Türk Ocakları Samsun Şubesinde “Türk Tasavvuf Geleneği ve Ahmet Yesevi” konulu konferans verildi.
Dr.Hayati Bice tarafından verilen konferansın açılış konuşmasını yapan Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, tasavvufun Türklerin İslamiyeti benimsemelerinde ve gelenekselleşmelerinde önemli bir rol oynadığını, Hoca Ahmet Yesevi'den Şahı Nakşibendi İmamı Rabbaniden Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlanadan Yunus Emreye Emir Sultandan Hüdai Hazretlerine varıncaya kadar tasavvuf büyüklerin ve mensuplarının Türk Devlet ve toplum hayatında önemli bir rol oynadığına dikkat çekti. Günümüzdeki sert ve hoyratça yorumlanan İslam anlayışından farklı olarak yaradan'dan ötürü yaradılanı seven anlayışını benimseyen Türkler günümüzde de bu anlayışı korumaktadırlar dedi.
Açılış konuşmasının ardından kürsüye çıkan konuşması Dr. Hayati BİCE, Türkler arasında tasavvufun yayılması meselesini, Ahmet Yesevi'yi merkeze alarak anlattı.
Dr. Hayati Bice, Ahmet Yesevi'den önce de Orta Asya'da tasavvufun olduğunu, Semerkant, Buhara, Kaşgar vb. gibi önemli merkezlerde yaygın olduğunu vurguladı. Nitekim Ahmet Yesevi'nin babasının İbrahim Şeyh, annesi Karasaç Ayşe Hatun'un da yine Musa Şeyh'in kızı olduğunu, dolayısıyla Ahmet Yesevi'nin baba ve anne tarafından tasavvufla iç içe olan bir aileden geldiğini belirtti.
Dr. BİCE konuşmasının devamında özetle şu bilgileri sundu: Ahmet Yesevi, küçük yaşta iken Hz. Peygamber gibi hem yetim hem öksüz kalması üzerine, ablası Gevher Şehnaz tarafından büyütülür. Menkıbede Hz. Peygamberin sahabesi olduğu belirtilen Arslan Baba adlı zatın manevi terbiyesine girer. Sonra Yusuf-ı Hemedani'ye intisab eder, ondan maddi ve manevi ilimleri tahsil eder, onun üçüncü halifesi olarak irşad postuna oturur. Aldığı bir işaret üzerine Buhara’dan ayrılarak Yesi şehrine gelir ve irşadına burada devam eder.
Dr. Hayati BİCE, Ahmet Yesevi'nin irşadının Orta Asya'da tesir gücünü bizzat kendi gözlemlerine dayandırarak örnekledi. Sovyetlerin yıkılmasından sonra Yesevi türbesine ve Orta Asya'daki değişik Türk coğrafyalarına yapmış olduğu seyahatlerde yaşadığı ilgi çekici hatıraları ve Ahmet Yesevi'nin Divan-ı Hikmet'i üzerine araştırmaları dinleyicilerle paylaştı. Bu hatıralar içinde Ahmet Yesevi hikmetlerini ezberinden okuyan yaşlı kadınlar, hikmetleri yaymayı görev edinmiş kişiler, Sovyetler Birliği döneminde bile Ahmet Yesevi türbesine gidip dilekte bulunan, ama o zamanın şartlarında filme çekilen ve dolayısıyla sorguya çekilen yöneticiler, şimdi aynı mekanların Ahmet Yesevi araştırmaları için tahsis edilmiş olması, ziyaret adabı olarak önce Arslan Baba'nın ziyaret edilmesi gerektiğini veciz ifade eden "Arslan Baba'da tüne (bir gece kal), Ahmet Yesevi'de dile" atasözü, yeni evlilerin Ahmet Yesevi türbesini ziyaretleri çok dikkat çekici idi.
Dr. Hayati BİCE, kendisinin Ahmet Yesevi hakkındaki araştırmalarını ve hikmetleri de ihtiva eden kitabında ayrıntıları ile anlattığı bilgilerini de dinleyicilere aktardı. Bu bilgiler içinde Divan-ı Hikmet üzerine yapılan çalışmaların tarihi macerası ilginçti. Divan-ı Hikmet'in Türk dünyasının İstanbul, Kazan, Semerkant, Buhara gibi önemli Türk kültür merkezlerinde elyazma, taşbaskı veya matbu olarak defalarca yayınlanması, bu kitaplardan ezberleyenlerin hikmetleri Çin Seddi'nden Balkanlara en ücra noktalara kadar ulaştırmaları Ahmet Yesevi ve Hikmetlerinin tesirini gözler önüne serdi.
Konferansının son kısmını slaytlarla ve belgelerle somutlaştıran Dr. Hayati Bice, Ahmet Yesevi türbesi külliyesi, anne ve babasının türbeleri, Arslan Baba türbesi; bu türbelerin doğulu ve batılı kaynaklardan elde edilen ilginç resim gravür ve fotoğrafları, önemli ayrıntılara dikkat çekilerek anlatıldı. Ayrıca Divan-ı Hikmet nüshalarının bahsi geçen Türk kültür merkezlerindeki basımlarına ait slaytlar da önemli ince ayrıntıları ile konferansı renklendirdi.
Konferans bittiğinde Ahmet Yesevi ve Divan-ı Hikmet'teki hikmetlerin Türk tasavvufunun ve İslam algısının teşekkülünde nasıl büyük bir rol oynadığı, Çin Seddi'nden Balkanlara, Sibirya'dan Hindistan'a uzanan bu geniş coğrafyada Ne derece etkili olduğu zihinlere adeta nakşedildi.
Konferansın sonunda Türk ocağı yönetim kurulu üyeleri konuşmacı Dr.Hayati Bice'ye plaketleri takdim ettiler.
Dr.Hayati Bice tarafından verilen konferansın açılış konuşmasını yapan Şube Başkanı Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan, tasavvufun Türklerin İslamiyeti benimsemelerinde ve gelenekselleşmelerinde önemli bir rol oynadığını, Hoca Ahmet Yesevi'den Şahı Nakşibendi İmamı Rabbaniden Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlanadan Yunus Emreye Emir Sultandan Hüdai Hazretlerine varıncaya kadar tasavvuf büyüklerin ve mensuplarının Türk Devlet ve toplum hayatında önemli bir rol oynadığına dikkat çekti. Günümüzdeki sert ve hoyratça yorumlanan İslam anlayışından farklı olarak yaradan'dan ötürü yaradılanı seven anlayışını benimseyen Türkler günümüzde de bu anlayışı korumaktadırlar dedi.
Açılış konuşmasının ardından kürsüye çıkan konuşması Dr. Hayati BİCE, Türkler arasında tasavvufun yayılması meselesini, Ahmet Yesevi'yi merkeze alarak anlattı.
Dr. Hayati Bice, Ahmet Yesevi'den önce de Orta Asya'da tasavvufun olduğunu, Semerkant, Buhara, Kaşgar vb. gibi önemli merkezlerde yaygın olduğunu vurguladı. Nitekim Ahmet Yesevi'nin babasının İbrahim Şeyh, annesi Karasaç Ayşe Hatun'un da yine Musa Şeyh'in kızı olduğunu, dolayısıyla Ahmet Yesevi'nin baba ve anne tarafından tasavvufla iç içe olan bir aileden geldiğini belirtti.
Dr. BİCE konuşmasının devamında özetle şu bilgileri sundu: Ahmet Yesevi, küçük yaşta iken Hz. Peygamber gibi hem yetim hem öksüz kalması üzerine, ablası Gevher Şehnaz tarafından büyütülür. Menkıbede Hz. Peygamberin sahabesi olduğu belirtilen Arslan Baba adlı zatın manevi terbiyesine girer. Sonra Yusuf-ı Hemedani'ye intisab eder, ondan maddi ve manevi ilimleri tahsil eder, onun üçüncü halifesi olarak irşad postuna oturur. Aldığı bir işaret üzerine Buhara’dan ayrılarak Yesi şehrine gelir ve irşadına burada devam eder.
Dr. Hayati BİCE, Ahmet Yesevi'nin irşadının Orta Asya'da tesir gücünü bizzat kendi gözlemlerine dayandırarak örnekledi. Sovyetlerin yıkılmasından sonra Yesevi türbesine ve Orta Asya'daki değişik Türk coğrafyalarına yapmış olduğu seyahatlerde yaşadığı ilgi çekici hatıraları ve Ahmet Yesevi'nin Divan-ı Hikmet'i üzerine araştırmaları dinleyicilerle paylaştı. Bu hatıralar içinde Ahmet Yesevi hikmetlerini ezberinden okuyan yaşlı kadınlar, hikmetleri yaymayı görev edinmiş kişiler, Sovyetler Birliği döneminde bile Ahmet Yesevi türbesine gidip dilekte bulunan, ama o zamanın şartlarında filme çekilen ve dolayısıyla sorguya çekilen yöneticiler, şimdi aynı mekanların Ahmet Yesevi araştırmaları için tahsis edilmiş olması, ziyaret adabı olarak önce Arslan Baba'nın ziyaret edilmesi gerektiğini veciz ifade eden "Arslan Baba'da tüne (bir gece kal), Ahmet Yesevi'de dile" atasözü, yeni evlilerin Ahmet Yesevi türbesini ziyaretleri çok dikkat çekici idi.
Dr. Hayati BİCE, kendisinin Ahmet Yesevi hakkındaki araştırmalarını ve hikmetleri de ihtiva eden kitabında ayrıntıları ile anlattığı bilgilerini de dinleyicilere aktardı. Bu bilgiler içinde Divan-ı Hikmet üzerine yapılan çalışmaların tarihi macerası ilginçti. Divan-ı Hikmet'in Türk dünyasının İstanbul, Kazan, Semerkant, Buhara gibi önemli Türk kültür merkezlerinde elyazma, taşbaskı veya matbu olarak defalarca yayınlanması, bu kitaplardan ezberleyenlerin hikmetleri Çin Seddi'nden Balkanlara en ücra noktalara kadar ulaştırmaları Ahmet Yesevi ve Hikmetlerinin tesirini gözler önüne serdi.
Konferansının son kısmını slaytlarla ve belgelerle somutlaştıran Dr. Hayati Bice, Ahmet Yesevi türbesi külliyesi, anne ve babasının türbeleri, Arslan Baba türbesi; bu türbelerin doğulu ve batılı kaynaklardan elde edilen ilginç resim gravür ve fotoğrafları, önemli ayrıntılara dikkat çekilerek anlatıldı. Ayrıca Divan-ı Hikmet nüshalarının bahsi geçen Türk kültür merkezlerindeki basımlarına ait slaytlar da önemli ince ayrıntıları ile konferansı renklendirdi.
Konferans bittiğinde Ahmet Yesevi ve Divan-ı Hikmet'teki hikmetlerin Türk tasavvufunun ve İslam algısının teşekkülünde nasıl büyük bir rol oynadığı, Çin Seddi'nden Balkanlara, Sibirya'dan Hindistan'a uzanan bu geniş coğrafyada Ne derece etkili olduğu zihinlere adeta nakşedildi.
Konferansın sonunda Türk ocağı yönetim kurulu üyeleri konuşmacı Dr.Hayati Bice'ye plaketleri takdim ettiler.