aynı çapta olmasa bile teknolojiden yararlanarak yeni sistemler deniyor. Ne yazık ki teknoloji eğitime çare olmadığından çıkış yolu arıyorlar.
Bizim uygulamamız gereken yöntem nedir?
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) verilerine göre dünyanın en iyi sonuç veren sistemini Finlandiya uyguluyor.
Finlandiya’da kaliteli sistemin adı “kaliteli öğretmen“ ve yüksek lisans mezunu olmayanın öğretmenlik yapamadığı ülkede, teknolojik gereçlerin eğitim içerisindeki yeri son sıralarda gösteriliyor. Ülkemizde olduğu gibi üç aylık kursla öğretmen olamıyorsunuz. Siyaset eğitimin kıyısına yaklaşamıyor. Meslek yüksek okulu mezunu seksen bin öğretmenimiz olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.
Acaba proje başlatılmadan önce altyapı çalışması yapılmadı mı? Dünya üzerindeki örnekler hiç mi araştırılmadı? Kanaatime göre ne yazık ki böyle bir çalışma yapmadık.
Daha önce yazmıştım, dünya üzerinde özel dershanelerin kapatılması fikri ve uygulaması ilk önce Güney Kore’de yaşandı. Hatalarını üç yıl sonra fark ettiler ve özel dershane sayısını daha da arttırarak hatalarından döndüler. Ülkemizdeki özel dershanelerin tarihinin cumhuriyetten bile eski olduğunu düşününce hala kapatma sevdasında olanların ya kafası çalışmıyor ya da eğitimin altına koydukları dinamitlerin sayısını arttırmaya çalışıyorlar.
Güney Kore dediğimiz ülkenin 13 yıl önce kişi başına düşen milli geliri bizim yarımız kadardı. Şimdi bizi yaklaşık olarak üçe katlıyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığını tek suçlu ilan etmek yanlış olur, seçim mitinglerinde eline tablet alıp sallayan uzun adamı unutmamak lazım. Altyapısız yaptıkları her iş gibi bu işte ellerinde patladı. Olan yine evlatlarıma oldu.