Bu câmiaya önder olan Milliyetçi Hareket Partisi'nin idârî makamında bulunanlarından istirhamımdır ki, 31 Mart 1965 târihi îtibâriyle CKMP'den başlamak üzere, bugüne kadar geçen (47 değil) ELLİ BİR yıllık süre içersinde verilen mücâdelelerin, çekilen zahmetlerin ve şehitlerin hatırı göz önüne alınarak, şâyet, her şeyden önce vatanım ve milletim diyorsanız, bütün şahsî ve nefsânî emellerinizi bir kenara bırakarak, son zamanların tahlilini iyi yapınız.
Bugün, Türk siyâseti, ne yazık ki, Türkiye'ye çok kötü günler yaşatmaktadır. Bunu, bâzıları, her ne kadar inkâra kalkışsalar da, salâhiyeti yerinde kullanamayan iktidar mensupları da ifade etmektedirler. Böylece; Türkiye'miz, bir çıkmaza doğru sürüklenmektedir. Gelinen noktada, çıkış yolu aranmakta ve maalesef, sapa yollara sapılmaktadır.
En azından, geçen yedi-sekiz yıllık zaman, bu mânâda hebâ edilmiştir. Buna mukabil; sapasağlam bir şekilde, tek başına ayakta durabilen bir câmiâ olarak Türk-İslâm Ülkücüsü kadrolarının birlik olmasının, kucaklaşmasının ve kenetlenmesinin zamanıdır.
Bütün bunlara rağmen; sözünü ettiğim elli bir yıllık zamanın, bizi taşıması gereken yerde olduğunu hiç kimsenin söylemesi de mümkün değildir. Bugün; iktidar veya en azından iktidar alternatifi olması gereken Milliyetçi Hareket Partisi, ismindeki "Milliyetçi" vasfına sâdık kalışından asla tâviz vermemesine rağmen, açıkça söylememiz gerekir ki, "hareket"te çok zayıf /cılız kalmıştır.
Yaşadığımız zamanın Türkiye'sinde ve dünyâsında, bu kadar gerilerde bulunuşumuzun tek sebebinin "kendimizi ifade edememiş olmamız" olduğunu açık açık ortaya koymamız lâzımdır.
Bu kadar kıymetli elemana sâhip, bu kadar tecrübelerle mücehhez ve bu kadar birikimi olan bir câmiânın kendisini ifade edememesindeki mâzeretin geçerliliğini kabûl etmek aslâ mümkün olamaz.
Bugün, Türk siyâseti, ne yazık ki, Türkiye'ye çok kötü günler yaşatmaktadır. Bunu, bâzıları, her ne kadar inkâra kalkışsalar da, salâhiyeti yerinde kullanamayan iktidar mensupları da ifade etmektedirler. Böylece; Türkiye'miz, bir çıkmaza doğru sürüklenmektedir. Gelinen noktada, çıkış yolu aranmakta ve maalesef, sapa yollara sapılmaktadır.
En azından, geçen yedi-sekiz yıllık zaman, bu mânâda hebâ edilmiştir. Buna mukabil; sapasağlam bir şekilde, tek başına ayakta durabilen bir câmiâ olarak Türk-İslâm Ülkücüsü kadrolarının birlik olmasının, kucaklaşmasının ve kenetlenmesinin zamanıdır.
Bütün bunlara rağmen; sözünü ettiğim elli bir yıllık zamanın, bizi taşıması gereken yerde olduğunu hiç kimsenin söylemesi de mümkün değildir. Bugün; iktidar veya en azından iktidar alternatifi olması gereken Milliyetçi Hareket Partisi, ismindeki "Milliyetçi" vasfına sâdık kalışından asla tâviz vermemesine rağmen, açıkça söylememiz gerekir ki, "hareket"te çok zayıf /cılız kalmıştır.
Yaşadığımız zamanın Türkiye'sinde ve dünyâsında, bu kadar gerilerde bulunuşumuzun tek sebebinin "kendimizi ifade edememiş olmamız" olduğunu açık açık ortaya koymamız lâzımdır.
Bu kadar kıymetli elemana sâhip, bu kadar tecrübelerle mücehhez ve bu kadar birikimi olan bir câmiânın kendisini ifade edememesindeki mâzeretin geçerliliğini kabûl etmek aslâ mümkün olamaz.