Başımıza gelebilecek olumlu, olumsuz ufak tefek her durum için “Bunlar hayatın tuzu, biberi” deriz.
Tuz, dursun bir kenarda…
O kadar çok çeşidi vardır ki biberin ama acısı, tatlısı olmak üzere biber ikiye ayrılır.
Pazar yerinde tatlı biber için “HİÇTEN YAKMAZ” tabelası takanlar var. Hiç belirtmeyenler var, sadece “TATLI” yazanlar var.
Acı bibere gelince durum çok çeşitlidir. Şu tabelalara bir bakın önce:
-AZ YAKAR.
-HAFİF ACI.
-ACIMTRAK.
-HEPTEN ACI.
-ÇOK ACI.
-HAYAT KADAR ACI.
-AŞK ACISI NE Kİ…
Dün pazarda, yeşilbiberin önüne “GÖNÜL YARASI KADAR ACI.” tabelası bırakıldığını görünce gülümseyip geçtim…
Gönlüm gülümserken aklım, önemsemiş olmalı ki bu ince sızıyı, “GÖNÜL YARASI KADAR ACI” ile dolaşıp durdum pazarı...
***
Ne büyük bir inceliktir o iç sesini, kimsenin gözüne sokmadan işine bulaştırmak…
Geri dönüp çaktırmadan fotoğrafını çekeyim diye düşündüm bu yaralı gönül kadar acı biberin.
Fotoğrafı çekerken bu ince fikrin sahibini tespit edebilirdim.
Nasıl mı?
Çok kolaydır o iş…
Gönül ehli olanlar bilirler ki yaptığı işe azıcık ilgiyle baktığınız kişinin gözlerinin içi gülümser.
Sebze tezgâhının başında dikkat çekecek kadar durduğuma karar verip fotoğraf çekmeye hazırlandım. Hafif ağırdan alıyorum elbet…
Gülümseyen bir çift gözü görünce çekiverdim fotoğrafı.
Orta yaşlarda, saç fakiri bu kardeşimizin gönül zenginliğine tanışıklığımı, yakınlığımı ortaya çıkarmam zor olmadı.
Yazıyı gösterip parmaklarımı birleştirerek “mis” işareti yaptım gülümseyerek.
O da elini sol göğsüne götürüp başını eğerek “Eyvallah!” işareti çekti ki konuşmadan anlaşıverdik.
Gönlü güzel adamlar konuşmadan da anlaşabilirler.
***
Sahi gönül yarası ne kadar acıdır acaba?...
Kısaca söyleyeyim:
Çekmeyen bilmez gönül yarasını, çeken tarif edemez…
Gönlü yaralı olmak en önemli insanlık değeridir bence.
Beton yüzeyler gibidir yarasız gönüller. Yağmurun onlar için çok önemi yoktur, rüzgârın, çevredeki güzelliklerin, müziğin, şiirin değeri yoktur o mermer yüreklerde…
Sevgileri iştahlarındadır, boğazlarıyla beğenir ve sever onlar…
Bir kuzuya baktıklarında gördükleri sadece ettir.
Bir su kenarında yürürken suyun sesini duymazlar ama balıklarının cinsine bakar, büyüklüğünü anında ölçüp tartarlar gözleriyle.
Yeni çiçek açmış meyveye konacak arılar, meyve zamanı o ağaçta karın doyuracak kurt, kuş, karınca hiç gelmez aklına onların…
Her işte kâr zarar hesabı yapanların, en yakınlarına bile satıp kâr edecek bir malları vardır ama onların dertleriyle dertlenecek, sevinçleriyle sevinecek bir yürekleri yoktur.
Babaannem nerede bir derde düşmüş, haksızlığa uğramış, çaresiz duysa ağlar, dövünür, kurtuluşu için dua, sebep olanlar için beddu ederdi hep…
Gözünde yaşı olmayanın gönlü çorak kalır. Yüzü, sadece dudaktan güler…
Gönül yaraları kabuk bağlamayanlara, yaralı yüreği olanlara selam olsun.