Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. Ayrıca Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Orta Asya Araştırma Merkezi (GORAM) Müdürü ve Ankara Strateji Enstitüsü Başkan Yardımcısı' Mehmet Akif Okur'un yeni yazısı.
Türkiye, yaklaşık son üç senede adı hususunda bile mutabık kalamadığımız "Sürec"i rafa kaldırırken bir muhasebe yapmaya da çalışıyor. Evlerimizi her gün yeni şehit haberleriyle mateme gark eden terör dalgası karşısında güvenlik kalkanını omuzlamak mecburiyetinde kalan Ankara'nın önce sıcak krizi atlatmasını sağlayacak bir krokiye, ardından ise "Sürec"i başarısızlığa sürükleyen sebeplerin kapsamlı tahliline dayalı ayrıntılı bir yol haritasına ihtiyacı var.
Nitekim, medya ve siyaset üzerinden yürüyen tartışmalara baktığımızda bu doğrultuda bir hareketlenmenin yaşandığını görüyoruz. Ancak, henüz duygusal/siyasi "reaksiyonların" ötesinde metodik derinliğe sahip önerilerin aleniyet kazandığını söylemek zor. Bu çerçevede, eski politikanın temel mantığını savunurken problemin yalnızca kötü uygulamadan kaynaklandığını ileri sürenleri de reaksiyon parantezi içine yerleştirdiğimizi belirtelim. Mesela; İngiltere'nin IRA, İspanya'nın ETA vb deneyimlerine ait hatıra ve takvimleri referans alan kimi eleştiriler, "prosedür" düzeyinde sorunlar yüzünden Sürecin tıkandığı zannından hareket ediyorlar. Oysa ihtiyaç duyduğumuz şey; daha ileri bir derinlikten, bize mahsus "yapısal" özellikleri merkeze alarak bahse konu örnekleri sorgulayacak ve karşımızdaki problemle kıyaslanabilir sonuçlar çıkarmamıza imkan verecek bir zihnî süreç. Örneğin IRA meselesine baktığında; Türkiye ve İngiltere'nin dünya sisteminin güç hiyerarşisi içindeki birbirinden uzak konumlarını, Kuzey İrlanda'nın özel statüsünü ve çatışmanın iki taraflı değil üçlü karakterini vb de görüp değerlendirecek bir perspektife sahip olabilmeliyiz. Bu sayede, Süreç deneyimlerinin yüzeyden bakıldığında aktarılabilir gözükürken yakından incelendiğinde değişik meselelere ait bağlamlarda aksi istikamette neticeler doğuracağı anlaşılabilen tabiatlarını keşfedebiliriz. İşaret ettiğimiz zihni yaklaşım; yürümek mecburiyetinde olduğumuz yeni yolun taşlarını, son durağında bizi tarifsiz acılara garkeden eski güzergahtakinden farklı bir mantıkla döşememiz gerektiğini ihtar ediyor. Meselemizi çözecek bir "yeni yol" teklifine dair temel mantığın sistematik tasviri, bu yazının konusu değil. Henüz, kamuoyunun "ne yanlış gitti?" sorusunun etrafında dolaştığı günlerdeyiz. Karşımızdaki problemin en kolay anlaşılabilen/anlatılabilen güvenlik boyutuyla ilgili değerlendirmeler dikkatleri öncelikle celbediyor. Ancak, üzerinde kafa yorulması gereken hususlar sert güvenlikle sınırlı değil. PKK'yı eskiye nisbetle daha güçlü ve pervasız bir terör örgütü haline getiren "Çözüm/Çözülme Süreci"ne ait parametrelerin yapı söküme tabi tutularak eleştirilmeleri, yeni yolun inşâsı için gerekli ilk uğrak olarak karşımızda duruyor. DEVAMI