Cumhuriyet'in ilân edilişinin yeni bir yılını daha idrâk ediyor ve kutluyoruz. Bu münâsebetle,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün bu husustaki sözlerini bir daha gözden geçirmeye çalıştım.
Müşâhede ettim ki, Atatürk'ün, en çok kullandığı kelime, "Türk" kelimesidir ve bunu, "Türk Milleti" veya "Büyük Türk Milleti" tamlamalarıyla söylemiştir.
"Türk" kelimesini, o kadar çok terkipte kullanmıştır ki, hayret etmemek mümkün değil!..
Meselâ; Türk milleti, Türk kadını, Türk ordusu, Türk gençliği, Türk istiklâli, Türk istikbâli, Türk halkı, Türk ırkı, Türk anası, Türkün kuvvetli ayakları altında..., Osmanlı Türklüğünden Selçuk Türklerine..., Yüksek Türk, Türk milliyetçisiyiz, Türk...öğün, çalış, güven, Türk çocuğu, Türk birliği, Türk vatanseverliği, Türk kudret ve kaabiliyeti, Türk toprakları, Biz Türkler,Türk âlemi, Türk tarihi, Türk Cumhuriyeti, Türk kahramanlığı, Türk kültürü, Türkün haysiyet , izzetinefis ve kaabiliyeti çok yüksektir, Türkler demokrat, hür ve..., Türk dili, Türklerin vatan sevgisiyle dolu.., Türk askeri, Türk vatanı, Benim hayatımda yegâne servetim Türklüğümdür, Bizim için Türklük esastır, Türk ve İslâm Türkiye devleti.., Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı...bunlardan sâdece birkaç örnektir.
Bunun ardından, en çok kullandığı kelimelerin başında, hiç şüphesiz ki, "millet" kelimesi gelir. Dîğerlerini de şöyle sıralayabiliriz: İstiklâl, hürriyet, istikbâl, cumhuriyet, şart, milliyetçilik, vatan, müstakil, millî, hâkimiyet, gençlik, millî birlik, demokrasi, adâlet...
Hemen şunu ifade etmeliyim ki; Atatürk'ün kullandığı kelimelerin çoğu, bugün, maalesef, bir takım kişiler tarafından yaz-boz tahtasına çevrilmiş; Atatürk, bunları, asla söylemediği hâlde O'na mal edilerek, bilhassa çocuklarımıza ve gençlerimize 'zorla' söylettirilmiş ve söylettirilmektedir. Bu hususta, her seviyeli okul kitaplarımızın gözden geçirilmesi yeterlidir.
Meselâ; millet yerine ulus; millî yerine ulusal; istiklâl yerine bağımsızlık; hür yerine özgür; hürriyet yerine özgürlük; medenî yerine uygar; medeniyet yerine uygarlık; hâkimiyet yerine egemenlik, şart yerine koşul, fert yerine birey, hayat yerine yaşam, tabiat yerine doğa; tabiî yerine doğal; eser yerine yapıt ...kelimeleri getirilerek, Atatürk'ün söyleyişindeki ve hitabetindeki ihtişam zedelenmiş, bozulmuş hattâ tahrip edilmiştir.
Bu kısa girişimizden sonra, Atatürk'ün, Cumhuriyet'ten ne anladığını ve Cumhuriyet idâresine niçin çok önem verdiğini kendi ifadeleriyle sunmak istiyorum:
Önce; işin esasının kavranması bakımından, Atatürk'ün Cumhuriyet'in Onuncu Yıl Nutku'ndaki şu cümlelerin iyi tahlil edilmesi gerektiğini söylemem gerekiyor.
Diyor ki:
"Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu, en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!..
Bu anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım,
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir.
Bundaki muvaffakiyeti Türk Milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz."
Atatürk; "büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak", yapılan "işlerin en büyüğü"nün "temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyeti" olduğunu söylüyor.
Büyük bir mensubiyet duygusuyla, "büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak", bu Cumhuriyet'i kurmaktan ve onu, onuncu yılına ulaştırmaktan "derin sevinç ve heyecan" duyuyor; hem Türk Milletine mensubiyetle ve hem de, "Bundaki muvaffakiyeti Türk Milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz" diyerek, "muvaffakiyeti" sâdece kendisine değil, onu, kendisiyle birlikte bu mücâdeleyi verenlerle 'paylaşmak' suretiyle herkesle iftihar ediyor.
Daha evvel, başka bir yazımda da ifade ettiğim gibi; "İlk cumhuriyet, ABD'de 4 Temmuz 1776'da; ardından, F(ı)ransa'da 1789'da ilân edilmiştir. Bunların cumhuriyetlerinin temelinde kapitalizm rol oynamaktadır; halbuki, daha sonraki dönemlerin cumhuriyetlerine baktığımızda ise, onlarınkine sosyalizm (adı altında komünizm), hattâ bâzılarında da "İslâm" kelimesi kendisini gösterir.
Bu devletler; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti gibi komünist kızıl rejimler; İran İslâm Cumhuriyeti ve Libya Halk Sosyalist Cemâhirîyesi gibi ne olduğunu pek anlayamadığımız, mânâları, gizli niyetlerde saklı karmaşık "cumhuriyetler"dir."
(Bknz: M. Halistin Kukul, Cumhuriyet, Olay Gazetesi, 29 Ekim 2011, Sf. 13; Bizim Ece Dergisi, Mart-Nisan 2012, Sf. 29-30)
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nin başlangıcındaki: "Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir..."
Ve sonundaki: "Ey Türk istikbâlinin evlâdı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda mevcuttur."
Cümlelerinde yaptığı tavsiye, verdiği güven duygusu, mâzî ile irtibatlı olarak gösterdiği isâbetli hedef, her yaşanan gün, biraz daha önemini artırmaktadır.
Atatürk'e göre en önemli üç şey: "Türk istikbâlinin evlâdı" , "Türk istiklâli" ve "TürkCumhuriyeti"dir.
Bu üç şey; Türk genci, hangi hâl ve şart içersinde bulunursa bulunsun, "ilelebet muhafaza ve müdafaa " edileceklerdir.
Bu vesîleyle, Atatürk'ün, değişik zamanlarda, Cumhuriyet hakkında söylediği bâzı sözlerini nakletmekte fayda görüyorum:
* "Cumhuriyet, fazilet ve ahlâka müstenit bir idâredir."
* "Benim nâçiz vücûdum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet pâyidar kalacaktır."
* "Türk Milletinin tabiat ve şiarına en mutabık olan idâre Cumhuriyet idâresidir."
* "Benim Türk Milletine, Türk Cumhuriyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir."
* "Doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur."
* "Memleketin umûmî hayatında orduyu siyasetten tecrit etmek ilkesi, Cumhuriyetin daima söz ettiği bir esas noktadır. Şimdiye kadar takip olunan bu yolda, Cumhuriyet orduları, vatanın emin ve metin hâmisi olarak hürmet ve kuvvet mevkiinde kalmışlardır."
* "Muallimler, yeni nesli, Cumhuriyetin fedâkâr muallim ve mürebbileri, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil sizlerin eseri olacaktır."
* "Cumhuriyet; fikren, ilmen, bedenen kuvvetli seciyeli muhafızlar ister."
* "Hiçbir zaman aklınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet, sizden "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller ister."
* "Ey yükselen yeni nesil...İstikbâl sizindir. Cumhuriyeti biz tesis ettik; onu i'lâ ve idame ettirecek sizsiniz."
Bu kısa îzah ve örneklerden de anlaşılacağı üzre; Türk Cumhuriyeti'nin esasları, başka cumhuriyetlerinkinden çok faklıdır. Çünkü; bir mefhumun içini dolduran temel unsur, her millete mahsus "millî kültür"dür. Böylece, bizim Cumhuriyetimizin içini, Atatürk'ün ifadesiyle "Türk kahramanlığı " ve " yüksek Türk kültürü" doldurmaktadır.
Türk millî kültürünün temelini de, dînî, lisânî, askerî , iktisâdî ve her türlü sosyal tavırların ortaya koyduğu müşterek vasıflar teşkil eder. Atatürk, bunu, bir idârî sistem için, "Milletinin tabiat ve şiarına en mutabık olan idare Cumhuriyet idaresidir" diye ortaya koyar. (1924)
Tabiî ki; bunun bir de sebebi vardır ki, onu da Atatürk şu sözüyle pekiştirir: " Cumhuriyet, fazilet ve ahlâka müstenit bir idaredir." (1925)
Demek ki; "Türk milletinin tabiat ve şiarına en mutabık idare"nin Cumhuriyet idâresi oluşu, bu idârenin "fazilet ve ahlâka müstenit bir idâre" oluşundandır.
Başka milletlerin Cumhuriyetinden, bizimkinin farkı budur ve bu olmalıdır!..Buna, herkesin dikkat etmesi gerekir!..