Davutoğlu, PYD ile teknik düzeyde daha önce iki kez görüşüldüğünü söyledi.
El Nusra'nın Kürtleri öldürdüğüne dair iddiaları yalanlayan Davutoğlu, bunlar hayal unsuru haberler olduğunu kaydetti. Nusra'nın uluslararası kuruluşların kabul ettiği muhalif grupların arasında Nusra'nın olmadığını belirten Davutoğlu, "Suriye'deki grupların hiçbirinin birbirine üstünlüğü yoktur. Biz burada Kürt- Arap savaşı çıkmasından korkarız. Sanki Türkiye bir grubu kendine yakın hissedip diğerini kendine düşman ediyor. Hayır, böyle birşey yok. Bizim için Suriye'de muhatap muhalif gruplardır. Kürtler süratle SUK'un içinde yer almalı" dedi.
Körfez ülkelerinin Esed'in gitmesi için destek verip vermediğine ilişkin soruya Davutoğlu, "Suriye ve Mısır'da olanlar bir depremdir. Öyle yorumlar yapılıyorki; sanki Türkiye bu depremi yaratmıştır. Mısır'da Sisi, sünnidir, Esed Nusayri'dir, Maliki Şii'dir yani bizim mezhep derdimiz yok" diye konuştu.
KÜRT DEVLETİ KURULACAK MI?
Davutoğlu, Suriye'de Kürt devletinin kurulacağına ilişkin iddialara şu yanıtı verdi:
"Türkiye dışındaki Kürtlere karşı sert tutum almamızı isteyen bazı çevreler var. Suriye sınırı en uzunudur Güney'de. Bu sınırda homojen bir yapı yok. Kürtler, Araplar ve Türkmenler var. Birbirinden kopuk içiçe yaşayan topluluk bunlar. Kuzey Irak'ta göreceli bir homojite doğuruldu. Suriye'nin kuzeyinin Suriye'den kopacağını düşünmek hayalidir. PYD'ye tavır almamızın sebebi sadece kendi otoriterlerini tesis etmeye çalışmasıydı. Bize Arap ve Türkmen grupları baskı altında tuttuğuna dair şikayetler geliyor. PYD ile pazarlık söz konusu değil. Ama PYD'ye karşı tutumumuz geçen seneye göre değiştiğimiz de bir gerçektir. Çözüm süreci yürürken buna paralel olarak PYD'ye tutumumuzun değişmesi normaldir. Bunun Rasulayn'deki çatışmayla ilgisi yok. Onun öncesinde başlayan bir görüşmemiz var.Birilerinin Dağlıca Baskını sonrasında Kuzey Irak bombalanmış olsaydı -birilerinin dediği gibi- bugün Erbil'de Türkler böyle rahat yaşayabilir miydi? Biz Kürtleri, Türkmenleri ve Araplar ile Acemleri de içine alan yeni bir Ortadoğu düzeni kurmak istiyoruz."
SURİYE POLİTİKASI DEĞİŞİYOR MU?
Davutoğlu, "Suriye politikasını yeniden şekillendirecek mi" şeklindeki soruya ise "Türkiye'nin Suriye politikası başından beri revize edilerek devam ediyor. Bir gece içinde Suriye ile ilişkiler bozulmadı. 10 ay ciddi bir angajman uyguladık. 1. aşamamız buydu. İlkeler değişmez ama uygulama yöntemleri değişir. O zaman da eleştirildik. Hala yüzde1 bile umut var mı diyene kadar diyaloğumuzu sürdürdük. Daha sonra bu yöntemin yürümeyeceğini görünce. Revizyon yaptık politikamızda. Muhalefetle diyalogu sürdürme çabası içine girdik. Sonra bu çabalardan sonu alamayınca, sınır güvenliğimizi esas alan politikalar yürütmeye başladık. Daha sonra İran'ın üzerinde Esed'e baskı yaptık. 3 yıl uluslararası toplum olayları sessiz kaldı. Suriye'de Bosna olaylarında ders alınmadığı görüldü. Siyasi konularında anlaşmazlık var, bari mülteciler için ortak karar alınsın. BM Güvenlik Konseyi 2 buçuk yıldır karar alamadı. Bosna'dan farkı orada hava kuvvetlerini kullanmamıştı. Suriye'de hergün hava bombardımanı var. Suriye'nin kentleri Bosna'daki o şehirleri andırıyor. Buna rağmen Türkiye Bosna'da nasıl ilkeli durmuşsa, bugün de Suriye'de Mısır'da aynı ilkeli duruşu gösteriyor" diye cevap verdi.
Davutoğlu ayrıca Suriye'den Türkiye'ye büyük bir göç akını olursa gerekli tedbirler için kararlı olacaklarını belirterek, "Mültecilerin Suriye içinde karşılanması için diplamisi yürütülüyor" dedi.
MISIR'DAKİ DARBE BÖLGEDE DOMİNO ETKİSİ YAPAR MI?
Mısır'daki darbenin sonuçlarını değerlendiren Davutoğlu, "Arap Baharı'nda en kili ülke hiç şüphesiz Mısır'dır. En başından beri Mısır'daki demokratik sürecine katkıda bulunuyoruz. Süreç başarılı olsun diye yoğun bir çaba sarfettik. Tantavi yönetimi ve sonraki başbakan döneminde de bu katkıyı sağladık. Mursi döneminde de artırarak sürdürdük. Bu Mısır'a verilmiş bir katkıydı. Önemli olan Mısır'ın kazanması, Mısır'ın kazanmasıyla birlikte bölgenin de kazanmasıydı. Biz güçlü, kendi halkının iradesiyle karar veren bir Mısır istiyoruz. Darbeye karşı çıkışımız bir grubu desteklememiz anlamına gelmez. Bu önce Mısır sonra bölgedeki tüm demokratik sürece darbe anlamına geliyor. Darbe sonrası muhataplarımızla yoğun diplomatik çaba sarfettik. Çünkü darbenin olması bölgede bundan sonra gelecek her lider kaygıyla hareket edecek, uzun vadeli politikalar sergileyemecek. Bunlardan kaygılandık. Yeni yönetimle devletler arası ilişkiler anlamında ilişkilerimiz sürüyor ama bizim muhatabımız yine Mursi yönetimidir. Türkiye'nin Mısır'la ilişkilerini askıya aldığına ilişkin haberler yapıldı. Sanki tek taraflı olmuş gibi yansıtıldı. Türkiye, Mısır'da devre dışı gibi kanaatler doğru değil" şeklinde cevap verdi.
ARABULUCULUK ROLÜ TERKEDİLDİ Mİ?
"Türkiye'nin bölgedeki arabulucu rolüne tekrar dönebilir mi" sorusuna ise "Bu doğru değil. Kasım ayında İsrail, Gazze'ye saldırdığında en çok katkıyı yapan ülke Türkiye'dir. Bugün bu eleştiriyi yapanlar, geçmişte "Türkiye'nin ekseni kayıyor" diye eleştiriyordu. Türkiye'nin sesi bu kadar yüksek çıkmasaydı, darbe kabul edilirdi. Darbeyi meşrulaştıracak adımların içinde olmayız. Arabulucuk dahil olmak üzere bölgesel barış için her türlü rolü üstlenmeye hazırız. Her sene İstanbul'da arabulucuk konferansı düzenliyoruz. Arabulucu olsun diye Filistin'deki katliama, Mısır'daki darbeye sessiz mi kalalım?" diye yanıt verdi.
ABD NEDEN MISIR'A DARBE DEMİYOR?
ABD'nin Mısır'daki darbeye "darbe" dememesini değerlendiren Davutoğlu, "Mısır'da soğuk savaş mantığıyla bazı ülkelerin bölge çıkarlarını koruyacaksa darbe mazur görülür gibi bir kanaat sürmekte. Ben bunu Kerry ile görüştüm, ya kısa vadeli istikrar gelmesi için uzun dönemli istikrarı bir kenara atacağız. Ya da -ki bu bizim de tercihimizdir- uzun vadeli politikaları destekleyerek bölge barışının kalıcı tesisini sağlayacağız. Mısır'da ordu halkla içiçedir. Suriye'de böyle değildir. Orada mezhebi bir ayrılma vardır. Bu nedenle askerlerin görevine geri çekileceğine inanıyorum" dedi.
SOMALİ'DE SALDIRININ NEDENİ?
Somali'de neden Türkiye Büyükelçiliğine saldırıldığıyla ilgil soruyu Davutoğlu, "Türkiye, eskiden Somali'de yoktu. Bizim Somali politikası Türkiye'nin Afrika politikasını nasıl değiştirdiğine iyi bir örnektir. Somali'deki politikamız sayesinde hem Somali hem de tüm Afrika ülkelerinin gönlünü kazanmıştır. Türkiye insanlığın vicdanını kanadığı zaman Somali'deydi. Başbakan'ın Somali ziyaretinin ardından Türkiye'de Somali konferansı yaptık. Ardından bir çok ülke Somali konferansı yapmaya başladı. Somali'de bugün heryerde temizlik Türkler tarafından yapılmakta. Somali'de yaralanan polislerimize hastanede bakan Türk cerrahtı. Bunu duyduğumda çok duygulandım. Somali'deki geçtiğimiz seneki cumhurbaşkanlığı seçimi nasıl yapıldı? 300'e yakın Somalili aşiret reisini ve ülkenin önemli isimlerini Türkiye'ye getirdik ve konuştuk. Ondan sonra Somali'ye isktrar geldi. Daha sonra her ülkeden bize Somali'ye ne yaptıysanız, bize de yapın dedi. Bizim bu konudaki tutumumuz açık. Bayrağımızın asıldığı yerde o bayrak inmez. Büyük güç olduğunuzda getirileri kadar ödettiği bedeller de oluyor." şeklinde cevapladı.
SIFI SORUN ELEŞTİRİLERİNE CEVAP
Komşularla sıfır politikasına yönelik getirilen ilişkilere de değinen Davutoğlu, "sanki bu ilişkileri bozan bizmişiz gibi eleştiriliyor. Suriye'de Esen yönetiminin halkına yönelik saldırıları, Irak'ta Maliki'nin yönetimsel sorunları ilişkilerin bozulmasında etkili olmuştur" dedi.
İran ziyaretinin sebebinin Ruhani'nin göreve başlamasıyla ilgili törene katılmak olduğunu ve ancak bir takım temaslarının olacağını söyledi.