HYK'nın Meclis'ten geçmesinin ardından Türkiye'nin fiilen bir hukuk devleti olmaktan çıktığını söyleyen Ertuğrul Özkök“Ben milli iradeyim, istediğim her şeyi yaparım” diyen zihniyet, yargıyı yürütmeye bağlayacak tarihi adımı atmıştır. dedi.
Ertuğrul Özkök'ün bugünkü yazısı:
Artık bu rejimin adını koyalım
-Türkiye dün sabahtan itibaren fiilen bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır.
-Anayasa’nın “kuvvetler ayrılığı” prensibi fiilen askıya alınmıştır.
-Türkiye dün sabahtan itibaren Avrupa Birliği’nin demokratik çerçevesini çizen Kopenhag Kriterleri’nin en önemli özelliklerinden birini rafa kaldırmıştır.
-Ergenekon davaları ile “yargısallaşan siyaset” iyice yargısallaşmıştır.
-Hâkim ve savcıların iş güvenliği Başbakan’ın iki dudağı arasındadır.
-Bakan çocuklarının masumiyet karinesi sonsuza kadar teminat altındadır.
-Bu ülkenin vatandaşları artık “bağımsız yargı”nın teminatı altında değildir.
Allah hepimizin sonunu hayretsin...
“Ben milli iradeyim, istediğim her şeyi yaparım” diyen zihniyet, yargıyı yürütmeye bağlayacak tarihi adımı atmıştır.
Artık bu rejimin adını koyma zamanı gelmiştir.
-Bu rejimin adı artık demokrasi değildir.
-Bu devlet bir hukuk devleti değildir.
-Bu Anayasa fiilen yürürlükten kalkmıştır.
Hem de Meclis’in elleriyle...
O ellerin neye kalktığını ben değil bir gün tarih söyleyecek...
Ergenekon savcılığı iyi olmadı, Kabataş savcılığı için dikkat
Ne demişlerdi başta?
-Genç kadına saldırdılar.
Görüntülere bakıyoruz; ne saldıran var ne durup bakan.
-Genç kadını yerlerde sürüklediler.
Görüntülere bakıyoruz, ne sürüklenen var ne sürükleyen.
-60-70 tane üstü çıplak, deri eldivenli tuhaf adam saldırdı.
Görüntülere bakıyoruz, üstü çıplak adam yok, deri eldivenli adam da yok.
-Genç kadını yerlerde sürüklediler, üzerine idrar yaptılar.
Görüntülere bakıyoruz böyle bir şey yok. Sakin biçimde kocasını bekleyen bir kadın var.
-Önceleri görüntü yok dediler.
Görüntüler çıktı.
Bu ülkede 8 aydır, Gezi’ye katılan insanlar hakkında çok ağır, çok vahim iddialar öne sürüldü.
Aradan 8 ay geçti.
Ortada sadece bir adli tıp raporu var.
Olaydan 5 gün sonra alınmış.
-Peki bu adli tıp raporu ne diyor bize?
-Üç beş morluk. Yani ne sürüklendiğine, ne orası burası ezildiğine dair bir ibare yok.
-Peki rapor nasıl olmuş diyor mu?
Herhangi bir şekilde olabilir.
-Peki rapor kimin yaptığını söylüyor mu?
Söylemiyor.
-Gözaltına alınmış biri var mı?
Yok.
-Bölgedeki görevliler, güvenlik elemanları müdahele etmiş mi?
Hayır. Görüntüye bakılırsa sakin biçimde duruyorlar.
-Peki ortada ne var?
Genç kadının anlattığı, ama kimsenin görmediği bir olay.
Bazı gazetecilerin aktardığı yukardaki bilgiler.
Ve bir de Başbakanın “Savcılığı...”
Aman sayın Başbakan dikkat...
Bundan 4-5 yıl önce Ergenekon ve Balyoz’un da “Savcılığını” üslenmiştiniz.
Bakın bugün sizi destekleyenler, o davalar hakkında neler yazıyorlar...
Aman dikkat...
İnsani kameralar olayla ilgili bir şey göstermiyor.
İşiniz “İlahi kameraya” kaldıysa...
O kameralara hiç güvenmeyin.
Hem insani kameralar, hem ilahi kameralar Gezi’de öldürülen çocukların görüntüleriyle dolu.
Biraz da onların savcılığını yüklenin.