7 Hazirandan sonra terör olaylarının ardı-arkası kesilmez oldu. Görünmeyen eller hareket geçti. Türkiye terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline geldi. Büyük kentlerde bile ne idüğü belirsiz vampirlerin kol kol gezdiği, Otomatik silahların, bombaların, patlatıldığı bir durumla karşı karşıya kaldık.
7 Haziran’dan önce asfaltlar yerinden sökülüyordu. Sapanlarla güvenlik güçlerine saldırılıyor, esnafın camları yerle bir ediliyordu. PKK’nın siyasal uzantıları bütün bunları masum protestolar olarak değerlendiriyordu.Ya şimdi?
7 Hazirandan sonra film değişti. İstanbul’un göbeğinde silahlar konuşmaya başlandı. Roket atarlar, bombalar patlatılmaya insanlar güpe-gündüz öldürülmeye ve karakollara saldırılmaya başlandı. Yine Terörün siyasi uzantıları bütün bu olanları teröristlere değil de çözüm sürecin durdurulmasına bağladı.
Sırtını YPG-PKK-PYD gibi terör örgütlerine dayadıklarını belirten açıklamalar yaparak ne kadar “şerefli” iş yaptıklarının (!) arkasında durdular. Şimdi soruyoruz: ‘Sırtını bölücülere yaslayan ve onlar adına görüşmeler yapan HDP, sonra hangi şereften bahsedebilmektedir?’
HDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Pervin Buldan ile Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'den oluşan İmralı heyeti, yazılı bir açıklama yapıyor, HDP İmralı heyeti, çözüm süreci devam edecekse Öcalan'ın müzakere çalışmalarını kendi insiyatifiyle, kendi belirleyeceği zaman diliminde, kendisinin önereceği her kesimden heyetlerle yürütebileceği koşulların sağlanması gerektiğini belirtiyor. Bir diğer taraftan Halkaların Demokratik Kongresi Eş Sözcüleri Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü, PKK operasyonlarıyla ilgili bir değerlendirme yaparak “Biz, HDP heyetinin İmralı’ya gitmesini değil, Öcalan’ın gelip sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları sağlanarak özgür bir ortamda müzakere yürütmesini istiyoruz.” Diyorlar. Bütün bunları söylerken ‘Barış’ ın arkasına gizleniyorlar. Böyle bir yüzsüzlük Türk tarihinde değil dünya tarihinde bile görülmemiştir. Bu ancak komedi tarzında bir filim olur.
Barış dilini kullananlar eğer düşmanın akıttığı zehiri ve kanı göremiyorsa ve arkalarını devlete ve millete değildi eşkiyaya, teröriste, dayıyorsa orada barışın ne kadar anlamsız olduğunu görmemiz mümkün olur.
Devlet her zaman devlettir. Devletin silah bırakması devlet fıtratına aykırı bir durumdur. Silahı bırakarak teslim olması gerekenler milletin birlik ve beraberliğine kasteden, Devletin varlığını yok etmeye ve vatanı bölmeye çalışan kimselerdir.
Devletin dili; AKP Denizli Milletvekili Bilal Uçar’ın altını çizdiği dil olmalıdır. PKK’lılar için, “Ya silah bırakıp teslim olacaklar ya da döktükleri kanda boğulacaklar”
Garabey