Hepimiz, aynı dünyâya, aynı tabiata, aynı eşyâya daha doğrusu aynı kâinata, farklı pencerelerden bakıyoruz.
Penceremden gördüğüm manzarayı, aynı pencereden baksa bile, bir başkasının benim gibi görmesi, kavraması, idrâk etmesi ve târif etmesi mümkün olmuyor.
O hâlde; dış pencereden başka, esas olan iç pencerenin açık, ap-açık olması mühimdir.
İçimizdeki zâlim ve hâin baskıya rağmen, o pencerenin dâimâ huzura açık olması, 'cihânşümûl aşk'ın içimizde yeşermesine vesîle teşkil eder.
İşte bu vesîleyle, gönlümdeki aşkı hicret ettiriyorum! Yepyeni güzelliklerde, ona, mekân tutturmak için çırpınıyorum.
Bugün, o gündür!
Bugün, bayram günüdür! Gönlümün, huzur ile kaynaşma, buluşma günüdür!
Bugün; zulümden, eziyetten, sıkıntıdan, kasavetten, dertten, hasetten, dedikodudan, hırstan, kinden, lâfazanlıktan ve her türlü kirden...kaçış günümdür!
Doğru mu söylüyorum! Bilemiyorum...
Yâni; "kaçış günü" demem doğru mu?
Aslında, her günüm böyle olmalıdır, değil mi?
Peki; ne kadar kaçacağım bunlardan? Kaçtıkça, yenileriyle muhatap olmayacak mıyım? Başkaları takılmayacak mı peşime? İhtiraslarımı nasıl dizginleyeceğim, söyler misiniz? Onlardan nasıl kaçacağım?
"Vay korkak!" demeyecekler mi, bana?
Demek ki; kaçış, kurtuluş değildir!
Kurtuluş; azmi, feragati ve mücâdeleyi gerektirir.
Kaçış ise; aczi, yılgınlığı, teslimiyeti!..
Zâlim, yalancı, münâfık bir devlet reisi olmaktansa, bir ayakkabıcı çırağı ol daha iyi!..
Hesabı yanlış yaparsan, tepe üstü gidersin!..Bu da; hem bu dünyâda sonun olur, hem de âhirette rezilliğin!..
Çünkü; Allah, zâlimleri de sevmez, yalancıları, münâfıkları ve korkakları da!..
Savaştan kaçmakla, nefsinden kaçmak bir mi? Peki; nefsin, düşmanın değil mi yoksa? Gaflete düşüyorsun, dikkatli ol!..Ondan kaçıp yine onun kucağına düşeceksin, haberin yok mu?
Bu kaçış, seni, esârete teslîm eder. O hâlde; önce nefsinle mücâdele etmelisin! Bu da şu demektir ki, ilkönce, en büyük düşmanı , kendi içinde bil! Ve sanma ki, bu savaş, hemencecik bitiverir!
Çevrem de, hep nefsim gibi mi, diyorsun? Düşmanlar, beni çepeçevre kuşatmış mı, diyorsun? Bilemem!..Yine de, sen, kendi içindekiyle savaşa bak!..Önce, o düşmanından kurtul!..
Tabiî ki, söz, kendime!..
Esâret; yaşarken ölmenin bir başka cephesidir, bilesin!..Hem de rezilce!.. Alçakça! ..Ve şerefsizce!..
'Ölümün güzel şey" olması, ona lâyık bir hayatla mümkündür! O hayatı yaşa ki, "Ölüm, güzel şey" olsun'
Herkesin sık sık sözünü ettiği sevgiyi, hoşgörüyü, merhameti, şefkati, nezâketi ve tevâzûyu "kaybolmuş mal" bil de öyle ömür sür!
Kalanı, boş tahayyül!..Ham hayâl!..
Haydi, yolun açık, yolculuğun mübârek olsun!..