İslam’ın Beş Şartından ikincisi olan Namaz; Peygamberimize Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla, anlatılmış, sınırları ve şekli belirlenmiş özel bir ibadettir. Bu bağlamda Namaz, Erginlik çağından ölümüne kadar her Müslüman’ın günde beş vakit kılması zorunlu olan Yüce Rabbimizin emridir. Bu emre uyan Müslüman, Yaratana karşı kulluk borcunu yerine getirine getirerek, rızasını kazanmış, böylece dünya ve ahret mutluluğuna kavuşmuş olur. Kılmayanların ise bunlardan nasibi yoktur. Çünkü Namaz, imanın dışa yansıması ve İbadetlerin en üstünüdür. Özetle Namazla ilgili tanımlamaları, dikkatle okuyalım.
-Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle Namaz; Dinin direği, İbadetlerin en üstünü, Allah’a yaklaşmanın yolu, Gözün nuru, Yüzün ziyneti, Bedenin rahatı, Ruhun temizliği, Kalbin şifası, Kabrin yoldaşı, Mizan’ın ağırlığı, Sıratta binek, Cennetin anahtarı, İnananla inanmayanı bir birinden ayıran ve Yüce Yaratan’ın rızasını kazanmaya vesiledir…
-Namaz; İnsanın Allah karşısındaki esas duruşu, Yaratanla kulu arasında gerçekleşen özel diyalog ve Ona kul olmaktır. Namaz; Onurdur, insanın önünde eğilmemek için, Yüce Rabbimizin önünde eğilmektir… Müslüman, namazla günde beş defa Allah’ın manevi huzuruna çıkıp Onun büyüklüğünü tekrarlar, dünyayı ve içinde bulunanları arkasına atar, bu hareketiyle, “Bütün dünya bir yana, bana Allah’ım yeter. Ben ondan başka boyun eğecek birini tanımıyorum,”demek ister…
-Namaz; Şahitliktir. Namaz kılan şahit tutar ve şahit olur. Namazını kılana, Ahrette Abdest alınan sular şahit, Yıkanan organlar şahit, Namaz kılınan mekân ve yerler şahit, Günler ve geceler şahit, Zamanları oluşturan Güneş –Ay ve yıldızlar şahittir. Günahlarımızın temizlenmesine vasıta olan Namaz, içten ve samimiyetle kılındığında sahibini, günahtan ve her tür ahlakdışı yollara gitmekten de sakındırır… Kısaca Namaz; Müslüman’ın olmazsa olmazı, Allah’ın verdiği sayısız nimetlerine karşı şükrün, yani teşekkürün en yücesidir…
Sevgili Kardeşlerim! Yüce Rabbimiz Kur’an’ın birçok ayetinde, Namazlarını eksiksiz kılanların ödüllerini bizzat kendisinin vereceğini, onların ahrette asla korku ve üzüntü duymayacakları ve cennetin varisleri olacağı haberini veriyor… Sevgili Peygamberimiz ise; Kıyamet günüümmetinin abdest izlerinden dolayı yüzleri, elleri ve ayaklarının nurlu ve parlak olarak çağırılacaklarını, beş vakit namazlarını kılanların, günahlarının bağışlanacağı ve Cennete girecekleri, müjdesini vermektedir. Allah ve Peygamberinin verdiği bu müjdeye ulaşmanın yolu, son nefesimize kadar namazımızı elimizden geldiğince kılmaya devam etmekle elde edilir. Aklınızdan çıkarmayın, gençlikte kılınan namazın fazileti, Allah katında çok daha değerli ve kıymetlidir.
Namazını terk eden kardeşlerimizi durumuna gelince; Kur’an ve Hadislerde, Namazı şöyle veya böyle kılmayanların, ahrette sorgularının zor geçeceği ve şiddetli azap göreceği haber verilmektedir. Bu durum Kur’an da, Cennet ehli olanların, Cehennem ehline, -Sizi bu çılgın ateşe sürükleyen nedir? Diye sorduklarında onlar, “Biz namaz kılanlardan değildik. Çeşitli bahanelerle namazı terk edip, dünya hayatının aldatıcı zevklerine dalıp giderdik,” diye cevap vermeleri, mazeretsiz namazı terkin, cehenneme gitme sebebi olacağına dikkat çekilmiştir... Sevgili peygamber’imiz ise, “Namaz Dinin direğidir. Onu terk eden Dinin direğini yıkmıştır… Kim namazı kasten terk ederse, Allah’ın ve Resulünün himayesinden uzak olur,” beyanı, namazı terk edenlerin düşeceği akıbeti hatırlatmaktadır. Bu durumda hiçbir şey namazı terk etmeye gerekçe gösterilemez. Kısaca, Nerede olursak olalım, ne yaparsak yapalım, Yaratanımıza karşı kulluk görevimiz olan namazlarımızı terk etmeyelim. Sözün özü! Bayraksız vatan olmadığı gibi, Namazsız da Müslüman olmamalıdır. Allah’a emanet olunuz…