Mehdi mesih inancı arada sırada İslâm dünyasında ortaya çıkar ve her ne hikmettense Avrupalı ve Batılı hırsız ve ırz düşmanlarının çıkarlarına hizmet ederler. Çalışma alanları İslâm dünyasının yoksul halklarının beyin alanı olup hesap cüzdanları ve pasaportları batı dünyasına kayıtlıdır. En son Amerika Pensilvanya’da ortaya çıkan ve Türkiye’ye ihanet eden hain gibi. Bazı arkadaşlarımız bize çok ağır ifadeler kullanıyorsun diye eleştiriyorlar. Evet ifadelerimiz çok ağırdır ama tarihi gerçektir. Gitttikleri her ülkede piç nesil üreten İngiliz ve Hollandalılara ne demeli?
Sadece yaptıkları işi yazıyoruz ve daha hafif ifade bulamıyoruz. Dünya basını bunların konrolünde olduğu için de bizim gibi sivri yazanların sesi pek gür çıkmaz.
MEHDİ- MESİH İNANCI İLK ÖNCE MUSEVİLERDE ORTAYA ÇIKMIŞ ARDINDAN HİRİSTİYANLARA ORADAN DA MÜSLÜMANLARA SİRAYET EMİŞ BİR HASTALIKTIR
Mehdi inancı ilk önce Yahudiler arasında ortaya çıkmış ve asırlarca bir kurtarıcı bekleme psikolojisi içinde olan Yahudiler için adeta bir yaşam nedeni, ruhlarına can katan bir ülkü olarak süre gelmişti. 3.500 yıllık tarihlerinde iki kez sürgüne giden ve bir devlet kuramamanın verdiği eziklik psikolojisi ve sürecinde milleti kurtarıcısı olarak “mesih” (yağlanmış demektir) inancını ülkülerinin merkezine yerleştirmişlerdir. Yahudi milletinin kurtarıcısı inancı daha sonra Hristiyanlık inancına geçmiş, değişime uğrayarak Tanrı’nın krallığı ülkesinde insanlığın kurtarıcısı yorumunu üzerine alarak tarihi seyrine devam etmiştir. Ardından İslam inancına da “mehdi” adı altında aynı işlevi üstlenerek girmiştir. Aslında tek tanrılı ve kitablı olan bu üç dinin dışında diğer dinlere baktığımızda gerek Hindu ve gerekse Budizm inancında benzeri kurtarıcı inancını arayıp bulmak mümkündür. Kafaları karıştırmamak ve mehdi inancına ana istikamette doğru bir bakış sağlama için işlevi açısından mehdi-mesih inancını açıklamaya devam edebiliriz.
MEHDİ MESİHLER BOLDUR KİMİ PLEYBOY, KİMİ MECZUPTUR
İslam inancını derinden etkileyen mesih veya mehdi inancı tarih boyunca etkisini sürdüregelmiş ve bir sürü uyduruk mehdi-mesih çıkmıştır. Bugün de bazı mehdi taslakları ortalıkta dolaşmakta ve her ne hikmettense bazılarının da uluslararası ilişkileri çok güçlü ve tanınmış kişi olarak bilinmektedirler. Osmanlı tarihinde ortaya çıkan mesih Sabatay Sevi (1626-1676) ile kıyaslanabilir benzerlikler içermektedirler. Şimdilerde bazıları da playboy dergilerinde çıkmaktadır. Bunlar Hazreti Muhammed’in soyundan gelen kişilerdir. Tabiiki sulben Hazreti Muhammed’in soyundan olabilirler ama ruhen Ebu Lehep hükmünden öteye geçemezler. İsmaili mezhebi bu açıdan ibret verici bir icraat içide ve uyanık kalmamız için bir uyarı hükmündedir. Mezkur mezhep ibret verici kuruluş öyküsü ile birlikte İngiliz ajanlarının emrinde çalışan Ebu Leheplerin yönettiği bir mezheptir.
İslam’da mehdi inancını en iyi sömürenler İngilizler olmuştur. Hindistan’ın devasa zenginliğini sonsuza kadar nasıl sömürecekleri üzerinde kafa yoran İngilizler Hinduların sömürülmesinin kolay olduğunu bir çırpıda farketmişler ama ülkedeki müslümanların hayat görüşünden çekinmişler ve ileride bağımsızlık davası güderler diye müslümanların kafasını dumura uğratmak için mehdi inancını yeniden ve değişime uğratarak ortaya çıkarmışlardır. Yaptıkları iş basittir. Ülkede şii ama ehli sünnete çok yakın müslümanların arasından bügünkü Ağa Han’ın dedesini mahkeme kararı ile mehdi (mesih=kurtarıcı) ilan etmişler ve aileye de İngiliz vatandaşlığı vererek 1850 li yıllardan bugüne kadar süregelen ve Orta Asya ve uzak doğu müslümanları arasında Ahmediye adı altında devam eden sömürü öyküsüne de imzalarını atmışlardır.
İslam bilginleri bu konuda ikiye bölünmüş kimisi peygamber efendimizden gelen bazı hadislere dayanarak mehdi inancını savunmuş kimisi de karşı çıkmıştır. Peygamber Efendimizden gelen bazı hadisi şeriflerin fiilen bugün tarihi bir hatıra ve çok mübarek bir yadigar olmaktan öteye geçemeyen sözleri kolaya kaçan bazı tarikat liderlerini de etkilemiş Topkapı Sarayı’ndaki Hazreti Davud’un kılıcındaki yazıya varıncaya kadar bazı emareler ve işaretler aramaya neden olmuştur.
Soruyu şöyle sorarsak mehdi inancı konusunda net ve kesin tavrımızı belirleyecek yolun başına geliriz: Mehdi inancı bizi milletçe tembelliğe itiyor mu? Beyinlerimizi uyuşturup köleleşmemize hizmet ediyor mu?
Müslümanları tembelliğe ittiği kesindir. Sömürülmelerine neden olan bir inanç olduğu da kesindir. Her yıl mehdi bu adamın neslinden çıkacak diye bedeninin ağırlığında altını zekat olarak ödeyen bir dolara muhtaç milyonlarca müslüman yarı İngilizleşmiş, İtalyanlaşmış Ebu Lehep ailesi için altın biriktirmektedir. Kendi sulbünden mehdi geleceğine inanıyor mu inanmıyor mu orasını pek bilemeyiz ama Peygamber Efendimizin asaletine hakaret eden bu aile Mısırda Firavun piramitleri yakınında Nil Nehri kıyısında devasa bir anıt mezarı inşa etti bile.
Neler olup bittiğine baktığımızda Mehdi inancına değil inanmak inananları da geri çevirmek isteği doluyor içimize.
Teoriye ve hadisi şeriflere baktığımızda ise bu kadar net konuşamıyoruz. Demek ki sorunun özü; bizim Peygamber Efendimizin ailesine bakış zihniyetimizi aklın yoluna çevirmekten başka şansımızın olmadığı noktasına gelmemizde yatmaktadır.....
Bizde bu mehdi-mesih inancı olduğu müddetçe İslâm zihniyetimizde reform yapmadığımız sürece daha çok kurnazlar, hırsızlar, hainler üreteceğiz mehdi adıyla. En son örnek Pensilvanya’da ortaya çıkıp Amerikan çıkarlarına hizmet eden Türkiye kökenli vatan hainidir. 50 senede burnundan sümük akıta akıta 150 milyar dolarlık serveti yöneten din sömürgenidir.
Mesih veya mehdi inancının çıktığı ilk tek Tanrılı din olan Yahudiler ne yaptı? Tarihe baktığımızda sorunun cevabını bugüne ışık tutacak derecede görüyoruz. Hazreti İsa’nın yaşadığı çağa geri dönüp de duruma baktığımızda mesih bekleyen Yahudiler hayallerindeki kahraman mesihi şöyle canlandırmışlardı: Elinde kılıç kalkan, ölmez bir kahraman bir ordu gelse başa çıkamaz. Kafasını kesseler onun kafası yeniden geri gelir. Böylesine bir mucizevi mesihi beklemelerinin nedeni ise zulüm altında Roma imparatorluğunda esir muamelesi görmeleri idi. Peki gele gele nasıl bir mesih (mehdi) geldi? Hazreti İsa geldi. Hazret İsa beklentinin tam aksine bir kahraman, öldürülemez şovalye değildi. Elinde kılıç, kalkan, başında miğfer yoktu. Birisi bir yüzüne bir tokat vursa öbür yanağını çevir diyen bir sevgi halesi idi. Bu beklentiyi karşılamıyordu.
Beklentilerindeki kahraman bugünkü Sion Tepesindeki mukaddes alanda -ki burada şimdi müslümanlar için mübarek olan Mescidi Aksa var- bu Mescidi Aksa’nın 2 metre altındaki meşhur Süleyman Mabedini yeniden inşa edecek bir kahraman olmalıydı. Tevrat’ta da öyle yazıyordu: Yahud bağımsızlığının simgesi olan mabed için O’nu yeniden inşa etmedikçe devlet olamayacaksın’ diye yazıyordu.
Ama akıllı Yahudi devlet adamları Tevrat’ın bu cümlesini görmezden geldiler. Çünkü fiilen mümkün değildi. Mesihin böyle bir şey gerçekleştirmesi için Mescidi Aksa’yı yıkması gerekirdi. Demekki mesih inancının fiili hiçbir kıymeti yoktu. Maşeri vicdanı vatandaşın haleti ruhiyesini idare eden bir hayal idi. Batı duvarında ağlayan kafasını sallayarak pişmanlık tazeleyen uzun sakallı radikal Yahudiler yahudi devletini de bu nedenle tanımazlar.
MEHDİ İNANCI İŞLEV OLARAK SÖMÜRÜLMEMİZİ SÜRDÜRMEYE ALET EDİLİYOR.
Şimdi müslümanlar aynı inancı tamamen adlarını değiştirip İslâmi karakterlerle izah ederek sürdürmekteler. Neyi sürdürüyorlar? Sömürünün devam etmesini sürdürüyorlar. Olayın özü budur. Uzun uzun bizim ilahiyatçıların tartışa tartışa anlaşamadıkları ve üzerinde Nasrettin hocanın tabiriyle tavşanın suyunun suyunun suyu...... diye biteviye süren kafaları uyuşturan tavırları da tuzu biberi olmakta sadre şifa vermek yerine sadırda yara açmaktadır.
Mehdi işini geleceğin ihtilafı diyerek yorumlayıp sorunun özünü göremeyenler ve meydandan kaçanlar, kafaların uyuşuk kalmasına devam etmesine yardımcı oldukları gibi diğer taraftan da aldatmacaya alet olmaktalar. Defalarca batılılar tarafından zuhur ettirilen mehdi taslakları şu anda ortalıkta dolaşmaktadır. Bunu da görmezden gelerek aslında Allah’a ve peygamberine de hakarete alet olduklarının farkında bile değillerdir. Ne hikmettense hep fakirliğin içinde boğuşan toplumlar mehdi-mesih beklentisi içinde oluyorlar. Zenginliği yakalayanlar ise sadece burun kıvırıp geçmekteler.
Şiiler Allah’ın ordusunun neferleri olmak için Hazreti Muhammed’in soyundan gelen ayetullahlar veya benzerleri içinden bir mehdiyi beklerken, hiristiyanlar da Tanrı’nın krallığını kurmak için Hazreti İsa’nın yeniden bu dünyaya geleceğine ciddi ciddi inanmaktalar. Benzerlik sadece mübarek kişilerin kim olacağı üzerinde düşünmezsek tıpa tıp özdeş-eşdeş fikirlerdir. Ne hikmettense müslümanlar Hazreti Muhammed’in soyundan Ebu Leheplerin çıktığını ve mübarek Tebbet suresinin hala canlılığını koruduğunu görmüyorlar. Şahsiyetimizin gözünde de ayet mucivevi bir şekilde tecelli etmektedir.
Haçlı seferleri 4 asır sürdü beyinleri ve servetleri sömürdü. Milyonlarca beden bedelini ödedi. Sonunda ortaya milli devletler çıktı. Mehdi inancı ise bir hayale dayanmakta olduğundan bunu yok etmek de mümkün olmuyor. Güzel bir uyuşturucu gibi arada sırada tezahür edip kayboluyor. En son Birleşmiş Milletlerde konuşan İran Devlet Başkanı’nın kafasının etrafında zuhur etmişmiş. İnsanlık somut bir mehdi hayal kırıklığını yaşamadıkça, bu düşünce gerek İslam ve gerekse Hiristiyanlık dünyasında sürüp gidecektir.
HER NE HİKMETTENSE MEHDİ TASLAKLARI BANKA KURACAK KADAR DİLENCİLİK UZMANIDIR VERİR GÖZÜKÜRLER AMA TIRNAK VERMEZLER SÜREKLİ TOPLARLAR
Banka kuracak kadar zengin mehdi taslaklarımız ortalıkta dolaşırken son günlerde tüccarlara teslim ettiğimiz İslâm dinini onların emrindeki İslâm münevverlerinden almak gibi bir hatayı da ardından işliyoruz. Yahudiliği asırlarca meşgul eden ve 1948 yılında devleti kurarak fiilen sona eren mesih inancı, Hiristiyanlık ile devam etmekte 6 asır ardından gelen İslâm’a da bulaşarak bugün canlılığını muhafaza etmektedir. Hatta biz biraz daha şumullü bakarsak Cawa Adası Yogyakarta kenti 43 km. kuzeybatısındaki Borobudur Budist Tapınağı duvarlarndaki binlerce taş kabartma içinde İsa’dan altı asır önce gelen Buda’nın da mesih gibi zuhur edeceği beklentisinin işlendiğini de görmekteyiz. Benzerlik tıpa tıp denecek derecededir. Ama adlar değişiktir sadece.
Evet bu satırların yazarı mesihe (=mehdi) inanmaktadır. Hem de iliklerine kadar, o mesihin adını da buradan açıkça ilân etmektedir: Akıl. Beyin. İrade. Müşterek akıl. (Başlama; 16.6.2012. - 5.3.2012, Tangerang)