Son günlerde sıklaşan iş kazaları ve çoğalan kayıplar nedeni ile ülkeyi yöneten çevreler yeni önlemler almak üzere piyasaya çıkmış bulunuyorlar. Yandaş yayın organları “Büyük Devrim” naraları atıyorlar. Bir İş Sağlığı ve Güvenliği hocası olarak nelerin yanlış, nelerin doğru olduğunu 3 madde halinde sunmak istiyorum:
YANDAŞA İHALESİZ İŞ VERMEYE SON VERİLMELİDİR
Bilindiği gibi ihale yasasından madenler çıkarılarak -bir yandaş vakıfa para yatırılmak kaydı ile-birileri tarafından uzman olup olamadığına bakılmadan işler yandaşlara verilmektedir. Bu büyük yanlıştan dönülüp demokratik ve dürüst bir ihale sistemine dönülmeli, işler yandaşa değil, ilgili alanda uzman yüklenici(müteahhit) yurttaşa verilmelidir. 2012 yılında çıkan 6331 Sayılı yasaya bu kural eklenmelidir.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ UZANININ ÜCRETİ BAĞIMSIZ BİR KURUMCA ÖDENMELİDİR
Şu anda İSG uzmanının ücreti denetlemekle yükümlü olduğu iş yeri sahibi tarafından ödenmektedir. Ahlak ve etiğin mevcut olduğundan emin olunmayan ülkemizde bu sistem işlemez. Hangi uzman işverene masraf ve gider artırıcı bir fatura ile gidebilir? Zira patron anında uzmanın işine son verir. Böyle de oluyor. Öyleyse İngiltere’deki gibi bağımsız bir kuruluş olmalı(Kamu Denetçiliğine benzer), ücret karşılığı iş güvenliği hizmeti satmalıdır. Ancak böyle bir kuruluş demokratik hukuk devletlerinde işleyebilir. Bizdeki gibi yukarıda bulunan tek bir şahıs tarafından yönetilen ve yandaşlık felsefesine oturtulan bir sistemde işlemesi zordur. 6331 sayılı yasa bu yönde düzeltilmelidir.
TAŞORONLUK(ALT İŞVERENLİK) KALDIRILMALIDIR
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası ve diğer yasalardan özellikle madenler ve benzer işlerden alt işverenlik kesinlikle kaldırılmalıdır. İşler ihale ile o alanda ihtisaslı sadece yurttaş veya yabancı işin ehli firmalara verilmelidir. Yandaş koruma durumlarından vaz geçilmelidir. Yukarıda verilen kurum ve ülkeyi yönetenler işçileri ve işverenleri bu alanlarda eğitmelidir.
İşveren, ülke yönetimi ve daha alttaki uzmanlar silsileli bir şekilde sorumlu olmalıdır.
Bu ülkenin akademisyen başbakanı şunu bilmelidir. Sistem, ahlak ve etik değerler bozuksa bu sorunu mikroçiple, fosforla ve benzeri palyatif pansumanlarla önleyemez. Yalnızca yandaş medya kuruluşlarına “devrim, mevrim(!)” malzemesi çıkmış olur, bir süre sonra da ilerdeki bir kazaya kadar unutulur. Yeterki bugün kandırma ve oyalama işleri iyi yürüsün. Gerisi önemli değil…