MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “ABD başkanı'nın Suudi Arabistan ziyaretinin üzerinden kısa bir süre sonra gelişmelerin ortaya çıkması etraflıca değerlendirilmesi, enine boyuna analiz edilmesi gerektiğini söyledi. Katar’a uygulanan tedbirlerin saldırgan, dayatmacı ve izole edici bulan Bahçeli;. "Bu tedbirlerin ABD’den bağımsız, İran’la da bağlantısız olduğunu düşünmek safça bir bakıştır” dedi. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM grup toplantısında yaptığı açıklamada; Şırnak Şenoba’da düşen helikopterde şehit olan 13 askere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyerek, Türkiye’yi hedefine alan pek çok tuzak ve oyunun varlığının gün gibi meydanda olduğunu söyledi.TERÖR BUMERANG GİBİDİRBahçeli; “Maskelerin ardına gizlenmiş uzun vadeli hesaplar tekrar güncellenmiş; sinsice, adice, aniden devreye alınmıştır. Terörizm vasıtasıyla ülkemizi köşeye sıkıştırmak, milli ve tarihsel varlığına çomak sokmak isteyen karanlık çevreler dur durak bilmeden kanlı ve kahredici faaliyetlerini ilerletmişlerdir. Şu hususu özellikle dile getirmeliyim ki, terör bumerang gibidir. Tutan eli mutlaka kıracak, destekleyicilerine eninde sonunda geri dönüp çarpacaktır. Bu bir tarih gerçeğidir. Dünya terörü konuşmaktadır. Anlaşılan o ki, daha uzun bir süre de konuşacaktır." dedi.TERÖRÜN BAHANESİ YOKTUR
“Durduğunuz kabahat, hepinize uğurlar olsun”Bahçeli, Alman askerlerin İncirlik Üssü’nden başka bir yere çekileceği kararına ilişkin ise şunları söyledi:YUVUZ HIRSIZ EV SAHİBİNİ BASTIRIR
MHP Genel Başkanı Bahçeli, son günlerde birbiriyle bağlantılı olduğuna kanaat getirdikleri iki önemli gelişmenin yaşandığına dikkat çekti. Bahçeli, bunlardan ilkinin 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece başlayan Rakka operasyonu, ikincisinin ise Körfez ülkeleri arasında yoğunlaşan gerilim ve Katar’a karşı alınan siyasi ve diplomatik ambargo kararı olduğunu söyledi.
“Rakka operasyonunun yöntemi sakattır”
“ABD’nin Rakka operasyonu öncesinde Türkiye’yi bilgilendirdiğini bizzat Başbakan Yıldırım ikrar ve ifade etmiştir. IŞİD kanlı bir terör örgütüdür ve Rakka’dan derhal temizlenmelidir. Buraya kadar pürüz yoktur. İtiraz eden de yoktur. Ne var ki, bir terör örgütüyle aynı türden bir başkasını kullanarak mücadele etmek ne akla, ne vicdana, ne de hukuka uyacaktır. IŞİD’e yönelik harekatta Suriye Demokratik Güçleri asıl ve öncelikli konumdadır. Bu yapılanmanın ana omurga ve gövdesini de pek tabii ABD’nin tepeden tırnağa silahlandırdığı YPG teşkil etmektedir. Rakka operasyonunun yöntemi sakattır. Başbakan Yıldırım da bu görüş ve noktadadır. ABD, YPG’ye verilen silahların ayrıntısını ülkemizle paylaşacağını duyurmuştur. İlaveten şeffaf olunacağının teminatını da vermeyi ihmal etmemiştir. Bu kapsamda aklımıza takılan sorular vardır: Bol keseden dağıtılan silahların ülkemizle paylaşılmasının anlamı nedir? Türkiye kanlı terör örgütüne silah vermeyin uyarısını üst üste yapıyor, fakat ABD kulağının üstüne yatıp verilen silahları paylaşacağız diyor. YPG’ye silah vermek PKK’ya vermek, namlular Türk milletine doğrultuluyor demek iken; ABD hala şeffaflıktan bahsedebiliyor. Bunların her yeri şeffaf olsa ne yazar, olmasa ne çıkar. Kato Dağı’na bakmak, mağaralardan çıkarılan silahları incelemek başlı başına kafidir. Dağlarımız, tıpkı şehirlerimiz gibi, adeta silah ve cephanelik haline dönüştürülmüştür. Katırla taşınması imkansız olan ağır silah ve mühimmatlar dağlara nasıl çıkarılmış, mağaralara nasıl saklanmıştır?Bu silahları kim temin etmiştir? Kato Dağı sanki silah fabrikası, sanki hain panayırıdır. Nitekim 19 Nisan’dan beri süren olağanüstü operasyonlar bunu göstermektedir. Çok güçlü ihtimaldir ki, sınırımızın hemen dibinde YPG’ye sunulan cinayet silahları, çok geçmeden ülkemize sokulmaktadır. Bir defa şunu hiç kimse unutmasın ki, dağ da bizim, ferman da bizim, yani Türk milletinindir. Dağlarda mesken tutmak için çırpınanlar, düne kadar şehirlere hendek açıp, bariyer dikip Türkiye’yi acıya ve gözyaşına boğan alçaklardır. Kazdıkları çukurlara gömülenler, şimdi de girdikleri mağara deliklerinde Allah’ın izniyle imha edileceklerdir.
RAKKA OPERASYONU DANIŞIKLI DÖVÜŞTÜR
“Katar’a uygulanan tedbirlerin ABD’den bağımsız, İran’la da bağlantısız olduğunu düşünmek safça bir bakıştır”
Sorunun yalnızca Rakka olmadığına değinen Bahçeli, “En son kimyasal silahla yıkılan Suriye’nin İdlib şehrinin yeni bir çatışma ve boğuşma alanı olması an meselesidir. Şimdiden silah yığınağı ve militan sevkiyatı taraflarca yapılmıştır. Bölge halkları kendi kaderlerine sahip çıkacak irade ve azmi göstermedikten, terör örgütleri kaynağında kurutulup yok edilmekten sonra Ortadoğu ve dünya terörizmin ceremesini çekmeye mahkum olacaktır. İşin düşündürücü yanı, bölge ülkeleri arasındaki irtibat ve işbirliği kanallarının tıkanmış olmasıdır. Cepheleşme sertleşmiş, derinleşmiştir. Dün, Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Libya terörizme destek sağladığı gerekçesiyle Katarla ilişkilerini kesmişler, deniz ve hava sınırlarını kapatmışlardır. Körfez buhran ve bunalım döngüsüne girmiştir. Günlerdir tırmanan kriz Katar’ın ablukaya alınmasıyla farklı bir duruma ulaşmıştır. ABD başkanının Suudi Arabistan ziyaretinin üzerinden kısa bir süre sonra bu gelişmelerin ortaya çıkması etraflıca değerlendirilmeli, enine boyuna analiz edilmelidir. Katar’a uygulanan tedbirler; saldırgan, dayatmacı, izole edicidir. Bu tedbirlerin ABD’den bağımsız, İran’la da bağlantısız olduğunu düşünmek safça bir bakıştır. Suudi Arabistan’dan Basra Körfezi’ne uzanan bir yarımada olan Katar’ın tecrit edilmesi beklenmedik, öngörülmedik hadiselere kapı açabilecektir. Bu kapsamda İran’ın kuşatmaya alındığı, Katar’a uygulanan yaptırımlarla yeni bir sıcak temas ve çatışma atmosferinin doğduğunu söylemek temelsiz bir yorum olmayacaktır.BU TAVSİYE ANLAMLI VE YERİNDEDİRTürkiye, bölgesel barış, güvenlik ve istikrar bakımından kayda değer bir pozisyonu olan Körfez İşbirliği Konseyi üyelerinin kendi aralarındaki görüş ve yaklaşım farklılıklarını diyalog yoluyla çözmelerini tavsiye etmiştir. Çok yönlü, çok aktörlü tehditlerin olduğu bir dönemde, bu tavsiye anlamlı ve yerindedir. Ülkemizin, İslam İşbirliği Teşkilatının zirve dönem başkanı olarak devreye girip katılaşan kriz düğümünü çözme konusunda yapıcı katkılar sunmasında yarar vardır. ABD Başkanı’nın Riyat’taki kılıç danslı silah anlaşması, dileğim odur ki, Körfez ülkelerine, tüm Ortadoğu’ya daha şiddetli bir darbe olarak inmesin, tarihi ve kültürel miraslara kast etmesin” dedi.
Asya’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Amerika’ya kadar insanlık terörün vahim, maliyeti son derece yüksek sonuçlarıyla karşı karşı olduğunu kaydeden Devlet Bahçeli; "Terör demek canilik, cehalet ve cinayet demektir. Terör demek insanlık değerlerine karşı topyekun savaştan başka bir anlama gelmeyecektir. Terörizm kör bir testere, terörist ise kendi türüne kast etmiş seri katildir. Terörün dini, milliyeti, kimliği, aidiyeti, yöresi, yurdu, hepsinden mühimi de bahanesi yoktur, asla da olamayacaktır.” diye belirtti.BU PİŞKİNLİK BU GAFİLLİK NASIL YORUMLANMALIDIR?Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye ziyaretine de değinen Devlet Bahçeli, “Almanya Dışişleri Bakanı Türkiye’ye gelmeden megafon siyaseti sona ermeli mesajı verirken, dünkü açıklamasında da hala ülkesinde saklanan hain FETÖ’cülerle ilgili ‘delillere ihtiyaç var’ demiştir. Megafon siyasetine heves eden var mıdır bilemem; ama melez ve melanet siyasi duruş ve tasavvurun fazla sayıda taliplisi olduğu gözümüzden kaçmamıştır. Bu bakan bilmelidir ki, en büyük delil 249 vatan evladının şehadeti, 2 bin 195 vatan evladının yaralanmasıdır. Delil 15 Temmuz gecesindeki tüm Türkiye’dir. Almanya’da iltica kararlarını bağımsız mahkemeler veriyormuş. Söz konusu bakanın iddiası budur. Peki, Türkiye’de tutuklu bulunan terörist sevici sözde gazeteciyle ilgili kararın siyaset tarafından verilmesi nasıl beklenmekte, böyle bir yanlışa nasıl düşülmektedir? Teröristlerin iltica talepleri konusunda topu mahkemelere atan Alman zihniyeti, Türkiye’deki mevcut ve malum sözde gazeteciyle ilgili kararın nerede verileceğini zannetmektedir? Bu pişkinlik, bu gafillik nasıl yorumlanmalıdır? Türkiye Cumhuriyeti egemen bir devlettir. Kendi kararını kendi verecek güç ve bağımsız iradeye sahiptir. Ona buna pabuç bırakmayacaktır” dedi.
Bahçeli; “Hans ölürken kıyamet kopar, John ölürken dünya ayağa kalkar, ama Mehmet vurulup Hasan toprağın koynuna girerken kimseden çıt çıkmaz” dedi.
“Durduğunuz kabahat, hepinize uğurlar olsun”Bahçeli, Alman askerlerin İncirlik Üssü’nden başka bir yere çekileceği kararına ilişkin ise şunları söyledi:YUVUZ HIRSIZ EV SAHİBİNİ BASTIRIR
“İpini koparanın, canı sıkılanın, keyfi yetenin, kafasına göre kafileler halinde gelip tur atacağı, fitne tohumları ekeceği, gizli hedefleri için basamak yapacağı yer değildir İncirlik. Bir devlet geleneğimiz vardır. Teamüllerimiz vardır. Ülkeler arasında kurduğumuz köprüler, ittifaklık hukuku kapsamında üstlendiğimiz sorumluluklar vardır ve bunlar elbette tek taraflı işleyemeyecektir. Alman parlamenterlerin İncirlik Üssü’nü ziyaret etmek istemeleri iyi niyetli, karşılıklı anlayış, çıkar ve yardımlaşmaya dayanıyorsa, doğal olarak bunda herhangi bir mahsur olmayacaktır. Lafta kalmasını temenni etmediğimiz dostluk hukukunun gereğini Almanya yerine getiriyorsa diyecek bir şey de yoktur. Yok eğer, nalıncı keseri gibi hep kendisine yontuyorsa, kimse kusura bakmasın, buna da müsaade edilmemeli, edilmeyecektir.HERKES KENDİ İŞİNE BAKMALIDIRTürkiye’nin haklı talep ve tezleri göz ardı edilip, yavuz hırsız ev sahibini bastırır misalince, İncirlik ziyaretine verilmeyen izni eleştirmek abesle iştigaldir. Hükümetin İncirlik Üssü konusunda göstermiş olduğu hassasiyet ve haysiyetli tavır bize göre son derece isabetlidir. Almanya Dışişleri Bakanı’na Konya’daki NATO Üssü’nü ziyaret etmeleri konusunda açık çek verilmiştir. Ancak yine gözleri doymamıştır. Alman bakan diyor ki, ‘Türkiye bu durumda Alman askerlerini İncirlik’ten çıkarmak zorunda olduğumuzu anlamalı.’ Türkiye’nin neyi nasıl anlayacağını tayin ve tespit makamı bir yabancı hükümet mensubunun işi ve görevi değildir. Herkes kendi işine bakmalıdır. Biz anlayacağımızı anladık, göreceğimizi de zaten gördük. Herkes eğer varsa aklını kendine saklamalıdır. Alman askerleri bu hafta veya gelecek hafta çekilecekmiş, diyeceğimiz odur ki, durduğunuz kabahat, hepinize uğurlar olsun. Başka ülke bulacaklarmış, ne oyalanıyorsunuz, neyi bekliyorsunuz, niye zaman kaybediyorsunuz? Ayağınızın turabı olalım, aman nereye gidiyorsunuz denileceği herhalde düşünülmüyor, hesap edilmiyordur. Yetmezse Konya’dan da tası tarağı toplar en yakın zamanda Ürdün’e mi gidiyorsunuz, Fizan’a mı gidiyorsunuz, ardınıza bakmadan çeker gidersiniz.”KÖRFEZ ÜLKELERİ
MHP Genel Başkanı Bahçeli, son günlerde birbiriyle bağlantılı olduğuna kanaat getirdikleri iki önemli gelişmenin yaşandığına dikkat çekti. Bahçeli, bunlardan ilkinin 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece başlayan Rakka operasyonu, ikincisinin ise Körfez ülkeleri arasında yoğunlaşan gerilim ve Katar’a karşı alınan siyasi ve diplomatik ambargo kararı olduğunu söyledi.
“Rakka operasyonunun yöntemi sakattır”
“ABD’nin Rakka operasyonu öncesinde Türkiye’yi bilgilendirdiğini bizzat Başbakan Yıldırım ikrar ve ifade etmiştir. IŞİD kanlı bir terör örgütüdür ve Rakka’dan derhal temizlenmelidir. Buraya kadar pürüz yoktur. İtiraz eden de yoktur. Ne var ki, bir terör örgütüyle aynı türden bir başkasını kullanarak mücadele etmek ne akla, ne vicdana, ne de hukuka uyacaktır. IŞİD’e yönelik harekatta Suriye Demokratik Güçleri asıl ve öncelikli konumdadır. Bu yapılanmanın ana omurga ve gövdesini de pek tabii ABD’nin tepeden tırnağa silahlandırdığı YPG teşkil etmektedir. Rakka operasyonunun yöntemi sakattır. Başbakan Yıldırım da bu görüş ve noktadadır. ABD, YPG’ye verilen silahların ayrıntısını ülkemizle paylaşacağını duyurmuştur. İlaveten şeffaf olunacağının teminatını da vermeyi ihmal etmemiştir. Bu kapsamda aklımıza takılan sorular vardır: Bol keseden dağıtılan silahların ülkemizle paylaşılmasının anlamı nedir? Türkiye kanlı terör örgütüne silah vermeyin uyarısını üst üste yapıyor, fakat ABD kulağının üstüne yatıp verilen silahları paylaşacağız diyor. YPG’ye silah vermek PKK’ya vermek, namlular Türk milletine doğrultuluyor demek iken; ABD hala şeffaflıktan bahsedebiliyor. Bunların her yeri şeffaf olsa ne yazar, olmasa ne çıkar. Kato Dağı’na bakmak, mağaralardan çıkarılan silahları incelemek başlı başına kafidir. Dağlarımız, tıpkı şehirlerimiz gibi, adeta silah ve cephanelik haline dönüştürülmüştür. Katırla taşınması imkansız olan ağır silah ve mühimmatlar dağlara nasıl çıkarılmış, mağaralara nasıl saklanmıştır?Bu silahları kim temin etmiştir? Kato Dağı sanki silah fabrikası, sanki hain panayırıdır. Nitekim 19 Nisan’dan beri süren olağanüstü operasyonlar bunu göstermektedir. Çok güçlü ihtimaldir ki, sınırımızın hemen dibinde YPG’ye sunulan cinayet silahları, çok geçmeden ülkemize sokulmaktadır. Bir defa şunu hiç kimse unutmasın ki, dağ da bizim, ferman da bizim, yani Türk milletinindir. Dağlarda mesken tutmak için çırpınanlar, düne kadar şehirlere hendek açıp, bariyer dikip Türkiye’yi acıya ve gözyaşına boğan alçaklardır. Kazdıkları çukurlara gömülenler, şimdi de girdikleri mağara deliklerinde Allah’ın izniyle imha edileceklerdir.
RAKKA OPERASYONU DANIŞIKLI DÖVÜŞTÜR
KATAR İLE İLİŞKİLERİNİ KESMİŞLER
“ABD’nin YPG’yle aynı kareye girmesi, el ele tutuşup IŞİD’in üstüne gitmesi Türkiye’ye güç gösterisi, tuzak kurulmasıdır” diyen Bahçeli, “İşin özünde YPG neyse IŞİD odur. PKK eşittir FETÖ’dür. Yılanın yılanı soktuğu nerede görülmüştür? Akrep yuvasına bir akrebin daha girmesi neyi değiştirecektir? Her hain korkak, her korkak satılık, her satılık da uşaktır. IŞİD’in Rakka’dan Palmira’ya hareket etmesi için YPG’nin IŞİD’le anlaşarak güvenli koridor açtığı iddiaları son günlerde yoğunluk kazanmıştır. Rusya Dışişleri Bakanı bu görüştedir. Türkiye’nin de bu soysuz ilişkiyi takip ettiği anlaşılmaktadır. Eğer bu doğruysa, ulaşacağımız sonuç şu olacaktır: Rakka operasyonu danışıklı dövüştür. Terör örgütleri perde gerisinde beklendiği gibi dayanışma ve işbirliği içindedir. Sınırlarımızın diğer yakasında binlerce masumun kanı ve canı üzerinden pazarlıklar, stratejiler, arayışlar, senaryolar, kısaca kanlı bir tiyatro sahnelenmektedir. ABD’nin YPG’yle ilişkisi taktiksel ve dönemselmiş. Sahada işi bitince buruşturup bir kanara atacakmış. Bunların hepsi boş laf, hepsi teneke gürültüsü, asılsız ve anlamsız tesellidir. Terörizmle küresel çapta mücadele edilmesi, bu kafayla gidilmesi halinde imkansızdır. Şayet etkili ve çok boyutlu bir terörizmle mücadele planlanıp yürütülecekse, başta ABD ve batılı devletler olmak üzere, her ülke elindeki kanı yıkamalı, özeleştiri yapacak cesareti gösterebilmelidir. Haine hain, zalime zalim, teröriste terörist denilmedikçe; insanlık huzur ve barışa uzun yıllar özlem duymayı sürdürecektir” diye konuştu.
“Katar’a uygulanan tedbirlerin ABD’den bağımsız, İran’la da bağlantısız olduğunu düşünmek safça bir bakıştır”
Sorunun yalnızca Rakka olmadığına değinen Bahçeli, “En son kimyasal silahla yıkılan Suriye’nin İdlib şehrinin yeni bir çatışma ve boğuşma alanı olması an meselesidir. Şimdiden silah yığınağı ve militan sevkiyatı taraflarca yapılmıştır. Bölge halkları kendi kaderlerine sahip çıkacak irade ve azmi göstermedikten, terör örgütleri kaynağında kurutulup yok edilmekten sonra Ortadoğu ve dünya terörizmin ceremesini çekmeye mahkum olacaktır. İşin düşündürücü yanı, bölge ülkeleri arasındaki irtibat ve işbirliği kanallarının tıkanmış olmasıdır. Cepheleşme sertleşmiş, derinleşmiştir. Dün, Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Libya terörizme destek sağladığı gerekçesiyle Katarla ilişkilerini kesmişler, deniz ve hava sınırlarını kapatmışlardır. Körfez buhran ve bunalım döngüsüne girmiştir. Günlerdir tırmanan kriz Katar’ın ablukaya alınmasıyla farklı bir duruma ulaşmıştır. ABD başkanının Suudi Arabistan ziyaretinin üzerinden kısa bir süre sonra bu gelişmelerin ortaya çıkması etraflıca değerlendirilmeli, enine boyuna analiz edilmelidir. Katar’a uygulanan tedbirler; saldırgan, dayatmacı, izole edicidir. Bu tedbirlerin ABD’den bağımsız, İran’la da bağlantısız olduğunu düşünmek safça bir bakıştır. Suudi Arabistan’dan Basra Körfezi’ne uzanan bir yarımada olan Katar’ın tecrit edilmesi beklenmedik, öngörülmedik hadiselere kapı açabilecektir. Bu kapsamda İran’ın kuşatmaya alındığı, Katar’a uygulanan yaptırımlarla yeni bir sıcak temas ve çatışma atmosferinin doğduğunu söylemek temelsiz bir yorum olmayacaktır.BU TAVSİYE ANLAMLI VE YERİNDEDİRTürkiye, bölgesel barış, güvenlik ve istikrar bakımından kayda değer bir pozisyonu olan Körfez İşbirliği Konseyi üyelerinin kendi aralarındaki görüş ve yaklaşım farklılıklarını diyalog yoluyla çözmelerini tavsiye etmiştir. Çok yönlü, çok aktörlü tehditlerin olduğu bir dönemde, bu tavsiye anlamlı ve yerindedir. Ülkemizin, İslam İşbirliği Teşkilatının zirve dönem başkanı olarak devreye girip katılaşan kriz düğümünü çözme konusunda yapıcı katkılar sunmasında yarar vardır. ABD Başkanı’nın Riyat’taki kılıç danslı silah anlaşması, dileğim odur ki, Körfez ülkelerine, tüm Ortadoğu’ya daha şiddetli bir darbe olarak inmesin, tarihi ve kültürel miraslara kast etmesin” dedi.