'Bir Ülkücü, bir yandan bireysel olarak kendi ruh dünyasını tamir ile uğraşırken, diğer yandan da yaşadıklarından yola çıkarak toplumu da tamir etmeyi kendisine vazife edinmiştir. Ancak her bir Ülkücü, toplumu değiştirmenin, önce insanın kendisini değiştirmesi gerektiğine inanarak yola çıkar.'
Ülkücülük, milliyet ve mukaddesatı bir bütün olarak içerisinde barındıran bir harekettir.
Hareketin mahiyetine bakıldığında, çok farklı insan profillerini içerisinde barındırabilir. Bu anlamda Ülkücülük, bir fikir, bir gönül hareketidir. Ancak Ülkücülük, aynı zamanda bir siyasi harekettir. Hem gönül dünyasını bir şahsiyet olarak zenginleştiren, hem de cemiyet olarak kolektif iman etrafında hareket etmeye yönlendiren bir harekettir.
Ülkücüler, gündelik meselelere öyle takılıp kalmazlar. Bugünkü yaşanılan meseleleri, tarihsel bütünlüğe uygun ve yakışır şekilde ele alır ve yine tarihsel bir sürecin uzantısı olarak geleceğe taşımaya çalışırlar. Bu anlamda tarihsel bütünlük içerisinde, her toplum ve kültür hayatında kıymet verilen, değerler sistemi oluşmuştur. Bir ülkücü de bu değerler sistemini, kendi ana refleksi olarak görür. Çoğu zaman farkında olmadan, kişinin duygu, düşünce ve davranışına yön veren bu değerler sisteminin çoğu zaman şuurunda olan kişidir, Ülkücü…
İnsan ve toplum hayatına ait her türlü ölçüyü Peygamber Efendimiz (SAV) in hayatında bulabiliriz. Buna göre Ülkücülerin, yayılma metodu da Resullah (SAV) Efendimizin öğretileri ile aynı doğrultudadır. Aileden, akrabaya ve nihayetinde en büyük sosyal grup olan millete kadar uzanan bir bağlılık vardır. Ülkücüler, Milleti bir arada tutan bütün kıymet hükümlerine sadakatla bağlıdır. Devlet, bayrak, din, dil, tarih, millet, vatan, kültürel yaşantılar gibi bir milleti, millet olmasını gösteren bütün unsurlara bağlı olanlar Ülkücülerdir. Bugün toplumumuz içerisinde, yukarıda saydığımız milleti oluşturan unsurlar arasında birini kabul etme veya reddetme söz konusu değildir. Ülkücü, bütün bunların hepsini olduğunu gibi kabul eder. Devleti ebed müddet, Bayrağın hür dalgalanması, diline, dinine, tarihine, vatanına, örf, adet ve geleneklerin yaşatıldığı değerler sistemine elinden geldiğinde bağlı kalmaya çalışırlar. Ülkücüler, sadece bunları yaşamakla kalmazlar, aynı zamanda bir siyasi hareket olması hasebiyle de toplumun her kesiminde bunların yaşatılmasının da siyasetini üretmeye çalışırlar. YAZININ DEVAMI
ÜLKÜCÜLÜK AYNİ ZAMANDA SİYASİ BİR HAREKETTİR
Ülkücülük, milliyet ve mukaddesatı bir bütün olarak içerisinde barındıran bir harekettir.
Hareketin mahiyetine bakıldığında, çok farklı insan profillerini içerisinde barındırabilir. Bu anlamda Ülkücülük, bir fikir, bir gönül hareketidir. Ancak Ülkücülük, aynı zamanda bir siyasi harekettir. Hem gönül dünyasını bir şahsiyet olarak zenginleştiren, hem de cemiyet olarak kolektif iman etrafında hareket etmeye yönlendiren bir harekettir.
TÜRK TARİHİNİ 1071'DEN İTİBAREN OLUŞMAYA BAŞLADIĞINI İDDİA EDENLER OLDU
Modernleşme sürecinde ortaya çıkan milli yapılar da kendi içerisinde farklı düşünceleri barındırıyordu. Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde ve Cumhuriyet’in başında milliyetçilik serüveni kimi zaman tepkisel, kimi zaman da doğal bir sürecin etkisinde kendisini göstermiştir. Tepkisel olarak ortaya çıkanların gösterdikleri tepkiler, Türk kimliğinden ziyade, İslam ahlakına yönelik tepkilerdi… Öyle ki tarihin sadece İslamiyet öncesi Türk tarihini ele alan, ve İslamiyet’le birlikte oluşan Türk tarihi ya görmezlikten gelinmeye ya da Türk’ün karanlık dönemleri olarak gören bir anlayış oluşmuştu. Diğer taraftan da bir kısmı da Türk Milleti’nin millet olarak oluşmaya başladığı dönemi Anadoluculuk adı altında 1071’den itibaren oluşmaya başladığını iddia edenler olmuştu.GÖK TANRI İNANCI İLE ALLAH İNANCI ARASINDA ÖNEMLİ BENZERLİKLER VARDIR
Bugün buna göre Türklerin tarihi Malazgirt Savaşı ile birlikte ele alınması gerektiğini iddia edilmişti. Bize göre, İslamiyet öncesini reddeden anlayış ile İslamiyet sonrasını kabul eden anlayış arasında bir fark yoktur. Çünkü millet hayatı, dinamik bir yapıdır. Zamana ve mekana göre değişim olması doğaldır. Bir millet için ortaya konulan milat tarihlerinin çok fazla bir kıymet hükmü yoktur. Çünkü millet hayatı, tarihsel bir bütünlük içerisinde hareket eder. Bu bütünlüğün önemli kırılma noktaları, değişimi çok farklı eksende oluşmasına sebep olan zamanlar olmuştur. Ancak bir millet, bütün bu değişimlere rağmen bile, tavır, davranış ve reflekslerinde önemli bir değişiklik olmamıştır. Bir millet hayatı için, her karşılaşılan yeni durumu, varolan durumuna göre uyarlamaya çalışmıştır. Bu anlamda İslamiyet öncesi Gök Tanrı inancı ile, İslamiyet sonrası Allah (CC) inancı arasında yaşamsal olarak önemli benzerlikler bulunmaktadır. Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi, bir toplumun dini hayatının sosyolojik bir yaklaşımı ve uygulama alanı vardır. Bu da her toplumun kendine ait bir üslup içerisinde yaşamasını sağlamaktadır.TÜRK'ÜN MEZARININ OLDUĞU HER YER VATANDIR
Ülkücüler için, Türk tarihi bir bütündür. Tarihin bilinen en eski kaynaklarından itibaren Türk tarihini kendi tarihi olarak görür. Bu anlamda Sakalardan, Göktürklere, Karahanlılardan, Selçuklulara, Selçuklulardan Osmanlılara ve nihayetinde Cumhuriyetin günümüze getirdiği bütün tarihsel süreçleri bir bütün olarak görür ve değerlendirir. Merkezi Ötüken’den, Malazgirt’e, Malazgirt’ten Söğüt’e kadar uzanan büyük coğrafyayı da Milli Ruhun yaşadığı coğrafya olarak görür… Ve bu anlamda da Türk’ün mezarının olduğu her yeri vatan olarak görür.ÜLKÜCÜLER GÜNDELİK MESELELERE TAKILIP KALMAZLAR
Ülkücüler, aynı zamanda bir inanç hareketidir. Atsız’ın tabiriyle Türk kimliğini oluşturan ve koruyan ve de geliştiren din İslam Dinidir. İslam dini, Türk Milletinin milli kimliğini muhafazasında önemli bir yapı olarak günümüze gelmiştir. Bu anlamda Türkler, yaşadığı coğrafyalarda istisnalar ve küçük nüfuslu topluluklar hariç genel itibariyle Müslüman bir toplumdur. Hele hele yaşanılan Oğuz Türklerinin yaşadığı önasya ve Anadolu coğrafyasındakilerin hemen hemen ekseriyeti Müslümandır. Türk kültürünün İslamiyet ile uygun olanlar kültürel olarak varlığını devam ettirmiş, İslamiyet’e uygun olmayan da kültürel olarak zamanla uyarlanmaya çalışılmıştır. Bu anlayışa göre Türk Müslümanlığı denilen bir yaşam tarzı ortaya çıkmıştır. Bir Ülkücü’de, Türk’ün bu yaşam tarzına uygun bir hayatı yaşama ve yaşatma kararlılığında olan kişidir.Ülkücüler, gündelik meselelere öyle takılıp kalmazlar. Bugünkü yaşanılan meseleleri, tarihsel bütünlüğe uygun ve yakışır şekilde ele alır ve yine tarihsel bir sürecin uzantısı olarak geleceğe taşımaya çalışırlar. Bu anlamda tarihsel bütünlük içerisinde, her toplum ve kültür hayatında kıymet verilen, değerler sistemi oluşmuştur. Bir ülkücü de bu değerler sistemini, kendi ana refleksi olarak görür. Çoğu zaman farkında olmadan, kişinin duygu, düşünce ve davranışına yön veren bu değerler sisteminin çoğu zaman şuurunda olan kişidir, Ülkücü…
GÜNÜMÜZDE BUNA ÜLKÜCÜ DİYORUZ...
Tepkisel bir süreç içerisinde ortaya çıkan milliyetçilik anlayışlarına karşı, sosyolojik olarak millet gerçeğinden yola çıkarak yeni bir yol çizilmeye çalışılmıştır. Buna göre milliyet ve mukaddesatı bütünleştiren bir anlayış içerisinde yeni bir kavram ve tipoloji ortaya çıkmıştır. Günümüzde buna Ülkücü diyoruz. Kavram itibariyle hem Türk tarihinin bütününe hem de İslam ahlak ve faziletini birlikte ele alınmasıdır. Bu anlamda Ülkücü kimdir denildiğinde, ilk akla gelen, insanlığın en şereflisi ve her şeyiyle insanlığa model olan Resullah (SAV) Efendimizdir.İnsan ve toplum hayatına ait her türlü ölçüyü Peygamber Efendimiz (SAV) in hayatında bulabiliriz. Buna göre Ülkücülerin, yayılma metodu da Resullah (SAV) Efendimizin öğretileri ile aynı doğrultudadır. Aileden, akrabaya ve nihayetinde en büyük sosyal grup olan millete kadar uzanan bir bağlılık vardır. Ülkücüler, Milleti bir arada tutan bütün kıymet hükümlerine sadakatla bağlıdır. Devlet, bayrak, din, dil, tarih, millet, vatan, kültürel yaşantılar gibi bir milleti, millet olmasını gösteren bütün unsurlara bağlı olanlar Ülkücülerdir. Bugün toplumumuz içerisinde, yukarıda saydığımız milleti oluşturan unsurlar arasında birini kabul etme veya reddetme söz konusu değildir. Ülkücü, bütün bunların hepsini olduğunu gibi kabul eder. Devleti ebed müddet, Bayrağın hür dalgalanması, diline, dinine, tarihine, vatanına, örf, adet ve geleneklerin yaşatıldığı değerler sistemine elinden geldiğinde bağlı kalmaya çalışırlar. Ülkücüler, sadece bunları yaşamakla kalmazlar, aynı zamanda bir siyasi hareket olması hasebiyle de toplumun her kesiminde bunların yaşatılmasının da siyasetini üretmeye çalışırlar. YAZININ DEVAMI