On dokuzuncu yüzyıldan beri ülkemizde demokratik adımlar atılıyor. Ne hikmetse her demokratik hamle ya devletimizin veya milletimizin aleyhinde sonuç doğuruyor. Buna rağmen bir türlü demokrat olamadık. Çünkü adımlar, ya dış güçlerin dayatması ile veya dış güçlerle yapılan ittifaklar sonucunda atılmıştır.
Günümüzde de her gün bir demokrasi hamlesi atılıyor. Yakında da bir demokrasi paketi açıldı. Sevinç çığlıkları atanların yanında, yetersiz bulup hayal kırıklığı yaşayanlara şahit olduk. Aslında ortada bir demokratikleşme hamlesi yoktu. Yapılanlar; İmralı görüşmeleri sonucundu, bölücülere –şimdilik- verilen tavizlerle, hem tavizleri örtmek hem de yaklaşan seçimler için seçmene selâm göndermekten ibarettir. Bu paketten Demokratikleşme değil, etnik unsurlardan milletler yaratma ve Türklüğü de etnik unsurlardan biri hâline getirme hamlelerinden biridir. Bütün saklamalara rağmen görünen budur. Çünkü:
1.Etnik dillerin eğitim ve öğretim dili olarak kullanılmasına imkân hazırlanması
2.Öğrenci andının kaldırılması.
Konularını kapsamaktadır. Diğer hususlar örtme, gözden kaçırma maddeleridir. Her ne olursa olsun bu paketle; üniter yapının temellerine dinamit konmuş, bu suretle de millî devleti yıkma adımı atılmıştır.
Etnik dilin kamu alanına taşınması Avrupa Birliği dayatmaları sonucunda “ferdî haklar” çerçevesinde başladı. Özel kurslar açıldı, tutmadı. Daha doğrusu tutturulmadı. Çünkü “grup hakkı talebi” vardı. Etnik dille eğitim çalışmaları böylece başladı. Bir millî devlette eğitim dili tektir.
Eğitim dilinin çoğaltılması milletin yapısını bozar, ülke çok milletli hâle gelir. Bu konunun bir kısım derslerin yabancı dille yapılması ile kıyaslanması, abesle iştigaldir. Kendini akıllı ve kurnaz sanmaktır. Milleti aptal görmektir. Etnik dilde eğitimin ülkenin parçalanmasına, ayrışmasına yol açacağını söyleyen Sayın Başbakan değil miydi? Ne değişti?
Bu adımın burada kalacağını düşünecek kadar Türk milletini saf mı sanıyorsunuz? Nitekim “bu adımlar ne sondur ne de ilk” denmedi mi? Paketi destekleyen yazarlar; bölücü gruplara ağlayarak “Neden bunu yetersiz görüyorsunuz. Geniş çapta Kürtçe öğretecek eleman alt yapısı var mı?” diye yalvar yakar oluyor. Âdeta sonun nereye varacağını işaret ediyorlar.
Gidiş bellidir. Cehenneme giden yol gibi iki milletli federasyona taş döşeniyor.
Öğrenci andını neden yasaklıyorsunuz? Nesine itiraz ediyorsunuz? Siz hiç düşünmediniz mi ki bu ant hangi şarlarda ve hangi düşüncelerle kondu?
Cumhuriyet, imparatorluğun enkazı üzerinde kurulmuştur. Cumhuriyet, millî devlettir. Milli devletin bir milleti olur. Bu da Türk milletidir. Türk milleti, bu coğrafyayı, canını katarak, kanı ile sulayarak vatan hâline getirmiştir. Bu ülkenin kurucusudur. Buna rağmen Türk milleti hiçbir etnik unsuru itmemiş, aşağılamamış, hor görmemiş, daima kendisinden kabul etmiştir. Ancak “Pis Türk” , ”etrak-i bî-idrak” şeklinde aşağılanmıştır.
Cumhuriyet olmayan bir millet yaratmamış, iki bin yıldan beri bir millet olarak tarih sahnesinde yer almış Türk milletine millî şuurunu kazandırmak için çalışmıştır.
Cumhuriyetin kurucu felsefesinde Türklük bir etnik unsur olarak yer almaz: Türkiye Cumhuriyetini kuran halkı Türk olarak isimlendirmiştir. Alman, Fransız, Amerikan gibi.
Bölücülerin ve siyasî ümmetçilerin etnik unsur tahrikçiliğine kadar kimse bu öğrenci andını okuduğu için gocunmamıştır.
Öğrenci andı,1933’te millet şuurunu kazandırmak ve pekiştirmek amacıyla söyletilmeye başlandı. Orijinal hâlinin muhafazası gerekirken, bâzı ilaveler yapılarak günümüze kadar devam etmiştir. Öğrenci andına itiraz etmenin sebebinin Türklük vurgusu olduğunda şüphe yoktur. Amaç, Türklüğü genç beyinlerden uzaklaştırmak, hafızalardan silmektir. Çünkü milli devleti, üniter yapıyı başka türlü yıkamazsınız.
Eğitim dilinin çeşitlendirilmesi, Türklük kavramının silinmesi ile amaçlanan çok uluslu bir yapıya doğru geçmek, buna dayalı olarak federal veya konfederal yapıya dönüşmektir. Bu tutumu benimsetmek için de Osmanlıyı örnek gösteriyorlar.
Ya cahiller veya milleti ahmak sanıyorlar. Osmanlı Devleti’ni ne unsurların birliği, yani Osmanlıcılık ne de ümmetçilik kurtarmıştır. Hatta devlet kurtulsun diye Türkler Türklüklerini inkâr etmişlerdir. Sonuç hüsran olmuştur. Aynı hüsranı bu millete yaşatamayacaksınız.
Bu coğrafyada millî olmayan devletlerin ayakta kalamayacağını bilmiyor musunz? Kime hizmet etmek istiyorsunuz? Orta Doğu’da sınırların değişeceği söylenmedi mi? Irak’ın bütünlüğü pamuk ipliğine bağlı, Suriye parçalanmak üzere. Türkiye Orta Doğu’da değil mi? Sınırların değişmesinin toprak zaptı olmayacağı, etnik ve mezhep farklılığının kaşınarak gerçekleştirileceği açıktır.
Büyük devletlerin Sevr’de yapamadığını konjoktürel olarak eline güç geçirenlere de yaptırmayacağız.
Türk’e duyulan nefreti ve kini anlamakta zorlanıyoruz. Bu millet, Türk yaratıldığı için Allah’tan af dileyen meczupları da gördü. Müstevlilerin siyasî emelleri ile şahsî ihtiraslarını birleştiren hükûmetleri de gördü. Damat Ferit hükûmetinin okullardan Türklük kavramının uzaklaştırmak için talimat verdiğini de biliyoruz. Ne farkınız kalır? Büyük güçler de aynı şeyi talep ediyorlar. Kendilerinin asla uygulamadıklarını bize dayatıyorlar. Neden?
Türk’üm demek,”Ne mutlu Türk”üm diyene” demek birilerini rahatsız ediyormuş. Bizi de dememek rahatsız ediyor. Bizi saydınız mı?
Türk’üm demekten rahatsız olanları, Türk dememek suretiyle tatmin edemezsiniz. Dahasını isteyecekler. Verecek misiniz?
Türk milleti kavramını silmek Türklüğe mensubiyet şuurunu taşıyanları üzer, ancak Türklüğe kinle bakanlara da çok pahalıya patlar. Bu coğrafyada Türklüğü muhafaza etnik unsurların huzuru, Müslümanların esenliği için elzemdir. Tarih buna şahittir.
Türk milletini, Türklük şuurunu; Batının meccani ajanlarına, etnik bölücülere, siyasî ümmetçilere, azgın demokratların şahsi ihtiraslarına kurban edilmesine milletçe karşı koyacağız.
Dünyanın en kozmopolit ülkesi olan Amerika’nın çocukları sağ ellerini kalbinin üstüne koyarak Amerikan devleti, cumhuriyeti için, tek halk, tek vatan diye bağlılık yemini edecek, fakat bin yıldır kanı ile suladığı Türk vatanında Türk çocukları Türk’üm diyemeyecek? Diyecek. İktidarlar geçicidir. Millet her zaman var olacaktır.
Bu ülkeyi Bulgaristan hâline dönüştürmeye kimse izin vermez. Bulgaristan’ı Bulgar Türkleri kurdu, ancak bugün Türklükten eser kalmadı. Bu coğrafyaya Türkiye adını vermesini sağlayan Türk milleti, bir Türk’süz Türkiye’nin yaratılmasına izin vereceğini mi sanıyorsunuz?
Bu paketler; demokrasi, çözüm paketleri değil birer çözülme paketleridir. Hedef, Türk devletini, millî devleti, üniter yapıyı yıkmak; bunun için de Türklüğü tarihe gömmektir.
Herkesin şunu bilmesini istiyoruz ki ne demokrasi masalları ile ne Osmanlıcılık hülyaları ile ve ne de yüce dinimizi ideolojik hedeflerinize âlet ederek bu milleti uyutamayacaksınız.
Bir teknede yoğrulmaya çalışılan Batının dayatmaları, PKK’nın istekleri ve ideolojik amaçlarınızın uygulanmasına imkân verilmeyecektir.
Takke düşmüş kel görünmüştür.
Hazmetmeyeceğiz.
Kurbağa değiliz; ısıtıp ısıtıp haşlayamayacaksınız.
Bu millet sizin koyununuz değildir ve olmayacaktır.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
Türkân HACALOĞLU
TÜRK OCAKLARI ANKARA ŞUBESİ BAŞKANI