ALİ BADEMCİ
alibademci@gmail.com
Bazıları der ki, “Hangi partide olursan ol ülkücü olduktan sonra fark eder mi?” Bir kere bundan sakat ve bundan mesnetsiz bir düşünce olamaz. Yani sen gideceksin, bir zamanlar sana kurşun sıkanlar, hatta bir veya birkaç dava arkadaşını katletmiş olanların yanında sözüm ona “Ülkücülük” yapacaksın. Yahut ta senin abilerinin ,1968-1980 arasında üniversitelerde milliyet ve din düşmanlarına karşı cansiperane mücadele ederken, ”Daha cihâd zamanının gelmediğini” söyleyip vatansız-milliyetsiz-din düşmanı ve ateist olanların ekmeğine yağ sürercesine yan çizenlerin yanında, hatta partilerinin yönetim organlarında görev yapıp utanmadan “Ülkücü” olduğunu söyleyeceksin. Yok, öyle yağma şey. Amiyane tabirle bu kişilere en azından “Menfaatçi “ veya “Beleş Kahraman” denir. Tabii işin içinde biraz uyanıklık ve “Şark Kurnazlığı” da var. Şöyle veya böyle, bugün “Ülkücülü”ğü siyasete taşıyanlardan hoşlanmayabilirsin; o zaman yapacağın iş, fikrinin haysiyetine lâyık olarak köşende oturacaksın. Demek ki sana da “Oturma görevi verilmiştir” diye düşüneceksin.. Efendim “Şimdi oturma zamanı mı?” diyeceksiniz!.
Bir zamanlar derlerdi ki, ”Biz de milliyetçiyiz. Milliyetçilik MHP’nin tekelinde mi?” Öte yandan “Kemalizm, Nasyonal Sosyalizm, Kapitalist-Demokrasi, Vatanseverlik, Kalkınmışlık” gibi mefhumlarla Türk Milliyetçiliği gibi berrak görüşleri sulandıranları da gördük. Ama şimdi böyle düşünenler kısmen azaldı. Fakat zaman içinde bu görüş ve değerlendirmelerin yanlış olduğunu yaşayarak öğrendik. Türk Milliyetçliği’nin Cumhuriyet’in ilk yıllarında ilmi ve siyasi tarifi yapılmıştır ki, milliyetçiliğimizin özel adı da “Türkçülük”tür. Mustafa Kemal devrinde Türkçülüğün siyasî adı tabiî olarak “Atatürkçülük”tür. Gazi’nin ölümünden sonra, “Sosyalizm”i de içine alan bir ”Atatürkçülük” tarifi yapılmış; CHP’li kitle, ordu ve aydın desteği ile böyle bir görüş tutturulmağa çalışılmış ise de gelinen nokta kepazelikten başka bir şey değildir. İşte bugün “Erkenekon-Balyoz-Malyoz” dedikleri sıkıntının da kaynağını oralarda aramak lâzımdır.
Mustafa Kemal’in ebediyete intikalinden sonra Türk Milliyetçileri’nin, onun fikirlerini “Komünizm ve Kapitalizm” arasında siyasi yorumlara sığdırmaya çalışan CHP ve ondan doğan DP’nin yolundan gitmedikleri için ne kadar doğru hareket ettiklerini şu günlerde daha aydınlık olarak görüyoruz. İşte “1944 Türkçülük ve Turancılık” olayı böyle bedbaht düşünceler karşısında Atatürk’ün fikirlerini savunan “Atsız ve Türkeş”i ortaya, hatta öne çıkardı. Atsız Beğ gibi bir tefekkür âbidesi ile Alparslan Türkeş gibi genç bir subay, 2.Dünya Savaşı ortamında arkadaşları ile birlikte çok ciddî bir imtihan verdiler. İşte bu imtihandan sonra Türk Milliyetçiliği siyasi temsil kabiliyetini “Ülkücülük” gibi daha sonraları uğrunda gencecik insanların canını verdiği yepyeni ve dipdiri bir davaya dönüştü. İsmet Paşa’lı yıllar Sovyet Rusya’dan korkusundan Türkçüleri 1944’de tabutluk işkencelerine maruz bırakırken, DP’li iktidar yılları CHP’nin değişik bir versiyonuymuş gibi 1953’de Türkçülerin yoğun olarak bulunduğu “Türk Millyetçiler Derneği”ni kapatarak milliyetçileri sindirmeye kalktı.. Kaldı ki Genel Başkan Said Bilgiç iktidar milletvekillerindendi.. Gerçi 1978’de zamanın Cumhurbaşkanı Celâl Bayar bu olayın hata olduğunu ifade ederek “Milliyetçiler”den özür bile diledi ama artık atı alan “Üsküdar’”ı geçmişti.
1965-1980 Türk Milliyetçiliği’nin “Siyâset Sürümü” olan “Ülkücülük”ün yeşerdiği ve meyve vermeye başladığı dönemdir. Bu devrede başta lider Türkeş ve hareket mensuplarının çektikleri sıkıntı, Türklerin “Ergenekon”dan çıkışı kadar gâileli yıllardır. Dünya “Ülkücüler”in üzerine çullandı ama siyasi hareket MHP yılmadı. 1980’e kadar 5000 şehid ve bu tarih itibariyle kurulan idam sehpaları onları yıldırmadı. 1990’a kadar belki hiçbir şey yapılmadı gibi sanıyoruz ama “Ülkücülüğ”ün Anadolu’ya sokmadığı Bolşevizm’in çöküşüne sebep olundu ve en büyük düşman dağıldı.. ”Eğer 1980 itibariyle komünistler Türkiye’de başarılı olsaydı, belki Sovyetler dağılmıyacaktı” görüşü çok yerinde ve isabetli bir düşüncedir. Hala “Ülkücü” olduğu için kaçak gezen ve zindanlarda çile dolduran gaziler olduğunu biliyoruz değil mi?
İnsafsızlar! Merhametsizler! Şimdi her partide ülkücülük yapılır ha! Kolay mı bu kadar? Ülkücülüğün adresi bellidir: MHP. Lütfen haydi yuvaya! Şu düşman karartısı “Eski-Yeni” davasını bırakın! Osmanlı’yı da “Yeni-Eski Osmanlı; İttihad-İtilaf”; Türkistan’ı “Cedidi-Kadimi (Eskici-Yenici)” parçalara ayırarak yutmadılar mı? 10 yıldan beri şimdi de MHP’ye bu oyun oynanıyor diye düşünün! Öyle ayağa kalkın.. İsterse kendimizi kandırmış olalım ,ama “Birlik Olmayı” deneyelim.. Bilin ki milletin tek umudu “Ülkücüler”dir.. Onun da tek ve yegâne adresi MHP’dir.
Sağlıcakla kalın..
haberiniz olsun