Resmî ziyareti vesilesiyle Ekvador’un başkenti Kito’da bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekvador Devlet Başkanı Correa ile yaptıkları baş başa ve heyetler arası görüşmelerinin ardından ortak bir basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında Ekvador'u ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getirdi. 2012 yılında Ekvador Devlet Başkanı Correa’nın Türkiye’yi ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, Ekvador’la diplomatik ilişkilerin 1950 yılında başladığı düşünüldüğünde bu ziyaretlerin geciktiğini söyledi.
'SALDIRILARI DURDURAMAYAN DÜNYA, BİZDEN MÜLTECİ AKININI DURDURMAMIZI İSTİYOR'
Correa ile görüşmesinde bölgesel ve küresel konuları da ele aldıklarını söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin de içinde yer aldığı bölgenin sancılı ve meşakkatli bir dönemden geçtiğini söyledi. Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Suriye krizi, yakın tarihin 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insani trajedisine yol açmış durumda. Şu anda ülkemizdeki mülteci sayısı -sadece Süriye’den gelenleri söylüyorum- 2 milyon 700 bin rakamına ulaşmıştır. Dünyada bu kadar mülteciyi ağırlayan bir başka ülke yoktur. Cenevre görüşmeleri dün 25 Şubat’a ertelendi. Bugün buradan ben de düşüncelerimi dünya ile paylaşmak istiyorum; bu görüşmeler devam ederken Suriye halkına yönelik hava bombardımanları ve saldırılar da devam ediyordu. Son olarak Halep’e yönelik saldırılar neticesinde binlerce sivil Türkiye’ye doğru harekete geçti. Avrupalı dostlarımız, bizden mülteci akınını durdurmamızı istiyor. Suriye’de bunlar yaşanırken soruyorum; bu akınlar nasıl durdurulacak? Rusya, rejim, ağır bombardımanlar altında bu insanları tutarken, bu insanların oradan kaçmaktan başka bir çözümü olabilir mi? Bu insanlar nereye gidecekler? Müzakerelerin netice vermesi için bu saldırıların derhal durdurulması gerekmiyor mu? Bu saldırıları durduramayan dünya, bizden mülteci akınını durdurmamızı istiyor. Mantıkla bağdaşmayan, hiçbir stratejide yeri olmayan böyle bir anlayış olabilir mi? Önce bunu çözmemiz gerekiyor. Ve şu anda Cenevre anlaşması durdu. Şimdi soruyorum; Cenevre’den ümidi olan var mı? Tabi ki muhalefet, böyle bir yaklaşıma, böyle bir anlayışa olumlu yaklaşmayacaktır. Ve burada oynanan oyuna, kurulan tuzağa da muhalefet gelmeyecektir. 400 bin insan Suriye’de hayatını kaybetti. 5 milyon insan şu anda ülke dışında. 2 milyon 700 bini bizde, ikinci sırada Lübnan var, Ürdün, Irak ve Mısır var. Ve bütün bunlar şu anda dünyanın destek vermeden Türkiye’de biz kimse destek vermeden yaptığımız harcama 9 milyar doları aşmış vaziyetteyiz. Bu, milli bütçeden yaptığımız harcama. Bütün bu harcamaları yaparken bize Birleşmiş Milletler’den gelen destek 455 milyon dolar. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi’nin geldiği nokta budur, bizim attığımız adım budur.
Binlerce yıllık kadim mirasa ev sahipliği yapan şehirler, kütüphaneler, ibadethaneler Suriye’de tamamen yıkılmıştır, harap olmuştur. Şimdi sormak gerekiyor; UNESCO nerede? Bütün bunlara karşı tavır takınmanız gerekmiyor mu? Tarih yok oluyor, kültür yok oluyor. Yeri geldiği zaman bakıyorsunuz bir kaz, bir ördek petrol yığınları arasında ölüyor diye kıyamet koparanlar, dünyayı ayağa kaldıranlar, 400 bin insanın öldüğü Suriye’de ses çıkarmıyorlar. Aynı şekilde bütün bu tarihi miraslar gidiyor, ses çıkarmıyorlar. Bizim canımız yanıyor. Çünkü biz, damdan düştük. 2 milyon 700 bin insan şu anda bizde misafir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında Ekvador'u ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getirdi. 2012 yılında Ekvador Devlet Başkanı Correa’nın Türkiye’yi ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, Ekvador’la diplomatik ilişkilerin 1950 yılında başladığı düşünüldüğünde bu ziyaretlerin geciktiğini söyledi.
'SALDIRILARI DURDURAMAYAN DÜNYA, BİZDEN MÜLTECİ AKININI DURDURMAMIZI İSTİYOR'
Correa ile görüşmesinde bölgesel ve küresel konuları da ele aldıklarını söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin de içinde yer aldığı bölgenin sancılı ve meşakkatli bir dönemden geçtiğini söyledi. Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Suriye krizi, yakın tarihin 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insani trajedisine yol açmış durumda. Şu anda ülkemizdeki mülteci sayısı -sadece Süriye’den gelenleri söylüyorum- 2 milyon 700 bin rakamına ulaşmıştır. Dünyada bu kadar mülteciyi ağırlayan bir başka ülke yoktur. Cenevre görüşmeleri dün 25 Şubat’a ertelendi. Bugün buradan ben de düşüncelerimi dünya ile paylaşmak istiyorum; bu görüşmeler devam ederken Suriye halkına yönelik hava bombardımanları ve saldırılar da devam ediyordu. Son olarak Halep’e yönelik saldırılar neticesinde binlerce sivil Türkiye’ye doğru harekete geçti. Avrupalı dostlarımız, bizden mülteci akınını durdurmamızı istiyor. Suriye’de bunlar yaşanırken soruyorum; bu akınlar nasıl durdurulacak? Rusya, rejim, ağır bombardımanlar altında bu insanları tutarken, bu insanların oradan kaçmaktan başka bir çözümü olabilir mi? Bu insanlar nereye gidecekler? Müzakerelerin netice vermesi için bu saldırıların derhal durdurulması gerekmiyor mu? Bu saldırıları durduramayan dünya, bizden mülteci akınını durdurmamızı istiyor. Mantıkla bağdaşmayan, hiçbir stratejide yeri olmayan böyle bir anlayış olabilir mi? Önce bunu çözmemiz gerekiyor. Ve şu anda Cenevre anlaşması durdu. Şimdi soruyorum; Cenevre’den ümidi olan var mı? Tabi ki muhalefet, böyle bir yaklaşıma, böyle bir anlayışa olumlu yaklaşmayacaktır. Ve burada oynanan oyuna, kurulan tuzağa da muhalefet gelmeyecektir. 400 bin insan Suriye’de hayatını kaybetti. 5 milyon insan şu anda ülke dışında. 2 milyon 700 bini bizde, ikinci sırada Lübnan var, Ürdün, Irak ve Mısır var. Ve bütün bunlar şu anda dünyanın destek vermeden Türkiye’de biz kimse destek vermeden yaptığımız harcama 9 milyar doları aşmış vaziyetteyiz. Bu, milli bütçeden yaptığımız harcama. Bütün bu harcamaları yaparken bize Birleşmiş Milletler’den gelen destek 455 milyon dolar. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi’nin geldiği nokta budur, bizim attığımız adım budur.
Binlerce yıllık kadim mirasa ev sahipliği yapan şehirler, kütüphaneler, ibadethaneler Suriye’de tamamen yıkılmıştır, harap olmuştur. Şimdi sormak gerekiyor; UNESCO nerede? Bütün bunlara karşı tavır takınmanız gerekmiyor mu? Tarih yok oluyor, kültür yok oluyor. Yeri geldiği zaman bakıyorsunuz bir kaz, bir ördek petrol yığınları arasında ölüyor diye kıyamet koparanlar, dünyayı ayağa kaldıranlar, 400 bin insanın öldüğü Suriye’de ses çıkarmıyorlar. Aynı şekilde bütün bu tarihi miraslar gidiyor, ses çıkarmıyorlar. Bizim canımız yanıyor. Çünkü biz, damdan düştük. 2 milyon 700 bin insan şu anda bizde misafir."