Endonezya’da toplu ulaşım ve zamanı tasarruflu kullanma diye düşünüp de işe gidecekseniz sabah çok erkenden ama çok erkenden yol çıkmanızda yarar vardır. Aslında zaman ve sorumluluk kavramını unutup ne kadar, nasıl gideceğinizi düşünmeden yola çıkmakta fayda vardır. Bazı ülkelerde zamanı, bazı ülkelerde tabiatı bazı ülkelerde ise insanı unutacaksınız. Ortama başka türlü uyum sağlama şansınızın olmadığı bir durumda seçeneğinizin de başka bir şans vermediği iradenizi aşan koşuldur bu.
Endonezya’da ise hepsini unutup; unuttuklarınız ile birlikte yaşamanın nasıl bir hissiyat olduğunu tecrübe ederek yolunuza devam edeceksiniz. Atalarımız böyle demişler: Vardığınız yer kör ise gözünüzü kırpacak topal ise ayağınızı sekeceksiniz. Nasıl olsa değiştirme şansınız yok.
İşlerinizi ve sorumluluklarınızı da buna göre ayarlamak zorundasınız. Görevinizi de bu duygular içinde yapacaksınız. Belki Endonezler bu nedenle saat buçuklarını bir saat ileriden söylüyorlar. Saat 10.30 iken 11.30 diyorlar. Ama biz 10.30 anlayacağız.
Yol diye bir şeyin pek olmadığı olsa da trafik keşmekeşi ve kargaşası içinde 3-4 km. yolu 1-2 saatte gittiğiniz bir ortamda sinir diye bir şey kalmıyor.
Bintaro’dan Kuzey Cakarta’da Marunda sahilindeki Masjıd Alam adlı cami ziyareti için yaklaşık 35 km. yolu gidip gelmek 10 saat vaktimizi aldı. Kullandığımız vasıtalar normal vatandaşın kullandığı taksi-dolmuş ve otobüsler idi. Taksi dolmuşlar eski Japon arabaları idi. İçine yandan girerken kafayı eğerek girmek zorunda idiniz. İçleri çok pisti. Ama ucuzdu. Halk bunlara angkot diyordu.
Tangerang’tan 05 numaralı dolmuş ile Bintaro’ya 2.000 rupi yaklaşık 5 km. için ödedik. Ardından Bintaro’dan 71 numara ile Blok Em terminale 2. 000 rupi yaklaşık 8 km. yol için ödedik. Ardından Blok EM den Trans Jakarta denen kent otobüsleri ile 3 defa aktarma yaparak 3.500 rupi ve 15 km. kadar yol koşup Tanjung Priok denen liman yakınına kadar geldik. Oradan da 23 numaralı metro mini denen dolmuşlara binerek yaklaşık 7-8 km yol sahile paralel yolu izleyip, Cililitan merkezde yeniden aktarma yaparak 05 numaralı küçük dolmuşlara bindik. Küçücük taksiden bozma minibüslere toplam 14 kişi binmeden hareket etmeyen dolmuş içine istif istif olup eziyet ile gittiğimiz bir yana, çektiğimiz eziyet de cabası sabır ve sinir taşınızı iyice kontrol ederek yola devam ettik. Hedef istikamete vardığınızda kalan sinir taşları ile işe başlayabilirsiniz. Sabah saat 9 da evden çıkıp öğleden sonra saat bir gibi hedefe vardığımızda 6 kez aktarma yaptığımızı hesapladık. Ardından bir saat eğleştikten sonra saat iki gibi geri dönüşe başladık. Akşam saat yedi olduğunda evde idik.
Minibüslerin içi pislik dolu ve insanlar ne geçiyorsa ellerine minibüsün içine atıyorlar. Kilima sistemi yok. Olanlarda ücret neredeyse iki misli artıyor. Bu tip arabalar genelde otobüs oluyor ve ekesutif diyorlar. Ancak Transjakarta denen ve İngilizlerin telkini ile yapıldığını internet sitesinde okuduğum otobüslerde ise havalandırma var ama çok hor kullanıldıklarından onların da benzin kokusu ile karışık bir soğutma sistemi var. Geçen sene bindiğim otobüsleri bu sene ile kıyaslayınca gerçekten çok hor kullanıldıklarını ve erkenden yıprandıklarını düşünüyorum. Yine de kentin namusunu kurtardıklarını söyleyebilirim. Özel şerit üzerinden gittikleri için nisbeten kıyaslanınca daha kısa zamanda kent içinde ulaşımı temin ettiklerini söyleyebiliriz. Trans Jakarta otobüsleri diğerleri ile kıyaslanınca pahalı 3.500 rupi yaklaşık bir lira ama hattan dışarı çıkmadığın müddetçe istediğin kadar otobüste aktarma yapmak ücretsizdir. Dilencilerin, şarkı, ilahi vesaire söyleyerek para toplayanların, satıcıların boy gösteremediği biraz daha tertipli ve disiplinli hepsinde muavin bulunan otobüsler kentin ağır bir yükünü kaldırmaya çalışıyor.
Toplu ulaşımın ileriki yıllarda daha da önem kazanacağı kentte Trans Jakarta otobüsleri idarecilerinin ister istemez sorunu çözmek için daha başka alternatifler üzerinde durmak zorunda kalacağını düşünüyorum.
Bir gün yaklaşık toplam 70 km. yol koşarak kent içi ulaşımın ne olduğunu bizzat yaşadım ve resmi dairelerin öğleden sonra saat 3-3.30 sıralarında mesaiyi bitirmesinin esas nedenini de anlamış oldum. Eğer toplam 70-80 km. kadar yol için yaklaşık 10 saat kent içinde harcıyorsanız işe gidip gelenlerin haleti ruhiyesini ve neden erkenden mesaiyi bitirdiklerini bir arada idrak edebilirsiniz.
Sıradan vatandaşın iş bulursa 100-150 dolar aylıkla çalıştığı kentte minibüslerden minibüslere defalarca aktarma yaparak her defasında da ortalama 2.000 rupi (=yaklaşık 50 kuruş) para ödeyerek işten eve-evden işe gitmeye çalışan Endonezlerin kişisel bakıma verdikleri önem kamuya ait yerlerde ortamı teneffüs edince bu insanlar neden toplum, kamu, düzen söz konusu olunca ilkel ve geri kalıyor diye düşünmekten kendimizi alamadık. Endonezler toplu ulaşım için önce insanı keşfetmek zorunda kalacaklar. Yeni seçilen vali Joko Widodo bey ise insanlara böylesi bir umudu verdi.
Tren ile kent içi ulaşım varsa da çok düşük orandadır.
Bazı kamu kurumlarının kendi elemanlarına yönelik kütüphaneler dışında halka ait arşiv ve milli kütüphane dışında bir kütüphane göremediğimiz Cakarta’da tıpkı İstanbul gibi okumaya adeta düşman nesilleri yetiştirenlerin böylesine hayattan kopmuş ve cehennemi bu dünyada yaşamak ve yaşatmak için ellerinden gelen her şeyi yapmayı başarmış bir İslam dünyasından ve bu dünyanın en büyük ülkesi Endonezya’nın başkenti Cakarta’dan bahsediyoruz.
Endonezya’da özel taksi ve sürücünüzün olması eğer bir işte çalışıyorsanız veya ticaret yapıyorsanız olmazsa olmaz bir ön koşul idi. Çünkü beyninizi ve bedenininz işe harcamak zorundasısınız. Yolda kaybedeceğiniz zamanları önlemek için de çalışma ortamını binek otomobil içine taşımanın oldukça gerekli olduğunu ve size zaman kazandıracağını düşünüyoruz. Türkiye’den baktığınızda lüks ve bazen de tiksindirici olabilecek böylesi bir tarz aslında burada gerekli ve insanca ve sağlıklı bir yaşam için zorunlu bir ön koşul idi.
Her şeye rağmen; her olumsuz örneğe rağmen, yağmuru güneşi, püsküren yanardağları ile cennet buralarda bir yerde dedirten harika bir ülkeden bahsediyoruz. Burası Endonezya, Jawa Adası. (27.09.2012)