İnsanlar, aynı seviye ve aynı karakterde olmayıp, kimileri çok sert ve kibirli, kimileri nefsinin heves ve arzularına yenik, kimileri cahil, kimileri ise her türlü insanlık özelliklerinden mahrum olabilmektedir. Dinimiz İslam’ın getirdiği ahlak ve edeple donatılmış olan Müslüman, kendisi ile barışık, ailesi ve içinde yaşadığı toplumun bireyleri ile iyi geçinir. Davranışları ve sözleri ile insanları incitmez, kendisine karşı yapılan yanlış hareketlere karşı anlayışlı davranır, komşuları ve diğer insanlarla hoş sohbetli, toplum içinde sevilir ve saygı görendir. Elinden geldiğince, karşılık beklemeksizin iyilik yapmaktan geri kalmaz, çevresine adeta huzur yansıtır. Kendisine karşı yapılan yanlış davranışları ise anlayışla karşılar, asla kin beslemez. Bu vasıfları üzerinde taşıyan inanan kullarını Allah, Kur’anda övmüş ve sevgisine layık olduğunu bildirmiştir.(Ali İmran, 134) İman ve İslam ahlakından nasibini alamayanlar ise bu müjdeden mahrum bırakılmışlardır.
Geçimsiz insan ise, bir yönüyle huysuz, aile içi ve çevresinde huzursuzluk kaynağıdır. İnsanların huzurunu kaçırma pahasına olur olmaz her şeye çatar, surat asar, tartışma çıkartır, bir radar gibi sürekli bir yerlerde hata arar, çevresindeki olumsuzlukları gördükçe daha da huysuzlaşır. Ona göre her şey mutsuz ve asabi davranmaları için bir bahane olabilir. Örneğin, trafikte sabredemeyip lüzumsuz kornaya basar, yolda yürürken kendilerine birisi yanlışlıkla kazaen de olsa çarpmaya görsün, o kişiyi sokağa çıktığına pişman eder. Evde bir eksik gördüğünde, eşinin kurtulma şansı yoktur, evde adeta terör havası estirir. Yönetici ve işveren olarak, maiyetindekilere asık suratlı sert ve kaba davranır, bazen ağzından çıkanı kulağı duymaz. Kısaca ele avuca gelecek hiçbir güzel hareketini olmaz, olsa da peşinden kırıp döker. İşte böyle kişiler hakkında net ve açık olarak Sevgili Peygamberimiz, şöyle buyuruyor: “Başkalarıyla güzel geçinmeyen ve kendisiyle geçinilemeyen kimsede hayır yoktur.”(Müsned) Görüldüğü gibi, geçimsiz kimseden ne kendisi, ne aile efradı ve ne de içinde bulunduğu topluma bir hayrı olamaz.
Çevremizde, aile içinde, tüm Kamu ve iş çevrelerinde geçimsiz, asabi, kaba, sözünün nereye gittiğini hesap edemeyen nice kişilerle karşılaşıldığı biliniyor. Buna rağmen dinimiz, bu karakter de olanların, davranışlarının altında yatan nedenleri görmeyi, ona sevgiyle yaklaşmayı tavsiye etmektedir. Böyle hasta ruhlu kişiler, bizim anlayışlı yaklaşımımızdan etkilenir, kendisini bu hale getiren nedenleri önümüze serebilir. Bu durumda Ona güzel bir üslupla insanlarla iyi geçinmenin yolları anlatılarak, derdiyle ortak olunabilir, hiç yoktan bir dost kazanmış olabiliriz. Unutulmamalıdır ki, Müslüman’ın görevi dışlamak değil, bu duruma düşen kardeşimizi kurtuluşuna vesile olmaktır. Çünkü böyle insanlar aynaya bakıp huy ve karakterlerini dışarıdan göremediklerinden, merhamet edilmeye ihtiyaçlsrı vardır. İnsan kendi hatalarını başkasının gözüyle bir görebilse, düzelme yolunda ilk adımı zaten kendisi atacaktır.
Özetle ifade edersek, Müslüman Sevgili Peygamberimizin, “Müslüman, mülayim- kolay geçimli, yumuşak huylu, insanlara yakın olan ve onlara kolaylık gösterendir,”(Tirmizi)uyarısını dikkate alarak, önce kendi yaşamımıza bakalım, ailemiz, çevremiz ve komşularımızla olan ilişkilerimizi gözden geçirelim. Acaba ben geçimli birimiyim, yoksa geçimsiz mi birimiyim? Sonrasında ise insanlara örnek olmaya çalışalım! Allah’a emanet olunuz.