Kapsamhaber yazarı Prof.Dr.Mustafa Özdemir son zamanlarda birbirine karıştırılan "yurttaşlık ve yandaşlık" konusunu makalesine taşıdı.
Prof.Dr.Mustafa Özdemir'in yeni yazısı şöyle:
Kapsamhaber yazarı Prof.Dr.Mustafa Özdemir son zamanlarda birbirine karıştırılan "yurttaşlık ve yandaşlık" konusunu makalesine taşıdı.
Prof.Dr.Mustafa Özdemir'in yeni yazısı şöyle:
Yurdumuz insanını ve devlet düzenini çürütüp, kokuşturarakTürkiye’yi yaşanmaz hale getiren yandaşlık felsefesini demokratik yurttaşlık kavramı ile karşılaştırmak gereğini duyuyorum. Zira son dönemde ayyuka çıkan yandaşlık kavramı, yurttaşlık algısını adeta ortadan kaldırmıştır. Önce kısa tanımlarla bir hatırlatma yapalım.
YURTTAŞLIK (VATANDAŞLIK)
Bir ülkenin anayasa ve yasaları ile belirlenmiş haklarından herkesin eşit koşullarda yararlanması ve en üst düzeyde sosyal sorumlulukla devlet- millet ilişkisinin düzenlenmesi ile ilgili kavram yurttaşlık olarak tanımlanır. Yurttaşlık ahlak ve etik çerçevesinde icra edilir. Demokrasi fertleri yurttaşlık düzeyine yükselten bir rejim şeklidir. Demokratik yurttaşlık olmadan demokrasi uygulaması mümkün değildir. Diğer bir deyimle yurttaşlar neşede, tasada, zararda ve faydada; hülasa her alanda fırsat eşitliğine sahiptirler.
YANDAŞLIK
Yandaşlık, hiçbir kural, dini akide, ahlaki ve etik değere uymadan, yasalara aykırı olarak fertler veya toplulukları korumak, diğerlerini de dışlayıp ötekileştirmektir. Türkiye’de uygulanan yandaşlık çeşitlerini kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
a) Siyasi Yandaşlık: Kendi partisine oy veren, ideolojik taraftarı olan kimselere her türlü imkânı sağlayıp muhaliflere eşitsiz davranan yönetici veya particiler siyasi yandaşlık yapan kimselerdir. Eskiden beri Türkiye’de yandaşlık bir çürümüşlük olarak hemen hemen her siyasi gurupta vardır. Ancak “Yeni Türkiye” iddiası ile ortaya çıkan şimdiki iktidarın yandaşlığı kadar kokuşmuş bir yandaşlık ne tarihte ne de dünyanın herhangi bir yerinde görülmemiştir. Çok sayıda örnek vardır, ama iki tanesine kısaca bakalım. İhale yasası fiilen kaldırılıp ülkenin işleri en yukarılarda oluşturulan ve hiçbir düzgün kurala uymayan bir sistemle yandaşlara dağıtılmaktadır. Devlet kademesinde memur olarak çalışanlar arasında zulme varan ayırımlar mevcuttur. Sendika adı ile kurdurulan Memur-Sen adındaki kuruluş, memurları fişleyip” bizden” ve” bizden olmayan” diye ayırıp atamalar ve idari işlerde ne dine ne de ahlaka uymayan yandaş uygulamalar yapmaktadır. Sadece Milli Eğitimde yapılan haksızlıklar bir kütüphane dolusu kitaba bile sığmaz. Bu yandaş kuruluş, memurların haklarını aramak yerine İslam görünümlü bir örtü ile örtülmüş vahşi kapitalizmin daha da fazla soygun yapmasına yardım etmektedir.
b)Dinsel Yandaşlık: Bu daha çok mezhep ayırımına dayanıyor. Çoğunluk Sünni olduğu için aleviler ve diğer dini guruplar ayırıma tabi tutuluyor. Bu çirkin ayırımı siyasiler utanmadan kullanıyorlar. Örneğin Alevilere açılım yapıyoruz, diyorlar. Amaçları Alevilerden oy almaktır. Ama Alevilerin bulunmadığı yerlerde el altından Ana Muhalefet partisi liderinin Alevi olduğunu en etkili şekilde yayıyorlar. Buna bizzat şahit oldum. Aleviler, milliyetçi-Müslümanlar, bazı cemaat ve tarikatlar da bu zulme maruz kalmaktadır.