Dinimizde de, "Zarûriyyâtı-ı diniye" denilen; "canın, neslin, malın, aklın ve dinin korunması" ndan ibâret olan beş hususu da, yine devlet korumak mecbûriyetindedir.
O hâlde; başta yaşama yâni hayat hakkı olmak üzere, adâlet, öğrenme ve öğretme gibi doğuştan sâhip olmamız gereken insânî haklarımız vardır.
Öğrenme hakkı, bu haklar içersinde zikredilmese de, bize, bütün bu haklarımızın müdafaasında yol gösteren çok mühim bir haktır.
Bu hakkın 'sistemleşmesi', devletin en tabiî, mecbûrî ve mutlak surette başarması gereken bir 'vazîfe'dir. Kendi insanını yetiştiremeyen, fikrî ve bedenî bakımdan olgunlaştıramayan devletin varlığı, elbette ki, tartışılır bir hâl alabilir.
Bu husus, Anayasamızın 27. Maddesi'nde şöyle ifade bulur: "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme , açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir."
O hâlde; maarifimizin hem 'tâlim' ve hem de 'terbiye' bakımından hangi mertebede bulunduğunu bilmek veya tartışmak hakkımız, elbette ki, vardır.
İlmî ve ahlâkî durumumuz hangi safhadadır? Dünyanın neresindedir? Bilmeliyiz!
Yazıma, bir gazete haberiyle başlayacağım. Başlık şöyle: "Üniversiteye girişte ABD Modeli" YAZININDEVAMI
M.Halistin Kukul