Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Komşu ülkelerle birlikte Suriye krizine çözüm bulduğumuzda dünya da görecek ki Türkiye'nin en yakın, ebedi ve ezeli dostu yine Suriye olacaktır" dedi.
Suriye konusunda Türkiye ve İran arasında uzun süredir geçiş sürecinin nasıl olacağı konusunda yaşanan görüş ayrılığına ilişkin bir soruya karşılık Davutoğlu, iki ülke arasında bu konuda birçok müşterek husus bulunduğunu ve son 2,5 yıldır Türkiye ile İran'ın sürekli temas halinde olduğunu anlattı. Suriye'de olaylar başladığı anda İran'a gittiğini ve yoğun temaslarda bulunduğunu hatırlatan Davutoğlu, buradaki hedefin Suriye'nin istikrarı, toprak bütünlüğü, iç barışının korunarak, Suriye halkının en doğal hakkı olan kendi yöneticilerini seçme hakkının tanınması olduğunu söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Keşke daha önce de dillendirmiş olduğumuz bu yöntem benimsenmiş olsaydı. O zaman bu kadar kanlı olaylar yaşanmazdı ve bu geçis süreci çok daha barışçıl bir şekilde gerçekleşebilirdi ama geçmişte çok acı olaylar yaşandı ve Türkiye bu acı olayları maalesef Suriye halkıyla hem derinden hissetti hem de üzerine düşen vazifeyi yaparak 600 bine yakın kardeşini misafir etti. Biz, her şeyden önce bugün bu insani duruma bir müdahalede bulunmak konusunda da bir karar birliği içindeyiz. Nasıl Saddam, İranlı ve Kürt kardeşlerimize dönük kimyasal silah kullandığında Türkiye Kürt kardeşlerine kucağını açtıysa, bugün de kucağını açtı. Hepimizin birlikte önce bu alanda insani trajediyi durdurmak için harekete geçmemiz, ulaşamadığımız insanlara ulaşmamız gerekiyor. Burada görüş ayrılıkları gündeme gelmez. Hangi mezhepten, etnisiteden olursa olsun, hangi tarafta bulunuyor olursa olsunlar, bütün Suriyelilere şu anda en acil şey ortak olarak insani yardımın ulaşması. Hiçbir görüş ayrılığı bu yardımın ulaşması konusunda ortak tavır almaya engel teşkil etmez. Bunda bugün mutabık kaldık ki önümüzdeki dönem bunu beraberce çalışmamız gerekiyor.
Yine Suriye halkının kendi geleceğinin tanınması gibi temel hakkı ve halkın bütün kesimlerini temsil eden yönetimin oluşması konusunda da kesin bir ortak perspektifimiz var. Tek bir yaklaşıma dayanan bir yönetim değil, bütün halkı kapsayan. Ve bu geçişi sağlamak için barışçıl yöntemlerle neler yapılabilir, birlikte konuşacağız, konuştuk. Şimdi yeni şartlar muvaceresinde yine konuşacağız, gerekiyorsa her gün konuşacağız ama elimizi taşın altına koyup Suriyeli kardeşlerimizin sorunlarına gerekli sorumlulukları üstlenerek ve yaratıcı fikirlerle bir çözüm konusunda birlikte çalışmamız gerektiğine inanıyoruz. Görüş ayrılıklarımızı biliyoruz, bunların aşılabilmesi için de yeni fikirlere ihtiyaç olduğunu biliyoruz ve bu fikirleri tartışıyoruz. İnşallah birlikte tarihi sorumluluğu yerine getirip Suriye meselesinin çözümüne katkıda bulunuruz. Aksi takdirde Suriye'deki ateş hepimize şu veya bu şekilde olumsuz etki yapacaktır. Gün bu ateşi söndürmek ve Suriye halkının haklı taleplerinin karşılanacağı bir geçiş süreci konusunda üzerimize düşeni yapmak günüdür.”
-"Sıfır sorun ilkesini savunuyoruz"-
Davutoğlu, “Türkiye'nin dış siyasetinde izlediği sıfır sorun politikası devam ediyor mu yoksa Türkiye bu politikayı bıraktı mı?” yönündeki soruya karşılık ise şunları kaydetti:
“Biz, hala komşularla sıfır sorun ilkesini savunuyoruz. Bu konuda şüphe eden taraflar oldu. Ama sadece şu bir aylık takvimde bile ilişkilerin nereden nereye geldiğini görürsünüz. Son bir aya baktığınızda Ukrayna ile yüksek düzeyli stratejik işbirliği toplantısı yaptık, Rusya ile de 21 Kasım'da yapacağız. Bulgaristan Dışişleri Bakanı geçen hafta buradaydı. Birkaç hafta içinde de ben Yunanistan'a gideceğim. Azerbaycan ile 12-13 Kasım'da yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi yapacağız. Irak Dışişleri Bakanı geçen hafta buradaydı. İnşallah en geç iki hafta içinde de ben ziyaret edeceğim. İran Dışişleri Bakanı bugün buradaydı, ben 26 Kasım'da bu ülkeyi ziyaret edeceğim. Gürcistan ile çok yakın temaslarımız var. Romanya Başbakanı Marmaray dolayısıyla İstanbul'daydı, mükemmel görüşmeler yaptık. Bütün bu komşulara baktığınızda, hiçbir ülke bir ay içinde komşularıyla bu kadar çok temas gerçekleştirmemiştir. Bu takvim dahi komşularla sıfır sorun ilkesinin ne kadar başarılı olduğunu ve uygulanmakta olduğunu gösterir.
Peki nerede sorun var? Suriye'de ama sıfır sorun politikası dolayısıyla değil. Suriye rejimi kendi halkını katletmediği zaman mükemmel ilişkilerimiz olacaktır. Zalim ile mazlum söz konusu olduğunda başka bir ilke tanımayız biz. Dünyanın neresinde, hangi gerekçeyle olursa olsun bir rejim kendi halkına kimyasal silah kullanmışsa, 125 bin insanın ölümüne sebebiyet vermişse, milyonlarca göçe yol açmışsa, böyle bir rejimle sorunsuz olmamız, adaletle sorunlu olmamız anlamına gelir. Onun için Suriye ile sorunlarımızı da Suriye halkı ile bir sorun olarak görmüyoruz. Yanlış davrandığını düşündüğümüz Suriye rejimi ile bir sorun olarak görüyoruz. İnşallah bu sorun aşıldığında, komşu ülkelerle birlikte Suriye krizine çözüm bulduğumuzda dünya da görecek ki Türkiye'nin en yakın, ebedi ve ezeli dostu yine Suriye olacaktır. Bu zor günler geçer ama bizim komşu ülkelerle ezeli ve ebedi kardeşliğe dayalı dostluğumuz bozulmaz."
Lazkiye'deki saldırı
Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin Lazkiye kenti yakınlarında askeri üsse düzenlenen saldırıyla ilgili basında yer alan haberler hatırlatılarak, “Elinizde bu konuya ilişkin ne gibi bilgiler var?” sorusu üzerine Türkiye'nin bu konuda İsrail ile iş birliği varmış gibi bir intiba uyandırılmaya çalışıldığını belirtti. Türkiye'nin Suriye rejimiyle ilkesel bir probleminin olduğunu belirten Davutoğlu, “Ama hiçbir gerekçeyle hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İsrail ile herhangi bir başka Müslüman ülkeye veya başka bir ülkeye dönük olarak iş birliği yapmamıştır, yapmaz ve yapmayacaktır. Bu konuda çıkan haberlerin hepsi Türkiye'nin ilkesel tutumuna gölge düşürmeye yönelik haberlerdir" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin İsrail'de, Ortadoğu'da bir ortak operasyonun parçası olmasının söz konusu olmadığının ve olmayacağının altını çizen Davutoğlu, bu konuda çıkan haberlerin hepsinin asılsız ve kara propaganda amaçlı olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Suriye rejiminin kendini korumak için halkının paralarıyla elde ettiği silahları kendi halkına kullanmasına her zaman karşı çıktık ama İsrail'in herhangi bir şekilde bir operasyonuna da karşı çıktık. Çıkmaya da devam ederiz" dedi.
İran Dışişleri Bakanı Zarif de aynı soruya verdiği yanıtta, saldırıya ilişkin şimdiye kadar kendisine herhangi bir bilgi ulaşmadığını söyledi. Saldırı haberi doğruysa başka bir Müslüman ülkenin topraklarına girilmesini kesinlikle kınadıklarını dile getiren Zarif, “Bunlar Cenevre-2 müzakerelerini gölgelemeye çalışan çabalardır. Ne yazık ki bazı çevreler çatışmalar devam ederse var olmaya devam edeceklerini düşünüyor. Onlar barıştan korkuyor. Onlar radikaller ve her zaman bölgede barışı sonlandırmak için uğraşıyorlar. Bu. küresel arenada oldukça olumsuz bir atmosfer yaratmaktadır” diye konuştu.