“Kutsal sözcüklerin tohumunu ektim yeryüzüne,
Çok geçmeden kötülükler silinecek,
Savaşçılar ölecek, taşlar toprak olacak;
Çok geçmeden anlı şanlı krallar,
Kuru güz yaprakları gibi savrulacak:
Her tufanda, binlerce Nuh gemisi şu sözlerimi yankılatacak:
Ekilen tohumlar ürün verecek.”
Wilhelm REİCH (Dinle Küçük Adam kitabından)
Dinle küçük adam, Wilhelm REİCH tarafından yazılmıştır. Felsefe kitabı olduğu gibi başucu kitabıdır, aynı zamanda. Yaklaşık altmış yıldır insanların kitaplığında gururla durur.
Şimdi sözlerim sana, küçük adam.
Ben bu kitabı defalarca okudum. Senin okumadığını biliyorum. Sen otlarla bozmuşsun kafayı, başka bir şey bilmiyorsun.
Dinle küçük adam, sana aslında söyleyecek kitaplar dolusu sözüm var ama en kısa yoldan bitirmeye çalışacağım.
Ben sana bu cümleleri gecenin üçünde yazarken senin de uyuyamadığını biliyorum.
Seni, en az kendim kadar iyi tanıyorum. Aklıma geldikçe duygudaşlık (empati) yapıyorum. Gayriihtiyarî, dilimden “aman Allah’ım” diye bir nida çıkıyor. Haline çok üzülüyorum.
Senin beyninden geçen, kendi kendine kurduğun cümleler benim dilimden dökülüyor.
Dinle küçük adam, ne çok isterdin, çocukluğuna dönmeyi, küçük adam yerine küçücük bir çocuk olmayı. Hiç olmazsa an azından birkaç yıl da olsa geriye dönebilmeyi. Geriye dönüş olmadığını bilmek ne acı değil mi? “Nasıl kurtulurum” diye soruyorsun kendine.
Ne diyor, Wilhelm REİCH, “sana ancak sen yardım edebilirsin. Çıkış yollarını, gururunun tıkadığını görmek ne kötü değil mi?
Hırs dedikleri şey hakkında ne vaazlar dinledin oysa ama bugün kendin de görüyorsun, hırslarına mağlup oldun.
“Dostumun düşmanı, düşmanımdır” diyerek sana yaranmaya çalışanları peş peşe uzaklaştırma derdindesin. “Bilseydim ve görebilseydim ikiyüzlülüklerini, bu halde olur muydum?” Ne çok kuruyorsun bu cümleyi, değil mi?
Dinle küçük adam, zaman daralıyor, etrafındaki kor çemberi gibi. “Ne çabuk geçiyor, zaman” diyorsun. Artık yakın zamanda yaşayacaklarını sen de biliyorsun.
“Allah’ım ne olur, bunların hepsi bir rüya olsun, hıçkırıklarla uyanayım” dediğini duyar gibiyim.
Herhangi birinin seni eleştirmesine tahammül edemezdin hani, sana dua eden insanın bedduasını ilk duyduğun anı hatırla. “Ruh hastası, ne dediğini bilmiyor” dediklerinde, rahatladın mı, bir nebze? YAZININ DEVAMI
Çok geçmeden kötülükler silinecek,
Savaşçılar ölecek, taşlar toprak olacak;
Çok geçmeden anlı şanlı krallar,
Kuru güz yaprakları gibi savrulacak:
Her tufanda, binlerce Nuh gemisi şu sözlerimi yankılatacak:
Ekilen tohumlar ürün verecek.”
Wilhelm REİCH (Dinle Küçük Adam kitabından)
Dinle küçük adam, Wilhelm REİCH tarafından yazılmıştır. Felsefe kitabı olduğu gibi başucu kitabıdır, aynı zamanda. Yaklaşık altmış yıldır insanların kitaplığında gururla durur.
Şimdi sözlerim sana, küçük adam.
Ben bu kitabı defalarca okudum. Senin okumadığını biliyorum. Sen otlarla bozmuşsun kafayı, başka bir şey bilmiyorsun.
Dinle küçük adam, sana aslında söyleyecek kitaplar dolusu sözüm var ama en kısa yoldan bitirmeye çalışacağım.
Ben sana bu cümleleri gecenin üçünde yazarken senin de uyuyamadığını biliyorum.
Seni, en az kendim kadar iyi tanıyorum. Aklıma geldikçe duygudaşlık (empati) yapıyorum. Gayriihtiyarî, dilimden “aman Allah’ım” diye bir nida çıkıyor. Haline çok üzülüyorum.
Senin beyninden geçen, kendi kendine kurduğun cümleler benim dilimden dökülüyor.
Dinle küçük adam, ne çok isterdin, çocukluğuna dönmeyi, küçük adam yerine küçücük bir çocuk olmayı. Hiç olmazsa an azından birkaç yıl da olsa geriye dönebilmeyi. Geriye dönüş olmadığını bilmek ne acı değil mi? “Nasıl kurtulurum” diye soruyorsun kendine.
Ne diyor, Wilhelm REİCH, “sana ancak sen yardım edebilirsin. Çıkış yollarını, gururunun tıkadığını görmek ne kötü değil mi?
Hırs dedikleri şey hakkında ne vaazlar dinledin oysa ama bugün kendin de görüyorsun, hırslarına mağlup oldun.
“Dostumun düşmanı, düşmanımdır” diyerek sana yaranmaya çalışanları peş peşe uzaklaştırma derdindesin. “Bilseydim ve görebilseydim ikiyüzlülüklerini, bu halde olur muydum?” Ne çok kuruyorsun bu cümleyi, değil mi?
Dinle küçük adam, zaman daralıyor, etrafındaki kor çemberi gibi. “Ne çabuk geçiyor, zaman” diyorsun. Artık yakın zamanda yaşayacaklarını sen de biliyorsun.
“Allah’ım ne olur, bunların hepsi bir rüya olsun, hıçkırıklarla uyanayım” dediğini duyar gibiyim.
Herhangi birinin seni eleştirmesine tahammül edemezdin hani, sana dua eden insanın bedduasını ilk duyduğun anı hatırla. “Ruh hastası, ne dediğini bilmiyor” dediklerinde, rahatladın mı, bir nebze? YAZININ DEVAMI