Büyük çoğunluk kendi çevresinde olup bitenlerin bile sebep ve sonucunu düşünmüyor. “Neler oluyor, sonucu nereye varacak?” hiç düşünmüyor.
Ya bugüne kadar bildiğimizi sandığımız, inandığımız, savunduğumuz şeyler doğru değilse, hepsinin bir yanılgı olduğu ortaya çıkarsa diye, meselenin aslını öğrenmekten korkuyor.
Hakikatlere kulaklarını tıkayan sahte bir hayat yaşıyor.
Düşünen de düşüncesini korkmadan söyleyemiyor.
Söyleyen cezalandırılıyor.
Haksızlığa, adaletsizliğe ses çıkaramıyor.
Düşünmediği, irdelemediği içinde rahatlıkla yalana, yanlışa inanabiliyor, yalanı savunabiliyor. İyiyi - kötüyü, doğruyu - yanlışı ayırt etmeye uğraşmıyor. “O söylüyorsa, yapıyorsa doğrudur; bize yanlış gibi gelse de bir sebebi vardır” bahanesine, kolaycılığına sığınıyor. Sonuçta doğrudan uzak kalarak yanlışa, kötüye, zararlıya daha kötüsü zalime destek oluyor, yardım ediyor.
Neyin yanlış, neyin doğru olduğunu anlamaktan korkuyor. Maalesef hakikate sağır, kör, daha beteri nankörler.
DAVAMI