Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik,Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK), JW Marriot Otel'de düzenlenen 2. Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin demokrasi noktasında geri dönülmez bir yolda bulunmasına karşın, 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat'ta yaşanan milli iradeye müdahalelerin bile milletin demokrasi arzusunu yok edemediğini kaydetti.
Bakan Çelik, ''Bilakis milletimiz sandık her önüne konulduğunda demokrasiden yana tavır almış, darbelerin hesabını sandıkta sormuş, özünden olanın izinden gitmiştir. Şu gerçek unutulmamalıdır ki darbeler sadece milli iradeye vurulmamıştır, darbeler sadece demokrasiyi budamamıştır. Darbeler aynı zamanda sanayimizin ve ekonomimizin gelişmesini de engellemiştir. Milli iradeye atılan her yumruk, girişimcimizin cesaretini kırmış, yatırım yapma arzusunu köreltmiştir" ifadelerini kullandı.
Hür teşebbüsün ancak güven ve istikrar ortamında yeşerip demokrasinin olduğu ortamlarda gelişebileceğine dikkati çeken Çelik, demokrasiyi ve kalkınmayı birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak gördüklerini, güven ve istikrar ortamını da bu anlayış üzerine inşaa ettiklerini belirtti.
Çelik, özel sektör sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi yurtiçi hasılaya katkısının binde 6'dan yüzde 1,8'e çıktığını belirterek, 2004 yılından bu yana işverenlere sağlanan prim desteğinin 31 milyar lirayı aştığını, bundan sonra da özel sektöre her türlü desteğin verilmesine devam edileceğini anlattı.
Küreselleşmenin, yaşanan sorunları da küresel boyuta taşıdığına işaret eden Bakan Çelik, ekonomik krizin yansımalarının, küresel ekonomilerde ve Avro bölgesinde yaşanan yurtiçi hasılaların daralmasında ve dünya ticaret hacmindeki düşüşte görüldüğünü, bunların da en büyük etkisini işgücü piyasalarında gösterdiğini dile getirdi.
Çelik, 2008 krizinin sonrasında küresel işsizliğin 200 milyona dayandığını aktararak, "Son açıklanan verilere göre, AB'de işsizlik oranı 10,9'a ulaşmış, ülkemizde ise aldığımız önlemler, hayata geçirdiğimiz yapısal reformlar ve girişimcilerimizin büyük gayretleri sayesinde ekonomimiz kriz sürecini başarı ile yönetmiştir. Türkiye ekonomisi beklentilerin üstünde bir performans sergileyerek, 2003'ün üçüncü çeyreğinde yüzde 4,4 ve ilk 9 ayında ise yüzde 4'lük büyüme başarısını göstermiştir. Finans yapımız sağlam, ihracatta başarılıyız. İşsizlikle mücadelede ise diğer ülkelerle mukayese edildiğinde iyi bir noktadayız" diye konuştu.
"2004'ten bu yana toplam istihdamımız 6 milyondan fazla artmış ve 26 milyona ulaşmıştır'' diyen Faruk Çelik, şöyle devam etti:
''Merkezi yönetim bütçe açığının ve AB tanımlı borç stoğumuzun gayrisafi milli hasılaya oranı, faiz harcamalarının ise vergi gelirlerine oranı hızla düşmektedir. Böylece gelirlerimiz faizlere değil, Marmaray'lara, hızlı trenlere, duble yollara, toplu konutlara, eğitime, sağlığa yani kısaca millete hizmet yolunda harcanmaktadır. Türkiye'nin yakaladığı bu büyük başarının sihirli formülü güven ve istikrardır. İstikrar istihdam, üretim ve kalkınma demektir. Tıpkı demokraside olduğu gibi istikrarı da zor elde ettik, kolay vazgeçemeyiz, geçmemeliyiz.
-''Mali disiplinden taviz vermek söz konusu değil''
Önümüzde yerel seçimler var. Seçim derdi biter ama geçim derdi her zaman vardır. Onun için biz sandıktan kim çıkarsa çıksın istikrar kazansın, Türkiye kazansın anlayışındayız. Seçim sürecinde hiçkimse bizden hamaset de beklememelidir. Mali disiplinden taviz geçmiş seçimlerde de vermedik, bu seçimlerde de vermek söz konusu değildir. Seçim öncesi devletin kasasını açan, seçimden sonra milletin kesesine göz koyan siyasi anlayışları Türkiye artık terketmiştir. Türkiye'nin seçime değil, verime endeksli ekonomi anlayışı sayesinde bugünlere geldiğini unutmamamız gerektiği inancı içerisindeyim."
Ekonomik Sosyal Konsey'in, uzun bir dönemdir toplanmadığını ve bununla ilgili Anayasa değişikliğinin gerçekleştirildiğini anlatan Çelik, şimdi bir uyum yasasının çıkması gerektiğini, Kalkınma Bakanlığı bünyesinde bu çalışmanın tamamlandığını aktardı. Çelik, önümüzdeki Pazartesi günü Bakanlar Kurulu Toplantısında konuyu gündeme getireceğini ve seçimden önce Meclis'ten geçmesi konusunda bir gayret içerisinde olacağını ifade etti.
Çelik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak işçi ve işveren sendikalarının katkılarıyla birçok sorunu çözdiklerini ve uzlaşı ile bir noktaya gelindiğini belirterek "Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir yaklaşımı, bugünün Türkiye'si ve dünyası ile paralellik taşımamaktadır. Bu şekilde bir keskin çizgi doğru mudur? Yani bu kadar dinamik olan çalışma hayatında, 10 yıl, 20 yıl önceki uygulamanın aynen devam etmesi şeklindeki bir yaklaşımı, terkedilmesi gereken bir yaklaşım olarak görüyorum" diye konuştu.
- ''Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir''
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan ise TİSK'in temsil ettiği işverenlerin dışında Türkiye'de çok büyük bir işveren kesimi olduğunu belirterek, "Benim arzum, isteğim, TİSK'in yaklaşık 1 milyon 500 bin işverenimizi de temsil edecek bir modeli gerçekleştirmesidir" ifadesini kullandı.
Türkiye endüstriyel ilişkiler sisteminin çağdaş ve birbirini anlayan bir zemin üzerine oturtulması gerektiğini dile getiren Arslan, verimliliğin artırılması için birlikte hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak da kıdem tazminatının iş ve gelecek güvencesi olduğunu vurgulayarak, "Milyonlarca çalışanı ilgilendiren kıdem tazminatı hakkından hiçbir şekilde vazgeçilemez. Bu yönleriyle kıdem tazminatı Türkiye işçi sınıfının ve Türk-İş'in kırmızı çizgisidir. Türk-İş, kıdem tazminatının fona devredilmesi, süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasviyesine ya da zayıflamasına yönelik her türlü girişimin karşısındadır. Türk-İş bunun cevabını genel grev olarak verecektir" dedi.