Ülkemizin ateş çemberinden geçtiğini belirten Çakıcı, hayatı boyunca devleti ve milleti sıkıntılı haldeyken hep duyarlı olduğunu, Türkiye’nin değişik ceza evlerinde bireysel gelişen olaylardan ve bazı basın açıklamalarından 25’e yakın dosyasının bulunduğunu belirterek; "İki üç defa tahliye olacağım zaman anında bir küçük ceza gönderilerek tahliyem her seferinde ertelendi. Bakınız sayın Adalet Bakanım, Fransa’da Mesut Yılmaz hükümetinin emri ile öldürülmem için toprak seviyesinin on metre altında tek başıma yatırıldım. 16 ay tek başıma bahçeye çıkarılmadan dünyayla iletişimimi kopardılar. Müslüman bir Türk’ün 16 ay arada üryan, çırılçıplak bir şekilde kamera karşısında baskı görmesi ve sabit bir şekilde hücrenin tabanına monte edilen enfurijli ışıklı bir projektörün altında tam kafamın üzerine 6 ay uyutulmadığımı biliyor musunuz?"dedi.Aalaattin Çakıcı Adalet Bakanına sesyenerek; "Zannetmeyin ki yıllardır hücrede yatıyorken havlu attığımı zannediyorsanız inanın yanılıyorsunuz. Tutsak olan bedenimdir, ama ruhumun özgür olduğunu biliyor musunuz? Bedende hapis edilen bir ruh bedeni terk ettiği zaman özgürlüğüne kavuşup ruhlar dünyasında yerini alır. Beyin ölümü olmadığı sürece bedeni ile ruh dünyadaki imtihanında, beden esirdir, esarete direnen ruh beden içinde özgürdür."Çakıcı'nın yazılı basın açıklaması şöyle devam ediyor:
4,5 milyar dolarlık helikopter ihalesi karşılığında öldürülmem istendi.
1999 yılının ilk aylarında Fransa’da mahkemede tüm Fransız bazın mensuplarının, Türk basın mensuplarının, bütün Avrupa basın mensuplarının önünde mahkemede haykırdım. O günkü Türk basınında ve dünya basınında çıktı bu sözlerim. Araştırırsanız bulursunuz. Şu ifadeleri kullandım; yattığım ceza evi Nazilerin işgal ettiği güney Fransa’daki eski bir Nazi kampı idi. Evet bir nazi kampı olan ceza evine dönüştürülen hapishanede Midnight Express’ini gölgede bırakan şahsıma bir baskı uygulamaktasınız. Evet insan haklarının beşiği olduğu söyleniyor bu ülke. Ülkeniz Fransa’da beşik o kadar çok sallanmış ki Türk olduğumdan insan haklarını unutmuş Fransa’da yattığım bu zorlu süreç içerisinde 3000 derecelik psikolojik fırında beni pişirmelerine rağmen Türk avukatım Can Doğancan’ı iki defa Fransız İç İşleri Bakanı avukatıma yapmış olduğu özgürlük vaadi teklifini yazılı olarak elimin tersi ile ittim. Mesut Yılmaz hükümeti sizler de bilirsiniz arşivleri araştırdığınız zaman 4,5 milyar dolarlık helikopter ihalesi karşılığında öldürülmem istendi. Daha sonra Türkiye’ye iade edildikten sonra 2002 yılında Fransız beni bir şekilde psikolojik baskı ile başarılı olamayınca Türkiye tarafından bu ihale iptal edildi. Aynı şekilde ikinci defa Avrupa’da Avusturya’da yakalandım. Avusturya mahkeme ve ceza evlerinde aynı psikolojik baskılar devam etti.
Cumhurbaşkanlığı makamına halk iradesiyle bu aziz millet getirdi.
Sayın Bakanım, faşist diktatör olan bu ülkelerde yapılan baskılardan bir Türk olarak hep onur duydum. Ne yazık ki kendi öz vatanımda yıllardan beri yapılan her türlü zulmün karşısında ne Fransa’da ne Türkiye’de kedi gibi yatmadım. Bir gün devletimi çok üye olmak istedikleri Avrupa Birliği İnsan Hakları Mahkemesi’ne bir gün başvuruda bulunmadım. Çünkü batının temel hukuk kavramı Hristiyan ilahiyat hukuku üzerine inşa edilmiştir.
Müslüman ve Türk düşmanı olan AİHM’den adalet isteyen, cübbelerine sarılıp medet uman Müslüman ve Türk olamaz. Ama ne yazık ki bir dönem bu ülkede Cumhurbaşkanlığı yapmış bir Cumhurbaşkanımızın eşi AİHM’e başvurarak aziz Devletimiz için “Türkiye’de adalet yok” diye suç duyurusunda bulunmuştu. Evet, daha sonra bu şikayetini geriye çekti. Buna rağmen bu aziz Millet eski first lady’nin eşini Cumhurbaşkanlığı makamına halk iradesiyle bu aziz millet getirdi. Bir ülkede ahlaki çöküntü tavan yaparsa insanlığın yaşamı bitkisel hayata girer. Hukuk dejanere olmuş ise adaletin adil olmadığı her hangi bir ülkenin devleti de çatırdamaya başlar.
Adalet kavramının temelini dinamitleyip var olan adaleti mi yok etmek istiyorlar?
Adı kabadayıya çıkmış Alaettin ÇAKICI’nın vatan sevgisi ve de devlete teslimiyet duygusu ile bağlılığı devleti bazı yönetenlerin ve bürokratların farklılığı ortadadır. Yüzüne okunmayan bir mahkeme kararı, tebliğ edilmeyen bir mahkeme kararı istinaf mahkemesine gidiliyor. Tahliyem yaklaşmışken yeni bir ceza geliyor. Biliyor musun 5 ay evvel günüm dolmuşken tahliye olmam için talepte bulunduğumuz Kırıkkale İnfaz Hakimliği yatardan 20 sene daha gerekçeli karar Türk Milleti adına verilmiştir. İtiraz edince utanmadan da sehven yanlışlık yapılmış diye UYAP’a işlenmişken değiştirildi. Yoksa bunlar gizli olup bilinmeyen Fetöcüleri hükümetimiz sınav açarak bakanlığın değişik birimlerinde doğru dürüst hukuk birikimleri olmayan genç hakim ve savcıları atayarak bu geçirdiğimiz süreçte adalet kavramının temelini dinamitleyip var olan adaleti mi yok etmek istiyorlar?
Talebi olanlar ya ispiyoncudur ya da yalakadır.
Sayın Bakanım, benim 25 tane daha dosyam var. Bakanlığınıza bağlı cezaevleri müdürleri birilerine bağlanan hakim ve savcıların yüzünden son 5 yılda 25 dosyadan yargılanmaktayım. Hiç de önemli değil. Bir şeyler yapmışsam bedelini de seve seve öderim ama adalet terazisi bilinmeyen bir güç tarafından yönlendiriliyor. Bunları yazarken ne sizden ne de Türkiye’de her hangi bir kurumdan talebim olamaz. Talebi olanlar ya ispiyoncudur ya da yalakadır. Şundan emin olunuz; ne vatan sevgimden ne devlete olan teslimiyet duygumdan iğne ucu kadar geriye adım atmam. Üzüldüğüm öz vatanımda bölücülere yapılmayan haksızlıklar adliye ve hapishanelerde bana yapılmaktadır. Onlar ne kadar yaparsa yapsın beyin hücrelerinin her bir zerresi vatan sevgisine ve devletime göbekten bağlıdır. Hala diyorum devlet bekası mevcut siyasi otoritenin yanında milli mutabakat içerisinde bölücüler hariç kutlu bayrağımızın altında devletin yanında yer almak şereflerin en onurlusudur. Milliyetsiz devlet olmaz. Bayrağı olmayanın devleti ve milleti de olmaz.Sayın Adalet Bakanım; zannetmeyin ki yıllardır hücrede yatıyorken havlu attığımı zannediyorsanız inanın yanılıyorsunuz. Tutsak olan bedenimdir, ama ruhumun özgür olduğunu biliyor musunuz? Bedende hapis edilen bir ruh bedeni terk ettiği zaman özgürlüğüne kavuşup ruhlar dünyasında yerini alır. Beyin ölümü olmadığı sürece bedeni ile ruh dünyadaki imtihanında, beden esirdir, esarete direnen ruh beden içinde özgürdür.Şahsınıza ve kamuoyuna saygılarımla arz ederim.08.12.2017Alaattin ÇAKICI
NOT: İki sayfalık Edirne Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararını ekte sunmaktayım.