Gezi Parkı olayları, hükümetin istediği seviyede seyrediyor. Son yazımda aktarmaya çalıştığım teorinin, gerçeklik derecesi her gün biraz daha artıyor. Konunun uzmanı diyebileceğimiz birçok akademisyen ve siyasetçiden aynı yorumu okuduk veya dinledik. Başbakan, eylemlerin kendi istediği seviyede seyretmesi için, her gün ayrı bir mekânda konuşuyor. Bazen eylemcilere seslendiği, alttan alan bir konuşma dinliyoruz. Bazen tabana seslenerek, en hırçın sesiyle “ben ne dersem o olacak” mesajı veriyor.
Mersin konuşmasını birkaç defa dinledim. “Şehit polisimin hesabını tüm eylemcilerden soracağım” diyen Başbakan’ın, terörle mücadelede şehit olan, binlerce asker ve polisin hesabını, açılım yaparak nasıl sorduğunu gördük. Türkiye siyasi tarihi, kendisi ile bu kadar çelişen bir başka başbakan görmemiştir. Esprileri ardı ardına patlatan başbakan, bir anda “istesem bir milyon insanı Taksim’e toplarım” diyebilme gafletinde bulunabiliyor. Kültür seviyesi, partisine oy verme seviyesini geçen vatandaşlarına, çapulcu diyebiliyor.
Fıkrayı bilirsiniz;
Temel ailesi ile birlikte (muhtemelen Taksim civarında) trafikte seyir halindeyken polis kontrolüne takılır. Kontrolü yapan polis Temel’i emniyet kemeri takmış görünce,
- Sizin gibi duyarlı sürücüleri trafikte daha sık görmek isteriz, demiş. Temel,
- Hele bir ehliyet alayım, her gün trafikteyim deyince, Temel’in karısı, polise
- Siz ona bakmayın, Temel sarhoşken ne dediğini bilmez, der. Duruma şaşıran hatta polis,
- Bu ne kardeşim sınırı aştınız ama deyince, aracın bagajından bir ses,
- Sınırı geçtiysek bagajın kapısını açın. Demiş.
Polis muhtemelen gülmekten ceza yazamamıştır. Bu kadar yalan dolanı bir arada zor görürsünüz. Bugün bizim, hükümet büyüklerine güldüğümüz gibi… Hükümet bir yola çıkmış, ehliyetsiz valiler, vatandaşı gece twitter mesajları ile kandıran emniyet müdürleri ve öfke sınırını aşmış Başbakanı ile Yalan Rüzgârı dizisini aratmıyor.
Durum böyle iken yani hükümetin geçmişini açık beyan gördükten sonra geleceği ile ilgili yorum yapmak kolaylaşıyor. Son bir yılı, Irak meselesi konuşmadan, son bir ayı Suriye sınırını es geçerek ve son iki haftayı açılım sürecinden hiç bahsetmeden geçirdik. Akil adamların akıbetinden hiç haber yok. Sessiz sedasız görevlerini tamamladılar. Alkol yasası bir anda meclisten geçti.
Ne müneccimim ne de tanıdığım bir müneccim var. Bu söylediklerimi lütfen bir yere not alın. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde, Gezi Parkı eylemlerinde görevini titizlikle yerine getiren televizyon kanallarımız, Güneydoğu’nun en ücra köşelerinde tur düzenleyen, turistik gezi yapan insanların görüntüleri ile dolacak. Elbette bu turların iktidar partisi tarafından finanse edildiğini söylemeyecekler. Hatta birkaç ay içerisinde ne oldu da, askerin polisin büyük operasyonlarla zor girdiği bölgelere, sivil halkın elini kolunu sallayarak girdiğini merak etmeyecekler. Diğer bir deyişle, hükümetin, terör örgütüne hangi vaatlerde bulunduğunu, neleri feda ettiğini hiç sorgulamayacaklar. Herkesin bir hesabı vardır, unutmamalıyız ki, Allah’ında bir hesabı vardır. Allah yar ve yardımcımız olsun.