Korkunun ecele faydası yoktur. Er veya geç her canlı ölecektir. Er veya geç her suçlu cezasını çekecektir. Bir ölümden birde adaletin tecellisinden kaçmak mümkün değildir. Eğer sizler insanların haklarını gasp ediyorsanız, suçsuz ve günahsız insanları işinden-gücünden ediyorsanız, kendi çıkarlarınız doğrultusunda insanları cezalandırıyor veya hak etmediği halde onlara suç isnadında bulunarak eziyet ediyor, hayatlarının en önemli zamanlarını aileleriyle birlikte karanlıklara gömüyorsanız bir gün ama mutlaka bir gün bunun cezasını çekersiniz.
Bilindiği üzere 17 ve 25 aralık operasyonlarının ardından Türkiye’de İktidar sahipleriyle ilgili toplum tarafından da kabulü mümkün olmayan bir çok hukuksuz işlerin şayiası yayılmaya başladı. Ses kayıtları ve birçok yazılı kayıtlarda ortalıklara saçıldı. Gazetelerde ve sosyal medya da öyle şeyler yazılıp çizildi ki yenilir yutulur cinsten değildi. İddialar muhatapları tarafından şiddetle reddedildi. Hemen akabinde bu olayları yazan, çizen, soruşturan ve fiili olarak işin içinde her kim varsa iktidar tarafından olayla ilgili tüm yetkileri ellerinden alındı. Kimi sürgüne gönderildi, kimi işinden kovuldu, kimi de cezaevlerine atıldı. Kabak Gülen Cemaatinin başında patladı. Bütün bunların müsebbibi sözde Cemaate atfen ortaya koyulan “Paralel Devlet” günah keçisi ilan edildi.
Artık Ülkemizde iktidar aleyhine veya iktidarı sahiplerini sıkıntıya düşürebilecek her ne olursa tek sorumlu vardı: “paralel devlet”
Eski Başbakan Erdoğan’ın “inlerine gireceğiz” diyerek başlattığı “Paralel devlet”e karşı kıyım hareketi Devletin bütün imkânları kullanılarak hız kesmeden devam etti. Devletin bütün kademelerinde “Fethullahçı” olarak bilinen yöneticilerden en altta ki memurlara kadar dışlama politikası tüm Türkiye sardı. Hatta Gülen Cemaatinin bulunduğu dış ülkelerde de faaliyetlerinin durdurulması yönünde girişimlerde bulunuldu.
Bir zamanlar birlikte oldukları, iktidarı paylaştıkları, birlikte kadrolar kurarak müşterek söz ve eylem birliği yaptıkları insanları bile bir anda “kötü adam” ilan ettiler. Hatta düşman belleyip olanca güçleriyle saldırıya geçtiler. Hukuk devletinde yaşadığımız unutularak seçim meydanlarında ulu orta suçlandılar, karalandılar, hakarete maruz kaldılar. Örgüt, çete ilan edildiler.
Yıllarca süren fişlemelerle insanları yandaş ve yandaş olmayanlar olarak ikiye ayırdılar. Ticarette, bürokraside, belediyelerde, sendikalarda, derneklerde tüm kurumlarda, “yandaşlar” ordusunu kurdular.
Kozmik Çalışma Grubu, kamu kurumlarındaki bürokratlarla ilgili fişleme raporları hazırlayarak, söz konusu bürokratların görevden alınmasını istediler. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlardan sonra başlattıkları operasyonlarla muhalif şirketlerin ardından “muhalif bürokratlara” polislere ve hatta işçilere kadar bir öfke ve kinle kıyım harekâtına giriştiler.
Diğer taraftan;
Her yıl binlerce küçük girişimciye kredi veren KOSGEB’le ilgili fişleme raporunda, “Uyuyan MHP’li unsurları tasfiye edin” ve “CHP’li ve MHP’li bürokratları Güneydoğu’ya sürün” diyerek farklı düşünenlere karşı bir hücum hareketi başlattılar. Ülkeyi babalarının çiftlikler gibi yönetmeye çalıştılar.
Taraf Gazetesinin Haberine göre; “Acil Tedbir Raporu” başlığı ile kaleme alınan ve toplam 12 sayfadan oluşan raporda, bürokratların hangi görüşe sahip oldukları, bağlantıları, ticari ilişkileri ve ailevi bilgileri yer aldı. Örneğin, kurumda MHP’li bürokratların ağırlıklı olduğu vurgulanan raporda, “Kurumda uyuyan birçok MHP unsuru bulunmaktadır. T.Ş. önderliğinde uzun zamandır faaliyette bulunmaktadırlar. AKP iktidarı döneminde hiç ama hiç dokunulmayan bu MHP yapısı ivedi olarak tasfiye edilmelidir” ifadelerine yer verildi.
Öte yandan, görevden alınacak bürokratlarla ilgili olarak, bu kişilerin müşavir kadrosuna atanmaması gerektiği vurgulandı. Raporda özetle, “Müşavirlik kadrosu bu kişiler için bir nimet olacaktır. Bu rahatlığın bozulabilmesi için doğu ve güneydoğu illerimize görevlendirme ile gönderilebilecekleri düşünülmelidir” denildi.
Raporda, muhalif bürokratlarla ilgili ilginç olaylara da yer verildi. Örneğin T.Ş. isimli bir bürokratın bir grup içinde Başbakan’a küfür ettiği belirtilerek, söz konusu bürokrattan bunun hesabının sorulması istendi. Raporda, “Özellikle Sayın Başbakanımıza kalabalık bir topluluk önünde T.Ş. tarafından yapılan küfür hafızalarda unutulmamıştır. Psikolojik üstünlük kurma açısından gereği daha fazla bekletilmeden cevabı verilmelidir” ifadesine yer verildi.
Yine ayni gazetede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkarken ilk icraatının MİT'e "MHP'yi içeriden karıştırın" talimatı verdiği iddia edildi.
EDİNİLEN bilgiye göre MHP'den duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getiren Erdoğan, MİT Başkanı Hakan Fidan'a "MHP içinde klik ve kaos oluşturmak üzere harekete geçin!" emri verdi. Erdoğan, Köşk'e çıkmadan bir gün önce MHP hakkında yakışıksız ve asılsız iddialarda bulunarak, gerginliği, çatışmayı ve bölünmeyi körüklemiş ve MHP'yi siyaset dışı bırakmak için her şeyi yapabileceğini göstermişti.
MHP, bir süre önce Meclis'ten geçirilen düzenleme ile MİT'in Erdoğan'ın çiftliği haline getirildiğine dikkati çekmiş, "Ülke Milli İstihbarat Cumhuriyeti'ne dönüşmekte, yeni bir paralel devlet ihdas edilmiş olmaktadır. Kişisel verileri, özel hayatın gizliliğini, iletişim ve basın özgürlüğünü koruyan diğer kanunlardaki hükümler MİT için geçersiz kalmıştır. Temel hak ve hürriyetleri hedef alan teklifi de Anayasa'ya aykırı hükümler bulunmaktadır" itirazında bulunmuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Köşk'e çıkarken ilk icraatının MİT'e MHP'yi içeriden karıştırma talimatı vermek olduğu öne sürüldü. İddiaya göre Erdoğan, MİT Başkanı Hakan Fidan'a "MHP içinde klik ve kaos oluşturmak üzere harekete geçin!" emri verdi. Erdoğan Köşke çıkmadan bir gün önce de yakışıksız ve asılsız iddialarda bulunarak, MHP'yi hedefe koymuştu.
MHP, bir süre önce Meclis'ten geçirilen düzenleme ile MİT'in Erdoğan'ın çiftliği haline getirdiğine dikkati çekmiş, "ülke Mill” İstihbarat Cumhuriyeti'ne dönüşmekte, yeni bir paralel devlet ihdas edilmiş olmaktadır. Kişisel verileri, özel hayatın gizliliğini, iletişim ve basın özgürlüğünü koruyan diğer kanunlardaki hükümler MİT için geçersiz kalmıştır. Temel hak ve hürriyetleri hedef alan teklifi de Anayasa'ya aykırı hükümler bulunmaktadır" itirazında bulunmuştu.
Tayyip Erdoğan'ın MİT'e verdiği ileri sürülen talimat, AKP'ye ve kurmak istediği tek adam düzenine karşı en büyük engel olarak MHP'yi gördüğü şeklinde değerlendirildi. Erdoğan, hiç yeri ve lüzumu yokken Çankaya Köşkü'ne çıkmadan bir gün önce MHP'yi terörden ve şehit cenazelerinden nemalanmak gibi asılsız ve yakışıksız bir iddiayla suçladı. Erdoğan, "MHP yönetimi, Türkiye'nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiş, terörün varlığını adeta kendi varlığına endekslemiştir.
MHP kaynakları; bölücü hainlerle şeref masaları kurmakla övünen Erdoğan'ın MHP'den rahatsızlığının şaşırtıcı olmadığını ve bu durumun doğru yolda olduklarını açık biçimde ortaya koyduğunu belirtiyorlar.
MHP yönetimi, bir süre önce MİT yasasında yapılan değişikliğe karşı çıkmış ve bu düzenlemenin MİT'i Erdoğan'ın çiftliği haine getireceğini söylemişti..
10 Haziran 2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik sonrasında Türkiye çapında bütün eğitim kurumlarında 4 yılı dolduran eğitim yöneticilerinin görevlerinin, puanlamaya dayalı olarak yapılacak olan değerlendirme sonucuna göre yerlerine yenilerinin atanması ile birlikte sona ereceği açıklandı.
Sözkonusu değerlendirme puanları, eğitim kurumu müdürleri ile neredeyse tek bir gün çalışmamış, eğitim kurumu müdürünü hiç tanımayan, büyük bölümü geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı sonunda ‘siyaseten’ atanmış ilçe milli eğitim müdürü ile şube müdürleri tarafından da verilebilmişti. Eğitim yöneticileri değerlendirme sonuçları akabinde görevden alınan, görev süresi uzatılan ve yeni atanan okul müdürlerine baktığımızda, bugüne kadar görülmemiş yaygınlıkta, tarihin en büyük tasfiye operasyonu ve siyasal kadrolaşma girişimi ile karşı karşıya kalındığı görülecektir.
Türk Eğitim-Sen tüm Türkeye’de bu durumu protesto ederek tepkisini ortaya koydu.
Türkiye’de AKP’nin kadrolaşma hareketi ve yandaş sevdası daha ileri boyutlara taşınarak toplumun Yandaş ve Yandaş olmayanlar olarak ikiye bölünmesi düşmanlıkları körüklemekte, sokağa davetiye çıkartmaktadır.
Toplumu bölen, düşmanlıkları körükleyen, hukuk ve adalet tanımayan uygulamaların bir an önce bitirilmesi ümidiyle…
Garabey