Hidayet Karaca’nın avukatı Fikret Duran, savcının sabahtan beri yoğun bir telefon trafiği yaşadığını ve yüzünde tedirginlik ifadesi bulunduğunu söyledi.
Tahliye kararının üzerinden yaklaşık 11 saat geçmesine rağmen Hidayet Karaca’nın hala serbest bırakılmamasının Avrupa İnsan Hakları’nın koruduğu hakların ihlali olduğunu ifade eden Duran, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacaklarını söyledi. Duran sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet savcısının bunu ivedilikle Silivri Cezaevine göndermesini bekliyoruz. Hidayet Karaca dün 23.00 itibariyle tahliye edildi ve halen bu saat itibariyle tahliyesi gerçekleşmedi. O saatten beri Hidayet Karaca’nın özgürlüğü ihlal ediliyor hürriyeti tahdit ediliyor bununla alakalı pazartesi günü biz hem dün ki cumhuriyet savcısı hem cumhuriyet savcısına hukuksuz talimat veren Başsavcı Vekili Orhan Kapıcı hem de gereksiz şeklide görevi olmamasına rağmen katipleri davet ederek müzekkere yazım sürecini uzatan, ötelemek isteyen müfettişle alakalı şikayetlerimizi yapacağız. Bu açık bir şekilde özgürlük ihlalidir. Avrupa İnsan Haklarının koruduğu hakkın ihlalidir bununla alakalı da olayla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dosyamızı taşıyacağız."
"MAHKEMENİN VERDİĞİ KARAR YOK HÜKMÜNDE SAYILAMAZ"
Diğer taraftan Trabzon Barosu Başkanı Avukat Orhan Öngöz, bir mahkemenin verdiği kararı yok hükmünde saymanın mümkün olmadığını belirtti.
Mahkemelerin verdiği kararı uygulamamayı bırakın geciktirmenin bile Anayasa'ya aykırı olduğuna vurgu yapan Öngöz, savcılığın ya da başka hiçbir makamın 'ben bu kararı tanımıyorum' deme yetkisi ve hakkının olmadığını söyledi.
Baro Başkanı Öngöz, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve polisler hakkında dün gece verdiği tahliye kararı ve sonrasında yaşanan süreç hakkında, değerlendirmelerde bulundu. Bir mahkeme kararı varsa o kararın gereğinin yerine getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Öngöz, "Bildiğim kadarıyla karar kesin. Kalkıp da bunu yok saymak mümkün değil. Hukuken böyle bir karar var, gereği yerine getirilmelidir. Savcılığın ya da başka hiçbir makamın ben bu kararı tanımıyorum yetkisi ve hakkı yok. Anayasa'nın 138. maddesi de açık. Mahkeme kararlarının uygulanmaması bir tarafa geciktirilmesi de Anayasa'ya aykırı bir durumdur. Bırakın görevi kötüye kullanma suçunu, anayasal bir ihlal de söz konusu burada. Hukuki sürecin sonunda kesin kararla ilgili yapılacak işlemler de belli. Karar ortadan kaldırılmadıkça gereği yerine getirilmelidir. O zaman Anayasa'yı da kanunları da askıya alacağız. Duruma göre, hakim kararları arasında 'uygulanır kararlar', 'uygulanmaz kararlar' diye ayrıma gideceğiz. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil." dedi.
Sulh Ceza Hakimliği'nin, Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararını yok hükmünde sayma yetkisi olmadığına ifade eden Öngöz, şöyle devam etti: "Yok hükmünde diyemez ki Sulh Ceza Hakimlikleri, bu kararla ilgili olarak. Çünkü böyle bir karar var. O karar sahte midir? O karara imza atan hakim ya da imzalayan katip, ya da böyle bir mahkeme yok mudur? Bir mahkemenin kararını başka bir mahkeme hele hele alt yetkili görünen bir mahkeme yok sayabilir mi? Böyle bir şey olmaz."
Mahkemenin kararını uygulamayanların suç işlediğini dikkat çeken Öngöz, "TCK'ya göre görevi kötüye kullanma suçunu işlemektedirler. Tabi bu kararların uygulanmasının tazminat boyutu da var. Diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne imza atmışız, AİHM yetki sınırları içinde bir ülkeyiz. Başkaca uluslararası mahkemelerde de karşımıza sıkıntı olarak çıkması kaçınılmaz gibi duruyor. Umarım kararın gereği biran evvel yerine getirilir. Yargı bağımsızlığının çokça tartışıldığı, üzerinde kara bulutların dolaştığı bir dönemde, mahkeme kararlarını itibarının zedelendiği, yargıya güvenin zedelendiği bir noktada daha fazla olumsuz sonuçlara yol açmaz. Ülkemizin yargı bağımsızlığı anlamında, yargıya olan güvenin zedelenmesi anlamında endişeliyim. Umarım bunlara mahal kalmadan düzelir. Şu an itibariyle bile yargıya güvenin sağlanabilmesi için uzunca bir rehabilite sürecine ihtiyaç var." şeklinde konuştu.
Adana Barosu: Hürriyetleri tahdit edilen insanlar derhal salıverilmeli
Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayan Anayasal güvenceye sahip yargı kararlarının idarece uygulanmamasını skandal olarak değerlendirdi.
Çıtırık, "Dün geceden beri hukuki hiçbir gerekçesi olmadan hürriyetleri tahdit edilen insanlar derhal salıverilmelidir." dedi.
Dün gece saat 23.00'den itibaren İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan hukuki skandalları ibretle takip ettiklerini vurgulayan Çıtırık, "Kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayan anayasal güvenceye sahip yargı kararlarının idarece uygulanmamasını hukuki açıdan bir skandal olarak değerlendirmekteyiz." ifadelerini kullandı. Hakimlik teminatına ve yargı kararlarına herkesin saygılı olması yasal ve anayasal bir zorunluluk olduğuna dile getiren Çıtırık şunları söyledi: "Anayasanın 138. maddesinde tanımlanan ilkelere herkesin uyması gerekir. Yargı an itibariyle çok feci bir baskı ve tehdit altındadır. Temel yasalarda torba yasalar içerisine sıkıştırılmış bir kaç maddelik değişikliklerin hukuk sistemine verdiği zararlar yaşanan bu olaylarla bir kez daha açığa çıkmıştır. Tabii yargıçlık ilkesi ile uyuşmayan ve ceza yargılama sistemimizle uyumlu olmayan Özel Yetkili Sulh Ceza Hakimlikleri derhal kapatılmalıdır. Temel ceza hukuku ve ceza yargılama hukukuna ilişkin olaya ve kişiye özgü düzenleme ve değişikliklere bir an önce son verilmeli, temel ve evrensel hukuk ilkelerine uygun yasal düzenlemeler esas alınmalıdır. Yargının güvenilirliği ve prestijini zedeleyen bu idari müdahalenin sonlanarak yargı kararları uygulanmalı ve dün geceden beri hukuki hiçbir gerekçesi olmadan hürriyetleri tahdit edilen insanlar derhal salıverilmelidir. Adana Barosu olarak konunun yakın takipçisi olacağımızı saygı ile duyururuz."
Tahliye kararının üzerinden yaklaşık 11 saat geçmesine rağmen Hidayet Karaca’nın hala serbest bırakılmamasının Avrupa İnsan Hakları’nın koruduğu hakların ihlali olduğunu ifade eden Duran, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacaklarını söyledi. Duran sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet savcısının bunu ivedilikle Silivri Cezaevine göndermesini bekliyoruz. Hidayet Karaca dün 23.00 itibariyle tahliye edildi ve halen bu saat itibariyle tahliyesi gerçekleşmedi. O saatten beri Hidayet Karaca’nın özgürlüğü ihlal ediliyor hürriyeti tahdit ediliyor bununla alakalı pazartesi günü biz hem dün ki cumhuriyet savcısı hem cumhuriyet savcısına hukuksuz talimat veren Başsavcı Vekili Orhan Kapıcı hem de gereksiz şeklide görevi olmamasına rağmen katipleri davet ederek müzekkere yazım sürecini uzatan, ötelemek isteyen müfettişle alakalı şikayetlerimizi yapacağız. Bu açık bir şekilde özgürlük ihlalidir. Avrupa İnsan Haklarının koruduğu hakkın ihlalidir bununla alakalı da olayla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dosyamızı taşıyacağız."
"MAHKEMENİN VERDİĞİ KARAR YOK HÜKMÜNDE SAYILAMAZ"
Diğer taraftan Trabzon Barosu Başkanı Avukat Orhan Öngöz, bir mahkemenin verdiği kararı yok hükmünde saymanın mümkün olmadığını belirtti.
Mahkemelerin verdiği kararı uygulamamayı bırakın geciktirmenin bile Anayasa'ya aykırı olduğuna vurgu yapan Öngöz, savcılığın ya da başka hiçbir makamın 'ben bu kararı tanımıyorum' deme yetkisi ve hakkının olmadığını söyledi.
Baro Başkanı Öngöz, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve polisler hakkında dün gece verdiği tahliye kararı ve sonrasında yaşanan süreç hakkında, değerlendirmelerde bulundu. Bir mahkeme kararı varsa o kararın gereğinin yerine getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Öngöz, "Bildiğim kadarıyla karar kesin. Kalkıp da bunu yok saymak mümkün değil. Hukuken böyle bir karar var, gereği yerine getirilmelidir. Savcılığın ya da başka hiçbir makamın ben bu kararı tanımıyorum yetkisi ve hakkı yok. Anayasa'nın 138. maddesi de açık. Mahkeme kararlarının uygulanmaması bir tarafa geciktirilmesi de Anayasa'ya aykırı bir durumdur. Bırakın görevi kötüye kullanma suçunu, anayasal bir ihlal de söz konusu burada. Hukuki sürecin sonunda kesin kararla ilgili yapılacak işlemler de belli. Karar ortadan kaldırılmadıkça gereği yerine getirilmelidir. O zaman Anayasa'yı da kanunları da askıya alacağız. Duruma göre, hakim kararları arasında 'uygulanır kararlar', 'uygulanmaz kararlar' diye ayrıma gideceğiz. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil." dedi.
Sulh Ceza Hakimliği'nin, Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararını yok hükmünde sayma yetkisi olmadığına ifade eden Öngöz, şöyle devam etti: "Yok hükmünde diyemez ki Sulh Ceza Hakimlikleri, bu kararla ilgili olarak. Çünkü böyle bir karar var. O karar sahte midir? O karara imza atan hakim ya da imzalayan katip, ya da böyle bir mahkeme yok mudur? Bir mahkemenin kararını başka bir mahkeme hele hele alt yetkili görünen bir mahkeme yok sayabilir mi? Böyle bir şey olmaz."
Mahkemenin kararını uygulamayanların suç işlediğini dikkat çeken Öngöz, "TCK'ya göre görevi kötüye kullanma suçunu işlemektedirler. Tabi bu kararların uygulanmasının tazminat boyutu da var. Diğer yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne imza atmışız, AİHM yetki sınırları içinde bir ülkeyiz. Başkaca uluslararası mahkemelerde de karşımıza sıkıntı olarak çıkması kaçınılmaz gibi duruyor. Umarım kararın gereği biran evvel yerine getirilir. Yargı bağımsızlığının çokça tartışıldığı, üzerinde kara bulutların dolaştığı bir dönemde, mahkeme kararlarını itibarının zedelendiği, yargıya güvenin zedelendiği bir noktada daha fazla olumsuz sonuçlara yol açmaz. Ülkemizin yargı bağımsızlığı anlamında, yargıya olan güvenin zedelenmesi anlamında endişeliyim. Umarım bunlara mahal kalmadan düzelir. Şu an itibariyle bile yargıya güvenin sağlanabilmesi için uzunca bir rehabilite sürecine ihtiyaç var." şeklinde konuştu.
Adana Barosu: Hürriyetleri tahdit edilen insanlar derhal salıverilmeli
Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayan Anayasal güvenceye sahip yargı kararlarının idarece uygulanmamasını skandal olarak değerlendirdi.
Çıtırık, "Dün geceden beri hukuki hiçbir gerekçesi olmadan hürriyetleri tahdit edilen insanlar derhal salıverilmelidir." dedi.
Dün gece saat 23.00'den itibaren İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan hukuki skandalları ibretle takip ettiklerini vurgulayan Çıtırık, "Kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayan anayasal güvenceye sahip yargı kararlarının idarece uygulanmamasını hukuki açıdan bir skandal olarak değerlendirmekteyiz." ifadelerini kullandı. Hakimlik teminatına ve yargı kararlarına herkesin saygılı olması yasal ve anayasal bir zorunluluk olduğuna dile getiren Çıtırık şunları söyledi: "Anayasanın 138. maddesinde tanımlanan ilkelere herkesin uyması gerekir. Yargı an itibariyle çok feci bir baskı ve tehdit altındadır. Temel yasalarda torba yasalar içerisine sıkıştırılmış bir kaç maddelik değişikliklerin hukuk sistemine verdiği zararlar yaşanan bu olaylarla bir kez daha açığa çıkmıştır. Tabii yargıçlık ilkesi ile uyuşmayan ve ceza yargılama sistemimizle uyumlu olmayan Özel Yetkili Sulh Ceza Hakimlikleri derhal kapatılmalıdır. Temel ceza hukuku ve ceza yargılama hukukuna ilişkin olaya ve kişiye özgü düzenleme ve değişikliklere bir an önce son verilmeli, temel ve evrensel hukuk ilkelerine uygun yasal düzenlemeler esas alınmalıdır. Yargının güvenilirliği ve prestijini zedeleyen bu idari müdahalenin sonlanarak yargı kararları uygulanmalı ve dün geceden beri hukuki hiçbir gerekçesi olmadan hürriyetleri tahdit edilen insanlar derhal salıverilmelidir. Adana Barosu olarak konunun yakın takipçisi olacağımızı saygı ile duyururuz."