Bir yılı daha bitirdik, yeni yılın hoş gelmesini diliyorum. Yolcu ettiğimiz yılın adını koyduktan sonra yeni yıl hakkında tahminde bulunmak zor olmaz, sanırım.
Siyaset adına söylenecek çok söz var aslında, bu kadar tezadın yaşandığı bir yıl daha olmuş mudur? Sanmıyorum. Aslında yazacak çok şey olmasına rağmen biz birkaç başlıkla bitirelim.
2015, “zulüm yılı” olarak hatırlanacak. Hukukun ayaklar altına alındığı, adalet sistemi üzerinden adaletsizliğe boğulduğumuz bir yıl yaşadık. Sadece ve sadece algı oluşturmak için insanların gözaltına alındığı, yargılama sürecinin elden geldiği kadar uzatıldığı bir yıl yaşadık. Gezi parkı olayları ile ilgili yargılamalar 2015 yılında sonuçlandı, Çarşı Grubu beraat etti. Gazeteci ve akademisyenlerin hapishane günleri yeni yıla devretti.
Haziran seçimlerinden sonra Sayın Devlet Bahçeli’nin, muhalefette kalma isteği aklımızdan çıkmayacak ve daha önemlisi koalisyon görüşmeleri gündeme geldiğinde “HDP muhatabımız değil” diyerek kapıları tamamen kapattığını unutmayacağız. Bahçeli, Mecliste temsil hakkı elde eden tüm partiler tarafından, bu tutumundan dolayı eleştirilirken;
2015 yılının son günlerinde Başbakanın, “Yeni Anayasa Görüşmeleri” çerçevesine, “HDP muhatabımız değil” diyerek, randevusunu iptal etmesini alkışlayan ikiyüzlü zihniyete ne diyeceğiz.
Mavi Marmara olayında mahkeme süreci 2015 yılında da devam etti. Tazminat gündeme geldiğinde hükümetimizin araya gaz sıkıştırdığını görmek, doğalgazla ilgili bir talebini eklediğini görmek, sanırım üzüntüyle karşılanmıştır. 96 yıl önce Atatürk’ün Bandırma vapurunu demirlediği Samsun limanına, 2015 yılında Mavi Marmara’yı demirleyerek oy devşirme hesapları yapılırken, aslında hükümetin, Mavi Marmara mağdurları yerine, beyaz zemine altı köşeli mavi yıldızla sarmaş dolaş olması gözlerden hep kaçırıldı.
Cumhurbaşkanının, üzerine basa basa Türk-İsrail dostluğunun olmazsa olmaz bir yol olduğunu söylediği günlerde, Yunanistan’ın, Filistin Devletini tanıması, 2015 yılının şakası olarak kaydedilebilir.
Düşürdüğümüz Rus uçağı, 2015 yılına damgasını vuran diğer bir olay, Suriye’ye girme konusunda gaz verenlerin, Rus gazına gebe olduğumuzu söylememesi ve bizim de bu hesabı yapamayacak kadar basiret fakiri olduğumuzu öğrendik.
Başbakanın “basın özgürlüğü kırmızıçizgimizdir” dediği gün, gazetecilerin hapse atıldığı, “ilim adamı, kimsenin önünde eğilmez” dediği gün, eski rektör, Laçiner’in tutuklandığı aklımıza gelecek. Sadece bu iki olay bile saray ile hükümet arasındaki kavganın boyutunun tahminimizden büyük olduğunu gösterdi.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in, “Muhasebe” adlı şiirinde dediği gibi;
Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?
Vicdanına fiyat biçen satılık kalemlerin yazdıkları yalan haberlerle geçen 2015 yılından sonra, vicdanına fiyat biçmeyen herkesin 2016 yılını kutlarım. Selamlar.