Samsun Türk Ocağı tarafından Türk Ocağı Fethi Tevetoğlu Konferans Salonunda "Millî Devlet Olgusu İçinde Göç" konulu konferans, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nedim İpek tarafından sunuldu.
Samsun Türk Ocağı Şube başkanı Doç. Dr. Serkan Şen, milletleşme sürecinde ciddi sıkıntılar yaşayan Türk toplumunu yeni gelen muazzam göç dalgaları ile son derece karmaşık sorunlar beklediğini dile getirdi.
Ardından kürsüye gelen Prof. Dr. Nedim İpek şunları kaydetti:
“Tarihi dönemlerde nüfus, aynı zamanda nüfuz kaynağıdır. Ekonomik refah düzeyini ilerletmek amacıyla yöneticiler sürekli nüfus artışını sağlama yoluna gitmişlerdir. Bu durum var olan nüfusa yeni doğumlar ile katkı sağlamak suretiyle temin edilebildiği gibi fethedilen coğrafyalardaki insanları toplumsal yapılara dahil etmek suretiyle de gerçekleştirilebilmiştir. İkinci yöntem daha kısa sürede meyvelerini vermesi bakımından önemli görülmüştür. Osmanlı atalarımız toplumsal yapıya dahil ettikleri kitlenin hayat tarzını rahatlıkla sürdürmelerini sağlayarak aidiyet bilinçlerini perçinlemişlerdir. Yeniçeri örneğinde olduğu gibi fethedilen coğrafyalardan devşirilen insanlar, devletin en tepesinde görev alabilmişlerdir. Bunda Türk toplumunun bütünleştirici yapısı önemli rol oynar. Batı medeniyetinin meşhur “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” masalında prensesin uyanabilmesi için ancak bir prens beklenir. Batılı, masaldaki yedi cüceyi bu işlevi üstlenebilecek nitelikte görmez. Zira onlar halktan ve sıradandır. Seçkin zümreden ayrıdır. Bizim masallarımızda ise “Keloğlan” kendinden beklenenleri erine getirdikten sonra padişahın kızıyla evlenebilmiştir. Bu gösterge aradaki medeniyet farkına ışık tutmaktadır. Anadolu coğrafyası Kafkaslar ve Balkanlardan göçler almışken şimdilerde hiç de alışık olmadığı bir yerden, güneyinden, göç almaya başlamıştır. Ancak bu göçler alt kimlikleri besleyen üst kimliği yani Türk kimliğini perdeleyen hamleler olmamalıdır. Dünyanın hiçbir yerinde milli kimlik, millet varlığı göçülen coğrafya ile anılmaz. Dolayısı ile Türkiye Cumhuriyetine tabiiyet bildirenlerin, Lozan Anlaşmasıyla azınlık çerçevesinde sayılanlar hariç, adı Türk’tür. Şu iyi bilinmelidir ki bizler bugün göçmenlere kucak açabiliyoruz. Yarın bizim başımıza bir hal gelse dünya üzerinde sığınabileceğimiz bir başka yer yoktur. Onun için vatanımızın kıymetini iyi bilmeliyiz”.
Konferans sonrasında Prof. Dr. Nedim İpek’e Türk Ocağı anmalıkları Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Erdem Koç tarafından takdim edildi.
Samsun Türk Ocağı Şube başkanı Doç. Dr. Serkan Şen, milletleşme sürecinde ciddi sıkıntılar yaşayan Türk toplumunu yeni gelen muazzam göç dalgaları ile son derece karmaşık sorunlar beklediğini dile getirdi.
Ardından kürsüye gelen Prof. Dr. Nedim İpek şunları kaydetti:
“Tarihi dönemlerde nüfus, aynı zamanda nüfuz kaynağıdır. Ekonomik refah düzeyini ilerletmek amacıyla yöneticiler sürekli nüfus artışını sağlama yoluna gitmişlerdir. Bu durum var olan nüfusa yeni doğumlar ile katkı sağlamak suretiyle temin edilebildiği gibi fethedilen coğrafyalardaki insanları toplumsal yapılara dahil etmek suretiyle de gerçekleştirilebilmiştir. İkinci yöntem daha kısa sürede meyvelerini vermesi bakımından önemli görülmüştür. Osmanlı atalarımız toplumsal yapıya dahil ettikleri kitlenin hayat tarzını rahatlıkla sürdürmelerini sağlayarak aidiyet bilinçlerini perçinlemişlerdir. Yeniçeri örneğinde olduğu gibi fethedilen coğrafyalardan devşirilen insanlar, devletin en tepesinde görev alabilmişlerdir. Bunda Türk toplumunun bütünleştirici yapısı önemli rol oynar. Batı medeniyetinin meşhur “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” masalında prensesin uyanabilmesi için ancak bir prens beklenir. Batılı, masaldaki yedi cüceyi bu işlevi üstlenebilecek nitelikte görmez. Zira onlar halktan ve sıradandır. Seçkin zümreden ayrıdır. Bizim masallarımızda ise “Keloğlan” kendinden beklenenleri erine getirdikten sonra padişahın kızıyla evlenebilmiştir. Bu gösterge aradaki medeniyet farkına ışık tutmaktadır. Anadolu coğrafyası Kafkaslar ve Balkanlardan göçler almışken şimdilerde hiç de alışık olmadığı bir yerden, güneyinden, göç almaya başlamıştır. Ancak bu göçler alt kimlikleri besleyen üst kimliği yani Türk kimliğini perdeleyen hamleler olmamalıdır. Dünyanın hiçbir yerinde milli kimlik, millet varlığı göçülen coğrafya ile anılmaz. Dolayısı ile Türkiye Cumhuriyetine tabiiyet bildirenlerin, Lozan Anlaşmasıyla azınlık çerçevesinde sayılanlar hariç, adı Türk’tür. Şu iyi bilinmelidir ki bizler bugün göçmenlere kucak açabiliyoruz. Yarın bizim başımıza bir hal gelse dünya üzerinde sığınabileceğimiz bir başka yer yoktur. Onun için vatanımızın kıymetini iyi bilmeliyiz”.
Konferans sonrasında Prof. Dr. Nedim İpek’e Türk Ocağı anmalıkları Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Erdem Koç tarafından takdim edildi.