Erciyes’e Kurultay’a katılmak üzere bir ilçemizden yola çıktık. Ekibin sorumlusu olarak aldım mikrofonu, herkese hayırlı yolculuklar diledikten sonra:
-Şu andan itibaren kalın doğramayı yasakladım, dedim. Sordu birisi:
-Hocam kalın doğrama nedir?
-Sövme… Sövmeden cümle kuramıyorsunuz. Bu, bize yakışmaz, çirkin oluyor, dedim.
Havza’ya yaklaştığımız sırada bir kamyon hatalı sollama sonucu az daha otobüsümüze çarpacaktı. Zar zor kurtulunca, baktım kimsede ses soluk yok:
-Kalın doğrayın lan, deyiverdim.
Kısaca kalın doğramanın da bir yeri ve zamanı varmış meğer…
***
1970’ler. Meclis başkanı seçilemiyor. Bir sidik yarışı, “bana yâr olmayan kahrolsun…” kör inadı… AP, CHP ile uzlaşmıyor… CHP birinci parti ama Meclis çoğunluğu yeterli değil….
MHP Genel Başkanı Sayın Türkeş haber gönderir, CHP’den üç isim belirlenir ve MHP’ye bildirilir. Zonguldak milletvekili Cahit Karakaş MHP’nin oylarıyla başkan seçilir.
Yine Sayın Türkeş’in “Milletimiz tabanda çok gergin. Toplum bu gerginliği sürdüremez. Yukarıda bir yumuşama milletimizi rahatlatır” önerisiyle CHP-MHP arasında hükümeti kurma görüşmeleri yapılır…
Rahmetli Gün Sazak ve CHP’den Vedat Dalokay görüşmeleri yürütürler…
Bir zaman sonra Ecevit şu cevabı verir:
“Çok yerinde bir teklifti. Olsa ülke için yararlı olurdu. Partim buna hazır değil, CHP’de bölünme olmasından korkuyorum…”
Kaldı ki aynı Ecevit Erbakan’ın Millî Selamet Partisi’yle ortak hükümet kurmuş, çok da çatlak ses çıkmamıştı…
Yıl 1991, SHP ve DYP ortak hükümeti iş başında. Alparslan Türkeş’in MHP’si bu hükümete güvenoyu verir. Bu güvenoyu, parti içerisinden ve dışarıdan anlamsız bulunur.
Muhalefet etmeyi, iktidardakilere “kırmızı ayran icat ettirmek” zanneden bir zihniyet vardır bu ülkede.
“Leyla Zana’nın içinde yer aldığı bir hükümete nasıl güvenoyu verir MHP” diye aklı ipoteklenmiş bir zümre ayrılır, gider MHP’den, parti kurar…
1999’da Rahşan Ecevit’in çok çirkin bir çıkışı olmuştur ülkücülere karşı. Ecevit bile sesini çıkaramamış kısmen özür dilenmiş, MHP, DSP ve ANAP’ın da içinde yer aldığı 57. Cumhuriyet Hükümetinin kurulmasında aktif rol oynamıştır.
Bu hükümet, Cumhuriyet Tarihinin en uzun ömürlü koalisyon hükümeti olmuştur.
Sayın Ecevit’in rahatsızlığı gün geçtikçe ağırlaştığı dönemde MHP’li Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un tepkisi ile tedavide değişiklik yapılmış, Sayın Başbakan’ın durumunda kısmen iyileşme görülmüştür.
Sayın Bahçeli’ye başbakanlık yakıştıranlar olmuş, o, densizlerin bu oyununa gelmemiştir.
Gazeteler “ABD Irak’a vuracak, başbakan kim olmalıdır” sorularını manşet yaparken Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller ayrı ayrı “Ben Başbakan olmalıyım” yarışındadır.
DSP, içine sokulmuş Truva Atı Kemal Derviş, İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan tarafından kabak gibi ikiye ayrılmış, yine kamuoyu “Ecevitsiz ve MHP’siz Hükümet” dayatmasına mecbur edilmiştir….
Milletin meclisinde dalavere çevrilmesine izin verdirmemek adına Bahçeli’nin erken seçim çağırısı ile demokrasilerin olmazsa olmazı sandık işaret edilmiştir…
O günlerde “Toprak işleyenin, su kullananın” diye bütün Marksistleri ülkenin başına bela eden bir Ecevit vardır. Bu Ecevit’le Erbakan’ın MSP’si 1973 Seçimleri sonrasında hükümet kurar ama
MHP’nin, aşırılıklarından sıyrılmış Ecevit’le 99’da hükümet kurmasını diline dolar, şiddetli bir mahalle baskısı uygular MHP tabanına bu dümbükler…
Kendileri bütün icracı bakanlıkları alarak sonraki yılların zenginlerini oluşturmuş, çıkarılan af kanunu ile bütün bölücü unsurlar dışarı salınmış olmasına rağmen MHP’nin aynı şahısla hükümet olmasını insafsızca eleştirmişlerdir…
Bu ülkede hükümet ile devletin farklı organizasyonlar olduğunu kavrayamamış nice siyaset güdükleri vardır.
Muhalefet, iktidarın her yaptığına karşı çıkmazsa ihanet etmiş gibi anlaşılmaktadır maalesef…
Herkes ustasına, hocasına, liderine benzer.
En kara günde CHP ile devletin işleyişi konusunda anlaşan Alparslan Türkeş, AP ile ortak hükümette yer alınca CHP’liler mahalle baskısındadır.
En azgın döneminde Ecevit’in başında bulunduğu CHP ile Hükümet olan MSP (Millî Görüş) zümresi 99’daki Ecevitli koalisyona katılan MHP’ye mahalle baskısı kurmuşlardır.
Devlet geleneği felsefesini lideri Türkeş Bey’den alan Sayın Bahçeli 99’da Ecevit’le hükümet olurken “cici çocuk”, 15 Temmuz sonrasında milli ve özellikle dış politika konularında Hükümetin yanında yer alınca “Payanda, makam düşkünü…” diye yaftalanmaktadır CHP’lilerce.
Makam düşkünü adam, çeyrek buçuk Ecevit’in yerine başbakan olmayı istese kim engel olabilecekti?...
ABD ve uluslararası üst akılın ajanı Kemal Derviş ve ekibine fırsat vermemiş, kapalı kapılar arkasında ülkeye tuzak kurulmasını engellemiş, 2002’de meclis dışı kalarak partisi adına bedel ödemiş, ancak çizgisinde kırıklık yaşamamış bir kadrodan ve genel başkanından söz ediyoruz.
Bu günleri, gidenleri, gidenlerin arkasındakileri iyi anlayabilmemiz için bilinmesi gerekenleri özetlemeye çalıştım…
Herkes kapasitesi kadar kavrar.
Aklına kilit vurup “İnadım inat, adım Kel Murat” diyenlere sözümüz yoktur.
Kalın doğrama yapmadan derdimizi anlatmalı, karşımızdakileri anlamaya çalışmalıyız.
Kendisine kalın doğratacak kamyon şoförü olmamak çok önemlidir.