Başbuğ Alparslan Türkeş’in bir sözünü hatırlatarak yazıma başlamak istiyorum: “Sandıktan bize tek bir oy dahi çıkmasa, İslam'dan, İnsaniyetçilikten, Türkçülükten asla vazgeçmeyiz... Biz politikacı değil, bir Dava'nın takipçileriyiz...!!!”
1 Kasım 2015 seçimini kazasız belasız atlattık, çok şükür. Sonuçlar kimine göre iyi kimine göre kötü. Bir iyi var ki bunun ayrıca belirtilmesi gerekir, AKP. AKP bu seçimin tek kazananı. Türk milleti açık ve net bir şekilde: "Biz AKP'den memnunuz." dedi.Vatanıma, milletime, devletime hayırlara vesile olur inşallah, bu sonuçlar.
Şimdi gelelim bize, MHP'ye...
Bu hal ne?
Bu sonuçlar nasıl çıktı?
Bunu bekliyor muyduk?
Bunun sorumlusu kim ya da kimler?
Bu sonuçlarda benim payım ne?
Bu sonuçlarda Liderimin payı ne?
Şimdi klasik bir iki cümleyle başlayayım:
"Suç Devlet Bahçeli'nin, o gitsin ben vereceğim oyumu."
"Suç her şeye "Hayır" diyen Devlet Bahçeli'nin."
Hesaplar yine Lider Devlet Bahçeli'nin üzerine kaldı.
Beni bilen bilir, tanıyan tanır. Benim gönlümdeki neyse dilimdeki de odur. Öyle evirip çevirmeyi, söz oyunlarını bilmem. Açık sözlü biriyim. Allah'tan başka kimseden de korkmam, babam ve annem dışında. Büyüklerime saygım, küçüklerime sevgim sonsuz. Amma velakin biz de bir sorun var!
Hangi halkbilimci bu meseleyi inceler, hangi sosyolog bu meseleye el atar bilemem; ama derhal bu sorunun kökenine inilmesi gerekiyor ve derhal çözülmesi gerekiyor.
Neden seçimlerde istenilen sonuçlar alınamıyor?
Çınarlık partilerin aldığı oy oranları neden böyle?
Tamam tehditler ediliyor,işle- aşla insanları oyalıyorlar.
Bunların olduğu kesimlere bizzat şahidim; ya geri kalan kesim?
Onlar neden düşünceleriyle örtüştüğü partiye oy vermiyorlar?
Neden "Solcuyum" diyenler CHP'ye oy vermiyor?
Neden "Ülkücüyüm, Türk Milliyetçisiyim" diyenler MHP'ye oy vermiyor?
Cevap ne biliyor musunuz: "Liderimiz bizi yansıtmıyor!"
Şimdi ben solcu olmadığım için CHP açısından konuya bakmayacağım.
Ben Ülkücü bir nefer olarak seçimden hemen sonra Liderimiz Devlet Bahçeli'nin istifa etmesi gerektiği yönde talepler yine ortaya çıkınca bu cevaba çok takıldım. Ben zaten alıştım 2002 'den bu yana bu cümleyi o kadar çok duyuyorum ki anlatamam. Hatta daha önce DSP-MHP-ANAP koalisyonundan bu yana bu cümle sürekli tekrarlandı. Liderimiz Devlet Bahçeli için neler neler söylendi. Hayatını tekrar tekrar okuduğum, yüz yüze defalarca görüşme fırsatı bulduğum liderimiz için söylenenlerin hiçbirini tasnif etmiyorum. Tanımadıklarını düşünüyorum; fakat ben her ne kadar böyle düşünsem de Liderimin de dediği gibi:
"Önce ülkem ve milletim sonra partim..."
anlayışında naçizane, haddimi aşmadan siz değerli okuyucularımız huzurunda partimin büyüklerinden ve liderimden izin alarak bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Ben partimi en iyi yerlerde görmek istiyorum yani iktidar olarak görmek istiyorum. İktidar olmak sadece seçimlerde en yüksek oyu almak değildir benim için. Benim için iktidar olmak bütün Türk Milliyetçisiyim diyenlerin gönüllerine mazhar olabilmek demektir. Bununla gurur duymaktır. Ben, ülkümü birer birer gerçekleştirmek istiyorum. Tarihten bu yana Kızılelma ülkümü bir an önce gerçekleştirmek istiyorum. Çünkü bugün beni Türkmen kardeşlerim Kerkük'te, Doğu Türkistan'da kanlı gözyaşlarıyla bekliyorlar.
Liderimiz Devlet Bahçeli 18 yıldır partimizin liderliğini yapmakta. O günden bu yana ne değişti diye bir soru sormadan ya da kendimizi eleştirmeden geçmemeliyiz kenara. Acı bir cümle olsa da 99 seçimlerinde MHP'nin oy oranının yükselmesinin sebebini hepimiz biliyoruz. Bir çınarın Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in değerinin vefatından sonra anlaşılmasıdır. 4 Nisan 1997 Türk Milletinin uyanmasına vesile olmuştur.
Peki, uyanan dev neden tekrar sönmeye başladı?
Neden Ülkücüyüm diyenler yollarını ayırdı?
Neden partimizde ihraçlar arttı?
Neden her kongreden sonra il başkanları, delegeler değişti?
Neden Erciyes Kurultayımız yapılmıyor?
Neden Erdemli Türkmen Şölenimize gereken önem verilmiyor?
Neden ülkem sorunlarının her kilit noktasında yazılı basın açıklaması yapılıyor?
Neden canlı canlı Liderimiz konuşmuyor?
Neden canlı yayınlara daha sık bir şekilde Liderimiz değil de Genel Başkan Yardımcılarımız çıkıyor?
Neden Ülkücü Gençlerin önü açılmıyor?
Neden hep aynı yüzleri görüyoruz MKYK'da ve partimizin üst kurulunda?
Neden bizim parti milletvekillerimizde kadın vekil az?
Neden, neden, neden?
Ayrıca benim için en önemli ve hassas noktam ise bu seçimlerde oluştu.
Neden adaylarımız belli olurken bölge halkının isteği göz önünde bulundurulmuyor?
Neden MKYK'ya kim yakınsa adaylık sıralamasında onlar öncelik oluyor?
Nerede Meral Akşener, Sinan Oğan, Engin Alan, Özcan Yeniçeri?
Kime, neye göre bu partinin kapıları açılıp kapanıyor?
Kime, neye göre ihraçlar yapılıyor?
Bunun gibi sorular arttıkça artar.
Eğer benim ülküm için, benim Kızılelma’m için Lider değişikliği gerekiyorsa Liderim size sesleniyorum: Bir an önce istifa edin ve sizin önderliğinizde bir kongreye gidelim. Adaylar içinde lütfen siz olmayın ve delegeler tekrar yenilensin. Partimizin geleceği belirlensin. Dokuz tuğlu otağımızı kurup Dokuz Işığımız yanmaya devam etsin ve ülkümüze, Kızılelma'mıza bir an önce kavuşalım.
Haddimi aştıysam herkesten özür diliyorum. Kalemimden dökülenlerin değerli büyüklerimin hassasiyetle değerlendirmelerini ve bizzat Liderimin değerlendirmesini can-ı yürekten istiyorum.
SAYGILAR...
FADİME BOZTOPRAK