Sene 2007. Halep olimpiyat stadının açılış töreninde, Esat ve dönemin Türk Başbakanı’nın el ele kardeşlik mesajları verdiği sahne hala hafızamda canlı duruyor. Fenerbahçe Futbol takımı yedek ağırlıklı bir kadro ile dostluk maçı oynamıştı ve dostça geçen maç berabere bitmişti.
Bugün ABD, Ortadoğu’da kendi çıkarları doğrultusunda IŞİD’e karşı bir operasyon planı üzerinde çalışırken doğal olarak bütün müttefikleri ile aynı çizgide olmak istiyor, bizim hükümetimiz “esed’i es geçmeyelim” diyor. Nankör kardeşlik.
Kobani’de pkk’lı teröristler kıyıma uğradı diye kendini bilmezin biri alenen isyan çağrısı yapıyor ve güzel yurdum bir anda savaş alanına dönüyor. Bir şekilde yapılanların yanlış olduğu halka bildirilmeli, hükümetimiz derin bir strateji ile çözümü buluyor ve Ege bölgesinde, İç Anadolu’da akil adam gezdiriyor.
En az liderleri kadar kahpe olan teröristler tarafından sokak ortasında askerlerimiz şehit ediliyor, canımız evladımız bir astsubayın başına Pazar yerinde ateş edilerek şehit ediliyor, hükümetin yüksek müsaadeleriyle Kobani’ye peşmergeler geçiriliyor, pkk’lı teröristlere silah dağıtılıyor, en küçük bir yanlış ifadede bile tepkisini ortaya koyan şehit aileleri derneği ses çıkarmıyor, ilginç.
Delillerin havada uçuştuğu bir ortamda, sırasıyla 25 Aralık, 17 Aralık davaları kapatılırken diğer tarafta“makul şüphe” üzerine kişi ve şirketlerin mal varlığına el koymaktan bahsediliyor.
Devlete hizmet için kendini adamış emniyetin güzide personelini mübarek Ramazan ayında sahur baskını ile içeri al, acem zarrap “ben hastayım, hastaneden geliyorum” diyerek, ifade vermeden elini kolunu sallayarak çıkıp gitsin. Bakan çocuğu “size söyleyecek herhangi bir sözüm yok” desin. Kaldı ki, emniyet mensuplarını içeri almak için ayağına çağıranlar, bakan çocuğunun ve acem zarrapın ayağına milletvekillerini gönderdi. Çok yaşayın emi.
Cumhurbaşkanı, yetkisi dâhilinde, dört HSYK üyesini atarken kendi avukatını ve bağlarını koparamadığı asla koparamayacağı partisine hizmet eden insanları seçsin. Bu ülkede yaşamak için çok sabırlı olmak gerekiyor, çok geniş olmak gerekiyor. Siyasetin çivisi çıkmış, ahlak zaten yok.
Adım gibi emin olduğum bir realite var. Zalim, mesleğinden asla vazgeçmez. Birçok insanın hatta grubun gözden kaçırdığı başka bir gerçek ise, zulmeden yani zalim mesleğini icra ederken insan ya da grup ayırmadan sıra kimde ise zehrini boşaltmaktan geri durmaz. Bana dokunmaz diyenler bir gün acı gerçeği görürler.
Hepimizin malumu olduğu üzere Nur külliyatına devlet el koydu. Yani basım hakkını üstlendi. Hizmet hareketi dışında kalanların hala sesinin çıkmaması anlaşılır gibi değil. Hükümetin bu yanlış tavrından döneceğini temenni ederek sözü üstad N.Fazıl Kısarürek’e (*) bırakıyorum. Saygılarımla.
Kesildi mi yoksa ardı, arkası,
Nur diyarından kol kol gelenlerin?
Yetmez mi ampulün nura cakası,
Başları dönmez mi gökdelenlerin?
(*) MERCEK şiiri / N.F.KISAKÜREK