Atatürk’ün “Tam bağımsız Türkiye” hedefi, İsmet İnönü ve Adnan Menderes’le başlayan dönemde “Sömürge Ülke Türkiye”ye dönüşmüş; Atatürk döneminde nerede milli bir adım atılmışsa, onları tek tek, yok etmişlerdir.
27 Aralık 1949’da ABD ile yapılan “Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” adıyla kurulan dört Amerikalı, dört Türk, sekiz kişilik komisyon kurulur; başkanı da ABD büyük elçisi olur. Eğitim öğretimini ABD’li bir heyetle belirleyen Türkiye, Atatürk’ün ortaya koyduğu milli tarih, milli dil ve milli kalkınma hamlelerini yok etmiş ve faturasını da Atatürk’e kesmişlerdir. Örümcek ağını biri sağcı, diğeri solcu denilen( iki büyük!) devlet adamımız sayesinde örmeye devam etmiştir.
Zaman tüneli içinde ilerleyerek 27 Mayıs 1960’a geliyoruz. Askeri bir ihtilal ile Demokrat Parti (DP)hükümeti devriliyor. Milli Birlik Komitesi adı verilen 38 kişilik askeri bir birlik, idareyi ele alıyor. Hareketin başına da Orgeneral Cemal Gürsel geçiyor.
Darbenin güçlü Albayı Alparslan Türkeş, O günleri şöyle anlatır: “ Bakanlıkları dolaşırken İçişleri Bakanlığına gittiğimde, orada, ayrı bir odada Amerikalıları gördüm. Yetkililere sorduğumda Komünizmle mücadele için Amerikalılarla işbirliği yapıyoruz. Bunlarda aramızdaki işbirliği koordinasyonunu sağlıyorlar cevabını aldım. İnceleyince gördüm ki İçişleri Bakanlığına dışarıdan gelen şifre, telgraf ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor.”
Bu durumu öğrendikten sonra Türkeş odanın boşaltılmasını, Amerikan Yardım Binasına gitmelerini ister. Gerisini gene Türkeş’ten dinleyelim: “ Ben talimat verdikten sonra CIA’nin Ankara’daki başkanı bana geldi; Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ederek dedim ki, Amerika ile dostluğumuzu sürdürme kararındayız. Komünizmle mücadeleyi birlikte yapacağız fakat onlar orada kalmamalı.”
Amerikalı, emir ve talimatlarına baş göz üstü denilmesine alıştığı için bunun peşini bırakmadı. Türkeş gelişmeleri şöyle anlatır:” Daha sonra Amerika Büyükelçisi geldi; orası zaten küçük bir odadır, diyerek aynı taleplerde bulundu. Ona da aynı şeyleri söyledim. Büyükelçi, onunla yetinmeyip bir de mektup yazdı.”Atatürk’ün “Tam bağımsız Türkiye” hedefi, İsmet İnönü ve Adnan Menderes’le başlayan dönemde “Sömürge Ülke Türkiye”ye dönüşmüş; Atatürk döneminde nerede milli bir adım atılmışsa, onları tek tek, yok etmişlerdir.
27 Aralık 1949’da ABD ile yapılan “Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” adıyla kurulan dört Amerikalı, dört Türk, sekiz kişilik komisyon kurulur; başkanı da ABD büyük elçisi olur. Eğitim öğretimini ABD’li bir heyetle belirleyen Türkiye, Atatürk’ün ortaya koyduğu milli tarih, milli dil ve milli kalkınma hamlelerini yok etmiş ve faturasını da Atatürk’e kesmişlerdir. Örümcek ağını biri sağcı, diğeri solcu denilen( iki büyük!) devlet adamımız sayesinde örmeye devam etmiştir.
Zaman tüneli içinde ilerleyerek 27 Mayıs 1960’a geliyoruz. Askeri bir ihtilal ile Demokrat Parti (DP)hükümeti devriliyor. Milli Birlik Komitesi adı verilen 38 kişilik askeri bir birlik, idareyi ele alıyor. Hareketin başına da Orgeneral Cemal Gürsel geçiyor.
Darbenin güçlü Albayı Alparslan Türkeş, O günleri şöyle anlatır: “ Bakanlıkları dolaşırken İçişleri Bakanlığına gittiğimde, orada, ayrı bir odada Amerikalıları gördüm. Yetkililere sorduğumda Komünizmle mücadele için Amerikalılarla işbirliği yapıyoruz. Bunlarda aramızdaki işbirliği koordinasyonunu sağlıyorlar cevabını aldım. İnceleyince gördüm ki İçişleri Bakanlığına dışarıdan gelen şifre, telgraf ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor.”
Bu durumu öğrendikten sonra Türkeş odanın boşaltılmasını, Amerikan Yardım Binasına gitmelerini ister. Gerisini gene Türkeş’ten dinleyelim: “ Ben talimat verdikten sonra CIA’nin Ankara’daki başkanı bana geldi; Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ederek dedim ki, Amerika ile dostluğumuzu sürdürme kararındayız. Komünizmle mücadeleyi birlikte yapacağız fakat onlar orada kalmamalı.”
Amerikalı, emir ve talimatlarına baş göz üstü denilmesine alıştığı için bunun peşini bırakmadı. Türkeş gelişmeleri şöyle anlatır:” Daha sonra Amerika Büyükelçisi geldi; orası zaten küçük bir odadır, diyerek aynı taleplerde bulundu. Ona da aynı şeyleri söyledim. Büyükelçi, onunla yetinmeyip bir de mektup yazdı.”
27 Aralık 1949’da ABD ile yapılan “Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” adıyla kurulan dört Amerikalı, dört Türk, sekiz kişilik komisyon kurulur; başkanı da ABD büyük elçisi olur. Eğitim öğretimini ABD’li bir heyetle belirleyen Türkiye, Atatürk’ün ortaya koyduğu milli tarih, milli dil ve milli kalkınma hamlelerini yok etmiş ve faturasını da Atatürk’e kesmişlerdir. Örümcek ağını biri sağcı, diğeri solcu denilen( iki büyük!) devlet adamımız sayesinde örmeye devam etmiştir.
Zaman tüneli içinde ilerleyerek 27 Mayıs 1960’a geliyoruz. Askeri bir ihtilal ile Demokrat Parti (DP)hükümeti devriliyor. Milli Birlik Komitesi adı verilen 38 kişilik askeri bir birlik, idareyi ele alıyor. Hareketin başına da Orgeneral Cemal Gürsel geçiyor.
Darbenin güçlü Albayı Alparslan Türkeş, O günleri şöyle anlatır: “ Bakanlıkları dolaşırken İçişleri Bakanlığına gittiğimde, orada, ayrı bir odada Amerikalıları gördüm. Yetkililere sorduğumda Komünizmle mücadele için Amerikalılarla işbirliği yapıyoruz. Bunlarda aramızdaki işbirliği koordinasyonunu sağlıyorlar cevabını aldım. İnceleyince gördüm ki İçişleri Bakanlığına dışarıdan gelen şifre, telgraf ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor.”
Bu durumu öğrendikten sonra Türkeş odanın boşaltılmasını, Amerikan Yardım Binasına gitmelerini ister. Gerisini gene Türkeş’ten dinleyelim: “ Ben talimat verdikten sonra CIA’nin Ankara’daki başkanı bana geldi; Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ederek dedim ki, Amerika ile dostluğumuzu sürdürme kararındayız. Komünizmle mücadeleyi birlikte yapacağız fakat onlar orada kalmamalı.”
Amerikalı, emir ve talimatlarına baş göz üstü denilmesine alıştığı için bunun peşini bırakmadı. Türkeş gelişmeleri şöyle anlatır:” Daha sonra Amerika Büyükelçisi geldi; orası zaten küçük bir odadır, diyerek aynı taleplerde bulundu. Ona da aynı şeyleri söyledim. Büyükelçi, onunla yetinmeyip bir de mektup yazdı.”Atatürk’ün “Tam bağımsız Türkiye” hedefi, İsmet İnönü ve Adnan Menderes’le başlayan dönemde “Sömürge Ülke Türkiye”ye dönüşmüş; Atatürk döneminde nerede milli bir adım atılmışsa, onları tek tek, yok etmişlerdir.
27 Aralık 1949’da ABD ile yapılan “Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu” adıyla kurulan dört Amerikalı, dört Türk, sekiz kişilik komisyon kurulur; başkanı da ABD büyük elçisi olur. Eğitim öğretimini ABD’li bir heyetle belirleyen Türkiye, Atatürk’ün ortaya koyduğu milli tarih, milli dil ve milli kalkınma hamlelerini yok etmiş ve faturasını da Atatürk’e kesmişlerdir. Örümcek ağını biri sağcı, diğeri solcu denilen( iki büyük!) devlet adamımız sayesinde örmeye devam etmiştir.
Zaman tüneli içinde ilerleyerek 27 Mayıs 1960’a geliyoruz. Askeri bir ihtilal ile Demokrat Parti (DP)hükümeti devriliyor. Milli Birlik Komitesi adı verilen 38 kişilik askeri bir birlik, idareyi ele alıyor. Hareketin başına da Orgeneral Cemal Gürsel geçiyor.
Darbenin güçlü Albayı Alparslan Türkeş, O günleri şöyle anlatır: “ Bakanlıkları dolaşırken İçişleri Bakanlığına gittiğimde, orada, ayrı bir odada Amerikalıları gördüm. Yetkililere sorduğumda Komünizmle mücadele için Amerikalılarla işbirliği yapıyoruz. Bunlarda aramızdaki işbirliği koordinasyonunu sağlıyorlar cevabını aldım. İnceleyince gördüm ki İçişleri Bakanlığına dışarıdan gelen şifre, telgraf ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor.”
Bu durumu öğrendikten sonra Türkeş odanın boşaltılmasını, Amerikan Yardım Binasına gitmelerini ister. Gerisini gene Türkeş’ten dinleyelim: “ Ben talimat verdikten sonra CIA’nin Ankara’daki başkanı bana geldi; Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ederek dedim ki, Amerika ile dostluğumuzu sürdürme kararındayız. Komünizmle mücadeleyi birlikte yapacağız fakat onlar orada kalmamalı.”
Amerikalı, emir ve talimatlarına baş göz üstü denilmesine alıştığı için bunun peşini bırakmadı. Türkeş gelişmeleri şöyle anlatır:” Daha sonra Amerika Büyükelçisi geldi; orası zaten küçük bir odadır, diyerek aynı taleplerde bulundu. Ona da aynı şeyleri söyledim. Büyükelçi, onunla yetinmeyip bir de mektup yazdı.”