V. Din Şurası’nda alınan kararlarda, ilahiyat fakültelerinin sayılarının hızla artmasıyla, yüksek din öğretimindeki eğitim kalitesinin düştüğüne dikkat çekilerek, söz konusu sorunlara dair çözümler üretilmesinin zorunlu olduğu ifade edildi.
Kararlarda, Diyanet İşleri Başkanlığı'na insan kaynağı sunan imam-hatip liselerinin ve ilahiyat fakültelerinin müfredatları oluşturulurken başkanlığın ihtiyaçları ve personel yeterlikleri de dikkate alınması talep edildi. Özerklik vurgusu yapılan Şura kararında ise "Diyanet İşleri Başkanlığı'nı daha etkin ve verimli hale getirmek üzere başkanlığın ilmî ve dinî özerkliğini güvence altına alan ve kamu tüzel kişiliği sağlayan bir düzenleme yapılmalıdır." denildi. Şura kararlarında "Belediyelerin camiye yönelik imar planları toplumun din-sosyal ihtiyaçları doğrultusunda yapılmalı" maddesi dikkat çekti.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yürütülen hizmetlerin geliştirilmesi konusunda görüş oluşturmak amacıyla Ankara’da 8 – 10 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen V. Din Şurası'nın kararları açıklandı. “Günümüzde Yeni Dinî Anlayışlar; Dinî Bilgi, Eğitim ve Din Hizmetleri” başlığı altında toplanan ve İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan din hizmeti ve din eğitimini topluma ulaştırmada yapılması gerekenlerin de ele alındığı kararlar kamuoyuyla paylaşıldı.
Dini yapılara karşı ‘toplumsal bilincin artırılması ve farkındalık oluşturulması için başta Din İşleri Yüksek Kurulu olmak üzere dinî ve ilmî merciler, daha etkin sorumluluk üstlenmeli’ kararı çıktı.
‘Toplumun ahengini bozan ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması için daha etkin sorumluluk üstlenmelidir…’ başlığıyla duyurulan karar şöyle: “Bütün dünyayı kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan ve mega idealler peşinde koşarak özel bir misyon edasıyla hareket eden dinî yapılar, modern zamanların ürettiği karakteristik yapılardır. Bu tarz yapıların, özellikle sömürgecilik döneminden itibaren başlayan ve günümüzde de yeni biçimlere evrilen, etkili kilise yapıları olduğu da bilinen bir gerçektir. Başlangıçta dini karizmatik kişiler etrafında şekillenen bu kabil hareketler, zamanla kendi içinde hiyerarşik bir yapıya, bir söyleme ve misyona dönüşmektedir. Dinî referansların ve başta peygamberler olmak üzere tarihte temayüz etmiş dinî şahsiyetlerin anlatıları, bu tür yapılarda bağlılarını motive etmek için maniplasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Kendilerinin dışındaki hareket ve oluşumlara karşı mücadelede her yolun mubah sayıldığı bu yapılar, her türlü ortama uyum sağlamaya ve gizliliğe büyük önem vermektedir. Şahıs merkezli bu hareketlerde körü körüne itaat kültürüyle iradeler teslim alınabilmektedir. Toplumun ahengini bozan ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran bu tür akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması ve farkındalık oluşturulması için başta Din İşleri Yüksek Kurulu olmak üzere dinî ve ilmî merciler, daha etkin sorumluluk üstlenmelidir.”
Şuradan çıkan bazı kararlar şu şekilde;
TASAVVUFÎ DÜŞÜNCENİN KURUMSALLAŞMASIYLA OLUŞAN BAZI YAPILARIN İSTİSMARA YOL AÇMAMASI İÇİN BİLİNÇ VE FARKINDALIĞIN ARTIRILMASI YÖNÜNDE ÇALIŞMALAR YAPILMALIDIR…
İrfanî gelenek olarak da dillendirilen dinî yaklaşım ve tecrübelerin, Kur’an ve Sünnet ölçüleri içerisinde kaldığı müddetçe kişinin manevi bakımdan gelişimini sağladığı söylenebilir. Ancak bu tecrübenin, kişisel ve sübjektif olduğu ve herkesi bağlamayacağı açıktır. Zira bu tecrübe, İslâm’ın doğru ve açık bilgisinden koptuğu takdirde indi mülahazaya evrilmekte, eğitim ve pedagoji açısından da kolay bir istismar alanına dönüşmektedir. Bilhassa tasavvufî düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapılar, zaman zaman etki alanlarını güçlendirme adına pragmatizme kayabilmekte ve varlıklarının devamı için dünyevî kaygılarla hareket edebilmekte, kurumsal güç ve çıkar güdüsü bireyin manevi tezkiyesinin önüne geçebilmektedir. Bu bakımdan istismarların önlenebilmesi için toplumsal bilinç ve farkındalığın artırılması yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİ PROGRAM DÜZENLEME VE UYGULAMALARINDA EŞGÜDÜM İÇERİSİNDE OLMALIDIR…
Ülkemizde din eğitimi veren paydaş kurumlar olarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilahiyat fakülteleri program düzenleme ve uygulamalarında eşgüdüm içerisinde olmalıdır. Bu çerçevede İmam-Hatip Liselerindeki öğrencilere yönelik gerek mesleki uygulamaların yeterliliğinin gerekse dil becerilerinin artırılması amacıyla Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürlüğü ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü arasındaki işbirliği artırılmalıdır.
DİNÎ YÜKSEKÖĞRETİM YAPAN KURUMLARIN, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ PERSONEL YETERLİKLERİNİ VE İSTİHDAM ALANLARINI DİKKATE ALARAK YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKLİDİR…
Dinî yükseköğretim yapan kurumların ve müfredatlarının, Diyanet İşleri Başkanlığının personel yeterliklerini ve istihdam alanlarını dikkate alarak yeniden değerlendirilmesi hususu daha fazla ertelenemeyecek bir konudur. İlahiyat fakültelerinin sayılarının hızla artması, eğitim kadrolarının niteliği sorunu, birçok fakültede ikinci öğretimin yapılması, yüksek din öğretimindeki eğitim kalitesini düşürmekte, bu da söz konusu sorunlara dair çözümler üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ilahiyat uzaktan eğitim programlarının (İÖP ve İLİTAM) işlevselliği, hedef ve amaçları gözden geçirilmelidir.
İMAM-HATİP LİSELERİNİN VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN MÜFREDATLARI OLUŞTURULURKEN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ İHTİYAÇLARI VE PERSONEL YETERLİKLERİ DE DİKKATE ALINMALIDIR…
Diyanet İşleri Başkanlığı'na insan kaynağı sunan imam-hatip liselerinin ve ilahiyat fakültelerinin müfredatları oluşturulurken başkanlığın ihtiyaçları ve personel yeterlikleri de dikkate alınmalıdır.
YAYGIN DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİ, KUR’AN KURSU SİSTEMİNİN YANINDA TOPLUMUN FARKLI DÜZEYDEKİ İHTİYAÇ VE TALEPLERİNİ DE DİKKATE ALARAK ÇEŞİTLENDİRİLMELİDİR…
Yaygın Din Eğitimi hizmetleri, Kur’an Kursu sisteminin yanında toplumun farklı düzeydeki ihtiyaç ve taleplerini de dikkate alarak çeşitlendirilmelidir. Genç kuşakları anlayan, onlarla sağlıklı iletişime girebilen bir kültürel atmosfer içerisinde gençlere dini eğitim imkânları sunulmalıdır. Bu bağlamda paydaş kurumlarla ve sivil yapılarla Diyanet İşleri Başkanlığı, ortak projeler üreterek din hizmetleri ve eğitiminin yanında başta uyuşturucu olmak üzere kötü alışkanlıklara yönelik önleyici çalışmaların içerisinde olunmalıdır.
YAYGIN DİN EĞİTİMİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEN GELENEKSEL DİNÎ EĞİTİM VEREN YAPILAR, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ HİMAYE VE REHBERLİĞİNDE VARLIĞINI SÜRDÜRMELİDİR…
Yaygın din eğitimi kapsamında değerlendirilen geleneksel dinî eğitim veren yapılar, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın himaye ve rehberliğinde varlığını sürdürmelidir.
DİNÎ HİZMETLER, TOPLUMUN TÜM KESİMLERİNİ İÇİNE ALACAK ŞEKİLDE YENİDEN YAPILANDIRILMALIDIR…
Dinî hizmetler, toplumun tüm kesimlerini içine alacak şekilde yeniden yapılandırılmalı; sadece ibadet ve cenaze hizmetlerini değil, aynı zamanda çocuğuyla, genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla, zenginiyle, fakiriyle, hastasıyla, mahkûmuyla, sokağa terk edilenleriyle hayatın tamamını kuşatacak şekilde sosyal ve kültürel içerikli din hizmetlerinin yaygınlaştırılması yönünde düzenlenmelidir. Bu hizmetlerin sosyal dokumuzu kuvvetlendirmede ve dinin toplumsal birliğimizi sağlamadaki fonksiyonunu artıracağı göz ardı edilmemelidir.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI VE BELEDİYELERİN CAMİYE YÖNELİK İMAR PLANLARI TOPLUMUN DİN-SOSYAL İHTİYAÇLARI DOĞRULTUSUNDA YAPILMALIDIR…
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerin camiye yönelik imar planları toplumun din-sosyal ihtiyaçları doğrultusunda yapılmalı, cami ve müştemilatları bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde inşa edilmelidir. Böylece camilerin tarihsel işlevine uygun bir şekilde hayatın merkezinde yer almaları temin edilmelidir.
DİNİ-SOSYAL İÇERİKLİ KURULAN VAKIFLARIN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI VE DİN HİZMETLERİ İLE İLİŞKİSİ YENİDEN DÜŞÜNÜLMELİDİR…
İslâm medeniyetinin tarihten günümüze miras bıraktığı en önemli varlıkların başında din hizmeti, din eğitimi ve dini-sosyal içerikli kurulan vakıflar gelmektedir. Bu vakıfların Diyanet İşleri Başkanlığı ve din hizmetleri ile ilişkisi yeniden düşünülmelidir.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINI DAHA ETKİN VE VERİMLİ HALE GETİRMEK ÜZERE BAŞKANLIĞIN İLMÎ VE DİNÎ ÖZERKLİĞİNİ GÜVENCE ALTINA ALAN VE KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ SAĞLAYAN BİR DÜZENLEME YAPILMALIDIR…
Diyanet İşleri Başkanlığı'nı daha etkin ve verimli hale getirmek üzere Başkanlığın ilmî ve dinî özerkliğini güvence altına alan ve kamu tüzel kişiliği sağlayan bir düzenleme yapılmalıdır.
Kararlarda, Diyanet İşleri Başkanlığı'na insan kaynağı sunan imam-hatip liselerinin ve ilahiyat fakültelerinin müfredatları oluşturulurken başkanlığın ihtiyaçları ve personel yeterlikleri de dikkate alınması talep edildi. Özerklik vurgusu yapılan Şura kararında ise "Diyanet İşleri Başkanlığı'nı daha etkin ve verimli hale getirmek üzere başkanlığın ilmî ve dinî özerkliğini güvence altına alan ve kamu tüzel kişiliği sağlayan bir düzenleme yapılmalıdır." denildi. Şura kararlarında "Belediyelerin camiye yönelik imar planları toplumun din-sosyal ihtiyaçları doğrultusunda yapılmalı" maddesi dikkat çekti.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yürütülen hizmetlerin geliştirilmesi konusunda görüş oluşturmak amacıyla Ankara’da 8 – 10 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen V. Din Şurası'nın kararları açıklandı. “Günümüzde Yeni Dinî Anlayışlar; Dinî Bilgi, Eğitim ve Din Hizmetleri” başlığı altında toplanan ve İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan din hizmeti ve din eğitimini topluma ulaştırmada yapılması gerekenlerin de ele alındığı kararlar kamuoyuyla paylaşıldı.
Dini yapılara karşı ‘toplumsal bilincin artırılması ve farkındalık oluşturulması için başta Din İşleri Yüksek Kurulu olmak üzere dinî ve ilmî merciler, daha etkin sorumluluk üstlenmeli’ kararı çıktı.
‘Toplumun ahengini bozan ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması için daha etkin sorumluluk üstlenmelidir…’ başlığıyla duyurulan karar şöyle: “Bütün dünyayı kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan ve mega idealler peşinde koşarak özel bir misyon edasıyla hareket eden dinî yapılar, modern zamanların ürettiği karakteristik yapılardır. Bu tarz yapıların, özellikle sömürgecilik döneminden itibaren başlayan ve günümüzde de yeni biçimlere evrilen, etkili kilise yapıları olduğu da bilinen bir gerçektir. Başlangıçta dini karizmatik kişiler etrafında şekillenen bu kabil hareketler, zamanla kendi içinde hiyerarşik bir yapıya, bir söyleme ve misyona dönüşmektedir. Dinî referansların ve başta peygamberler olmak üzere tarihte temayüz etmiş dinî şahsiyetlerin anlatıları, bu tür yapılarda bağlılarını motive etmek için maniplasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Kendilerinin dışındaki hareket ve oluşumlara karşı mücadelede her yolun mubah sayıldığı bu yapılar, her türlü ortama uyum sağlamaya ve gizliliğe büyük önem vermektedir. Şahıs merkezli bu hareketlerde körü körüne itaat kültürüyle iradeler teslim alınabilmektedir. Toplumun ahengini bozan ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran bu tür akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması ve farkındalık oluşturulması için başta Din İşleri Yüksek Kurulu olmak üzere dinî ve ilmî merciler, daha etkin sorumluluk üstlenmelidir.”
Şuradan çıkan bazı kararlar şu şekilde;
TASAVVUFÎ DÜŞÜNCENİN KURUMSALLAŞMASIYLA OLUŞAN BAZI YAPILARIN İSTİSMARA YOL AÇMAMASI İÇİN BİLİNÇ VE FARKINDALIĞIN ARTIRILMASI YÖNÜNDE ÇALIŞMALAR YAPILMALIDIR…
İrfanî gelenek olarak da dillendirilen dinî yaklaşım ve tecrübelerin, Kur’an ve Sünnet ölçüleri içerisinde kaldığı müddetçe kişinin manevi bakımdan gelişimini sağladığı söylenebilir. Ancak bu tecrübenin, kişisel ve sübjektif olduğu ve herkesi bağlamayacağı açıktır. Zira bu tecrübe, İslâm’ın doğru ve açık bilgisinden koptuğu takdirde indi mülahazaya evrilmekte, eğitim ve pedagoji açısından da kolay bir istismar alanına dönüşmektedir. Bilhassa tasavvufî düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapılar, zaman zaman etki alanlarını güçlendirme adına pragmatizme kayabilmekte ve varlıklarının devamı için dünyevî kaygılarla hareket edebilmekte, kurumsal güç ve çıkar güdüsü bireyin manevi tezkiyesinin önüne geçebilmektedir. Bu bakımdan istismarların önlenebilmesi için toplumsal bilinç ve farkındalığın artırılması yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİ PROGRAM DÜZENLEME VE UYGULAMALARINDA EŞGÜDÜM İÇERİSİNDE OLMALIDIR…
Ülkemizde din eğitimi veren paydaş kurumlar olarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilahiyat fakülteleri program düzenleme ve uygulamalarında eşgüdüm içerisinde olmalıdır. Bu çerçevede İmam-Hatip Liselerindeki öğrencilere yönelik gerek mesleki uygulamaların yeterliliğinin gerekse dil becerilerinin artırılması amacıyla Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürlüğü ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü arasındaki işbirliği artırılmalıdır.
DİNÎ YÜKSEKÖĞRETİM YAPAN KURUMLARIN, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ PERSONEL YETERLİKLERİNİ VE İSTİHDAM ALANLARINI DİKKATE ALARAK YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKLİDİR…
Dinî yükseköğretim yapan kurumların ve müfredatlarının, Diyanet İşleri Başkanlığının personel yeterliklerini ve istihdam alanlarını dikkate alarak yeniden değerlendirilmesi hususu daha fazla ertelenemeyecek bir konudur. İlahiyat fakültelerinin sayılarının hızla artması, eğitim kadrolarının niteliği sorunu, birçok fakültede ikinci öğretimin yapılması, yüksek din öğretimindeki eğitim kalitesini düşürmekte, bu da söz konusu sorunlara dair çözümler üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ilahiyat uzaktan eğitim programlarının (İÖP ve İLİTAM) işlevselliği, hedef ve amaçları gözden geçirilmelidir.
İMAM-HATİP LİSELERİNİN VE İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN MÜFREDATLARI OLUŞTURULURKEN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ İHTİYAÇLARI VE PERSONEL YETERLİKLERİ DE DİKKATE ALINMALIDIR…
Diyanet İşleri Başkanlığı'na insan kaynağı sunan imam-hatip liselerinin ve ilahiyat fakültelerinin müfredatları oluşturulurken başkanlığın ihtiyaçları ve personel yeterlikleri de dikkate alınmalıdır.
YAYGIN DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİ, KUR’AN KURSU SİSTEMİNİN YANINDA TOPLUMUN FARKLI DÜZEYDEKİ İHTİYAÇ VE TALEPLERİNİ DE DİKKATE ALARAK ÇEŞİTLENDİRİLMELİDİR…
Yaygın Din Eğitimi hizmetleri, Kur’an Kursu sisteminin yanında toplumun farklı düzeydeki ihtiyaç ve taleplerini de dikkate alarak çeşitlendirilmelidir. Genç kuşakları anlayan, onlarla sağlıklı iletişime girebilen bir kültürel atmosfer içerisinde gençlere dini eğitim imkânları sunulmalıdır. Bu bağlamda paydaş kurumlarla ve sivil yapılarla Diyanet İşleri Başkanlığı, ortak projeler üreterek din hizmetleri ve eğitiminin yanında başta uyuşturucu olmak üzere kötü alışkanlıklara yönelik önleyici çalışmaların içerisinde olunmalıdır.
YAYGIN DİN EĞİTİMİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEN GELENEKSEL DİNÎ EĞİTİM VEREN YAPILAR, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ HİMAYE VE REHBERLİĞİNDE VARLIĞINI SÜRDÜRMELİDİR…
Yaygın din eğitimi kapsamında değerlendirilen geleneksel dinî eğitim veren yapılar, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın himaye ve rehberliğinde varlığını sürdürmelidir.
DİNÎ HİZMETLER, TOPLUMUN TÜM KESİMLERİNİ İÇİNE ALACAK ŞEKİLDE YENİDEN YAPILANDIRILMALIDIR…
Dinî hizmetler, toplumun tüm kesimlerini içine alacak şekilde yeniden yapılandırılmalı; sadece ibadet ve cenaze hizmetlerini değil, aynı zamanda çocuğuyla, genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla, zenginiyle, fakiriyle, hastasıyla, mahkûmuyla, sokağa terk edilenleriyle hayatın tamamını kuşatacak şekilde sosyal ve kültürel içerikli din hizmetlerinin yaygınlaştırılması yönünde düzenlenmelidir. Bu hizmetlerin sosyal dokumuzu kuvvetlendirmede ve dinin toplumsal birliğimizi sağlamadaki fonksiyonunu artıracağı göz ardı edilmemelidir.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI VE BELEDİYELERİN CAMİYE YÖNELİK İMAR PLANLARI TOPLUMUN DİN-SOSYAL İHTİYAÇLARI DOĞRULTUSUNDA YAPILMALIDIR…
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerin camiye yönelik imar planları toplumun din-sosyal ihtiyaçları doğrultusunda yapılmalı, cami ve müştemilatları bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde inşa edilmelidir. Böylece camilerin tarihsel işlevine uygun bir şekilde hayatın merkezinde yer almaları temin edilmelidir.
DİNİ-SOSYAL İÇERİKLİ KURULAN VAKIFLARIN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI VE DİN HİZMETLERİ İLE İLİŞKİSİ YENİDEN DÜŞÜNÜLMELİDİR…
İslâm medeniyetinin tarihten günümüze miras bıraktığı en önemli varlıkların başında din hizmeti, din eğitimi ve dini-sosyal içerikli kurulan vakıflar gelmektedir. Bu vakıfların Diyanet İşleri Başkanlığı ve din hizmetleri ile ilişkisi yeniden düşünülmelidir.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINI DAHA ETKİN VE VERİMLİ HALE GETİRMEK ÜZERE BAŞKANLIĞIN İLMÎ VE DİNÎ ÖZERKLİĞİNİ GÜVENCE ALTINA ALAN VE KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ SAĞLAYAN BİR DÜZENLEME YAPILMALIDIR…
Diyanet İşleri Başkanlığı'nı daha etkin ve verimli hale getirmek üzere Başkanlığın ilmî ve dinî özerkliğini güvence altına alan ve kamu tüzel kişiliği sağlayan bir düzenleme yapılmalıdır.