Esad'ın İran'a kaçtığından tutun, halkına kimyasal saldırıda bulunduğuna kadar. BM kararı olmasa da insanlığı saflarına çekmeye uğraşıyorlar. Hele ki BM denetçilerinin kesin kararı olmadan, Esad'ın bu işi yaptığını yayıyorlar. Irak'ta da aynısını yapmışlardı.
Erdoğan'ın da Türk kamuoyu için yaptığı bu. Hatta bu konuda o kadar ileri gidiyor ki, sınırlı müdahaleyi kabul edilemez buluyor. Yani Suriye'de iki yıl önce teröristler marifeti ile başlatılan iç savaş şartlarında binlerce insanın ölmesinin sorumluluğunu ülkenin birliğini koruma mücadelesi veren Esad'A yıkıp, kendisi o vebalden sıyrılıp haklı konuma geçmek istiyor. Yok, kimse yemiyor artık.
Suriye'de ne olup bittiğini herkes biliyor. Kamuoyu şirketlerinin yaptığı araştırmalar ve bizzat gördüğüm insanlara bu konuyu sorduğumda aldığım cevap AKP iktidarının yanlış yolda olduğunu milletin gördüğünü gösteriyor.
İsrail kaynaklarına ne kadar güvenilirse, Suriye vurulduğunda karşılık olarak onlarında nereleri vurabileceğinin listesini yapmışlar. Dediğim gibi böyle bir ortamda ne kadar güvenilirse artık. O haber de psikolojik saldırı aracı olarak kullanılıyor olabilir.
Kaldı ki tavuğu bile köşeye sıkıştırsanız, gıdaklayıp üzerinize sıçrar. O bakımdan Suriye, iki yıldan fazladır uğradığı haksız saldırı karşısında elbette can havli ile saldıracağı noktaları belirlemiştir.
Bu yerlerin nereleri olacağı konusunda kâhin olmaya gerek yok. Esad 'Türk halkı ile değil Erdoğan'la problemimiz var' diyor. O bakımdan öncelikle, İncirlik, Malatya Kürecik benzeri yerleri hedefleyerek Suriye'nin hayat damarını kesmek isteyenlere mukabelede bulunur.
Kürecik'in yeniden hayatiyet bulmasının, Suriye, İran ve Rusya'nın muhalefetini hatırlarsanız, Türkiye bahsi geçen savaşta başından beri taraftır. Çeşitli vesilelerle sürekli sözünü ettiğim, 'Vatan Toprağında NATO karargâhı Ne Demek?' başlıklı yazımdaki yabancı askerlere verilen ayrıcalıklar yasasının vahim durumunu hatırlamanız için tekrar okumanızı öneriyorum. (1)
5943 Nolu yasa, Yılbaşı mahmurluğu içinde, herkes mutlu mesut nasıl tombala oynayacağını düşünürken meclisten geçiverdi. 2009 Aralığı idi. Birkaç ay sonra beş yıla devre olacak. O tarihte Suriye yok, birkaç öncesinde başlayan 'Kürt Açılımı' tartışmaları var. Hatta Habur şovu falan yaşanmıştı. İşte o hengamede, belki de Suriye, belki İran için öneme haiz olacak bu yasa çıkarıldı.
İçinde önemli bölümler var. Daha doğrusu NATO ile yapılan anlaşmaya binaen bu yasa çıkarılıyor. Ve Türkçe metninde 'anlaşmazlık halinde İngilizce metin geçerli' gibi garabet bir cümle var. Yine aynı yasada NATO gerek duyduğunda Türk topraklarına asker çıkarabilir, sadece şu kadar asker getiriyoruz bilgisi verir, deniliyor. 'Gerek duyma' fiili NATO'ya ait. Türkiye içinse büyük tehdit.
AKP iktidarı döneminde imzalanan antlaşmaların tekrar gözden geçirilmesinde büyük fayda var. Her ne kadar Anayasamızda yabancı devletlerle yapılan antlaşmalara koruyucu bir zırh, dokunulmazlık bahşedilmişse de incelenmeli diyor, başka bir şey demiyorum.
Neyse efendim, mevzu nereden nereye geldi. Olası Suriye saldırısı ABD- Rusya restleşmesinden sonra nereye kadar uzanır, başımıza hangi gaileler açılır pek meçhul değil.
İsraillilere ait bir sitede yayınlanan 'Suriye Türkiye'de nereleri vuracak?' haberi, onu ulusal basınımızda yayınlayanlar öncelikle Suriye'ye yapılacak saldırıyı meşru gösteriyor. Aynı haberdeki diğer bilgiler ise Erdoğan'ı Saddam'laştırıp, Türkiye'yi Irak'laştırıyor mu sorusunu akla getiriyor.
"Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İslamcı AKP Partisi, Özgür Suriye Ordusunun birçok taburu üzerinde kayda değer bir nüfusu olan Müslüman Kardeşler'e çok yakın. (Erdoğan'ın) hükümeti de, bir dizi İslamcı isyancı gruba destek ve barınak sağlıyor." (2)
Başka bir devleti yıkmak için topraklarında ordu barındıran, onlara lojistik destek saplayan Türkiye en iyi ihtimalle yakın gelecekte BM tarafından güçlü kanıtlarla suçlandığında kendisini nasıl savunacak?
Düne kadar Özgür Suriye Ordusu diye batı tarafından desteklenen teröristlere şimdi 'İslamcı İsyancı grup' gözüyle bakan İsrail ve ABD'nin asıl plânı ne acaba?
***
Ustanın Hikâyesi
Beyaz tv, 'Ustanın belgeseli'ni hazırlıyor. Sanatçıların her cepheye sürüldüğü, onlarında kendini gönüllü kullandırdığı bu kulvarda, sırada Erdoğan'ın meth edilmesi var. Yeşilçam artistlerini 'PKK açılımını' meşrulaştırmak için milletin önüne çıkarmak yetmemiş demek ki, şimdi de 'Erdoğan en büyük' anlamına gelen belgesel çekilmiş.
Ajda Pekkan'ı, Orhan Gencebay'ı, Acun Ilıca'sı vs sıra kendilerine geldiğinde, Erdoğan'ın nasıl insalcıl olduğunu, halkla bütünleştiğini anlatıyor. Ajda Pekkan 'kendisini yakinen tanıdığım zaman' diye başlayan sözlerinin ne kadar yapmacık olduğu, bu yaşla gelmiş sanatçının daha ne istediği konusunda insan şaşırıyor. Sanatçı toplantısında tokalaşma ile Erdoğan'ı nasıl tanımış oluvermiş birden? Onun 'ne kadar insancıl, ne kadar yakın olduklarını gördüm' diyor.
Orhan Gencebay ise bu işi sistematiğe bağlamış durumda. İktidara ait tüm reklam filmleri için toptan imza atmış gibi hali var. Kenan İmirzalioğlu ise hangi konudaysa artık Erdoğan'ı aramış, o da ona dönüş yapmış, 'büyüksün Erdoğan' tavrında da olayı anlatıyor. Kendine ders falan da çıkarmış. Helal Karadayıya.
Ustanın hikâyesi, 3 Eylül 2013 Salı günü Erdoğan'ın katılımıyla canlı yayında olacakmış. Erdoğan bu işlere başladıysa, pili bitmiş demektir. Ne dersiniz?
***
Suriye'de sarin gazı tespit edilmiş!!?!!
Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry "Şam yakınlarında düzenlenen kimyasal saldırının ardından toplanan saç ve kan örneklerinde, sarin gazı tespit edildiğini" açıklamış.
Nasıl da kandırmaya dönük o açıklama. 'Evet Suriye'de kimyasal kullanıldı. Bunu biliyoruz. O kimyasalı Esad'ın kullandığına dair kanıt nerde?'
Neval Kavcar/ortadoğu